Asgari ücrete ‘bölgesel’ ayar
İşçi maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini savunan işverenler, bölgesel asgari ücreti yeniden gündeme getirdi. Ancak uzmanlar, uygulamanın mevcut gelir adaletsizliğini derinleştireceğini belirtiyor.
Asgari ücretin belirlenmesi için Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun görüşmeleri başladı. Asgari ücrete ne kadar zam geleceği tartışılırken bir yandan da medyada ‘bölgesel asgari ücret’ tartışmaları gündeme geldi. Televizyon ekranlarında uzmanlar, bölgesel asgari ücrete dair fikirlerini beyan ederken, milyonlarca işçinin de gözü kulağı, asgari ücretin enflasyona yedirilip yedirilmeyeceği sorusunun cevabı için komisyondan çıkacak kararda.
Peki ‘bölgesel asgari ücret’ neden gündeme geldi? Aslında bölgesel asgari ücret tartışmaları yeni değil. 2005 yılında Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı olan Zafer Çağlayan’ın bölgesel asgari ücretin uygulanması halinde özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da işsizlik sorunun çözüleceğine yönelik beyanları mevcut. Hatta bununla ilgili Çağlayan, o dönem terörün en büyük sermayesinin ‘işsiz insan’ olduğunu söyleyerek, bölgesel asgari ücretin hayata geçmesi gerektiğini savundu.
ASO, konuyla ilgili bir rapor hazırladığını, İngilizcesinin hazırlanıp IMF’ye ve ülkedeki yetkili kişilere ulaştırıldığını açıkladı. Buna göre rapor, ülkenin üç bölgeye ayrılmasını ve sosyo-ekonomik gelişmişlik bakımından en altta olan 19 il ve ilçelerinde asgari ücretin düşürülmesi öneriliyor.
Bu açıklamaların yapıldığı ve raporun hazırlandığı 2005 yılında asgari ücret 350 milyon lira (350 lira) idi. ASO’nun talebi ise asgari ücretin belirtilen bölgelere göre 250 milyona (250 lira) düşürülmesi. Bölgesel asgari ücret tüm tartışmalara rağmen şimdiye kadar hayata geçmedi. Peki ya geçerse?
Doç. Dr. Ümit Akçay, bölgesel asgari ücret tartışmasının yeniden alevlenmesinin sebebini, Türkiye’nin büyüme modelinin tıkanmasına bağlıyor. Akçay “2002-2013 arasında sermaye girişlerine, değerli TL’ye dayanan ve iç talep çekişli bir büyüme modeli vardı. Bu model, 2013 sonrası tıkandı çünkü ABD’deki faiz artışları nedeniyle küresel sermaye hareketleri eskisi kadar canlı bir şekilde Türkiye gibi ülkelere gitmemeye başladı. Özellikle 2018’deki döviz krizi sonrası Türkiye ekonomisi tamamen ücretlerin baskılanmasına dayanan bir uluslararası rekabetçilik stratejisi izliyor. Dolayısıyla, bölgesel asgari ücret önerisinin yeniden gündeme getirilmesi, birikim modelindeki bu tıkanmayla ilgili.”
Bölgesel asgari ücret konuşulurken, uygulanmasını isteyenlerin argümanları, istihdama ve Türkiye’nin ihracattaki rekabetçiliğine olumlu katkı yapacağı yönünde. Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Kalkınma Odaklı Stratejik Araştırmalar Merkezi (KOSAM) konuyla ilgili hazırladığı raporda, her bölgenin farklı ekonomik ve sosyal dinamiklere sahip olduğunu belirterek, tek bir asgari ücretin tüm bölgelerde aynı şekilde uygulanmasının sorunlara yol açtığını kaydetti. Raporda ayrıca bölgesel asgari ücrete yönelik eleştiriler de yer aldı. Uygulamanın, anayasanın eşitlik ve adaletli ücret uygulamasına karşı olduğu, işçilerin asgari ücretin düşük olduğu bölgelerden daha yüksek olan bölgelere taşınmasına sebep olabileceği vurgulandı.
Akçay’a uygulamanın bahsedildiği gibi istihdama, ihracata ve ekonomiye katkısı olup olmayacağını sorduk. Akçay yanıtında, bölgeler arasında gelir uçurumun daha da artma ihtimalinden bahsetti: “Türkiye’de gelir dağılımının adaletli bir şekilde yapıldığından söz edemiyoruz. Benzer şekilde gelir bölgeler arasında da adil bir şekilde dağılmıyor, hatta büyük uçurumlar var. Asgari ücretin bölgesel olarak belirlenmesi bu bölgeler arası gelir uçurumunu daha da artıracak. Bu önerinin mevcut herhangi bir soruna çözüm olacağını sanmıyorum. Aksine, emeğin çok daha örgütsüz olduğu ve patronların yerel iktidar odaklarıyla bütünleşerek oligarşik yapılar kurduğu bölgelerde ücretin çok daha gerilemesiyle sonuçlanabilir. Bu ise Türkiye’de zaten mevcut olan otoriter emek rejiminin daha da koyulaşması demek. Temel ilke şu olmalı; yurttaşların refahı firmaların karlılığına bağlanmamalı. Bu ilkeden uzaklaşıldıkça firmaların karlılık stratejileri yurttaşların refahlarını aşındıracak şekilde işliyor.”
Bölgesel asgari ücret önerisinin ‘mevcut ekonomik krizin maliyetinin taşradaki işçiye ödetilmesi’ olarak değerlendiren Akçay, şu noktalara dikkat çekiyor: “Bu çalışanları birbirine rakip haline getirir ve sonunda ücretleri en azda eşitlemeye iter. Oysa yapılması gereken hayat pahalılığı krizi sırasında süper karlar elde eden firmalara konacak ek vergilerle elde edilecek bir fon ile çalışanların üzerindeki yükün azaltılmasıdır.”
Ekonomist Barış Soydan, iktidarın bölgesel asgari ücret kabul etmesinin çok ciddi bir tepkiye neden olacağını belirterek “Buna cesaret edebilirler mi, emin değilim. Ekonomi yönetimi ister ancak siyaset ‘tamam’ demekte bence zorlanır” ifadelerini kullandı.
Bölgesel asgari ücreti isteyenlerin büyük kentler dışına daha düşük ücret belirlenmesinin talep ettiklerini hatırlatan Soydan, şu öneriyi yapıyor: “Biliyorsunuz, İstanbul'da pek çok işletme işçi bulamamaktan şikayetçi. Çünkü İstanbul'da yaşam maliyeti çok daha yüksek. İstanbul'a özel daha yüksek bir bölgesel ücret olabilir. Yani bütün Türkiye için bir baz ücret, İstanbul için özellikle barınma maliyetini göz önünde bulunduran daha yüksek bir ücret belirlenebilir. Fakat Anadolu'da daha düşük asgari ücret talebine elbette karşı durmak gerekiyor.”