Atletizmden koçerliğe uzanan bir yol: Hayatın sizi nereye sürükleyeceği belli olmuyor
Lisede atletizm bölümü okurken annesi hastalanan Xelas Pekgöz yeniden aile mesleği olan koçerliğe geri dönüş yapıyor.
Göçebe yaşam tarzını benimseyen ve hayvancılıkla geçimlerini sağlayan Koçerler zorlu kışın ardından yazın yaylalara çıkmaya hazırlanıyor. Modern hayat tarzının neredeyse tamamen dışında yaşayan hayvancılıkla uğraşan ve sürekli göç halinde olan topluluklara koçer ismi veriliyor. Tüm Koçerler hayata bu şekilde doğarken kısmen de olsa aile fertleri başka mesleklere de yönelebiliyor. Batman Diyarbakır yolunda ailesi ile birlikte kocerlik yapan 24 yaşındaki Xelat Pekgöz’de bu istisnalardan biri.
ANNE HASTALANDIKTAN SONRA OKULU BIRAKIYOR
Pekgöz uzun zaman ailesi ile koçerlik yaptıktan
sonra okul hayatı ile birlikte başka bir mesleğe yüzünü dönüyor. Liseye kadar okuyabilen Pekgöz atletizmle ilgileniyor. Birçok kente koşu yarışmalarına katılan Pekgöz eğer Ankara’daki koşuda başarı elde etseydi yurt dışına gideceğini anlatıyor. Ama Pekgöz annesinin hastalanması üzerine okulu bırakıp ailesi ile birlikte yeniden koçerliğe başlıyor.
ŞEHİRDEN VE İNSANLARDAN UZAK BİR YAŞAM
Şehirden ve insanlardan izole bir şekilde yaşamını sürdüren Pekgöz, ailesinin kendini bildi bileli bu işi yaptığını anlatıyor. 500 koyunları olan Pekgöz ailesi şu günlerde ise çadırlarını toplayarak daha serin yaylalara gitmeye hazırlanıyor. Koçerlik mesleğinin atalarından gelme bir meslek olduğunu söyleyen Pekgöz, koçerlik hayatının ise bir rutini olduğunu anlatıyor:
“Bu yaşam tarzı artık bizim için bir normal. Bu işin dışında bir iş nasıl yapılır pek bilmiyoruz. Annem, babam, dedem hepsi bu iş ile uğraşmış. Bu yaşam şekli bize bir yerde sabit kalmamayı öğretti. Kışın buradayız yazın ise başka başka yerlere gidiyoruz. Yazın yaylalarda, kışın ise çadırlarda yaşıyoruz. Sabah güne erken uyanırız ve günlük işlerimiz ile uğraşırız. Erkekler uyanır uyanmaz hayvanların yemini verir, biz de o arada kahvaltı hazırlarız. Hayvanları otlatmaya çıkarırız. Sabah ve akşam olmak üzere hayvanlarımız sağarız. Günlük rutinimiz bu şekildedir. Ertesi günde yine aynı işlerle uğraşırız. Tüm gün neredeyse oturacak vakti zor buluruz.”
‘EKONOMİK OLARAK VERİMSİZ BİR YIL GEÇİRDİK’
Geçen yıllara oranla bu yılın daha verimsiz geçtiğini söyleyen Pekgöz, özellikle Hasankeyf’te suların yükselmesi ile birlikte otlak arazinin azalmasının kendilerini etkilediğini söylüyor. Hayvanlardan iyi verim almak için otlak alanın çok önemli olduğunu söyleyen Pekgöz, “Özellikle suya yakın yerde yer kiralar çadırlarımızı oraya açardık. Ancak bu yıl böyle olmadı. Daha kurak tarafa çadır açmak zorunda kaldık. Verim açısından bu yıl kötü geçti bizim için. İnsanlar genelde yoldan geçerken bizim yanımıza uğruyor ve hepsi hayat pahalılığından bahsediyor. Biz markete çok gitmediğimiz için tam olarak bilmiyoruz ama duyduğumuza göre insanlar domates bile alamaz hale gelmiş. Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz bütün alanları etkiliyor. Önceden çok rahat sattığımız peyniri bile satmakta çok zorlanıyoruz. 30 liraya sattığımız peynire bile insanlar çok pahalı diyor. Aslında biz marketlerden daha ucuza satıyoruz. Ama insanların alım gücü azaldığı için bizden bile ürün alamaz hale geliyorlar” diyor.
‘HER MESLEĞİN KENDİNE GÖRE ZORLUKLAR VAR’
Koçerlik hayatını sevdiğini ancak birçok zorluğu olduğunu söyleyen Pekgöz, “Özellikle çadırlarda yemek hazırlamak ve çamaşırları yıkamak çok zor oluyor. Suyu çadırların yanına taşıdıktan sonra elbiselerimizi yıkayabiliyoruz. Bu işlem bizi baya yoruyor. Yine yemek hazırlamak da çok zor oluyor. Özellikle elektrik sıkıntısı ayrı bir dert oluyor bizim için. Ama her mesleğin kendine göre zorlukları var bizim mesleğimizin de bu tarz zorlukları oluyor. Ama en azından kendi işin olduğu için çok da zoruna gitmiyor” diyor.
‘HER ŞEYE RAĞMEN HAYATI SEVİYORUM’
Pekgöz koçerliği sevse de iyi bir meslek sahibi olmayı çok istediğini söyleyerek, “Annem hastalanmamış olsaydı belki şu an başka bir ülkede olup başarılı işlere imza atmış olabilirdim. Atletizmde çok başarılıydım. Ama hayatın sizi nereye sürükleyeceğini bilmiyorsunuz. Elbette okulumu başarılı bir şekilde bitirip başka bir hayat yaşamak isterdim ancak bu mümkün olmadı. Ama her şeye rağmen mutsuz değilim. Şu an bulunduğum yeri ve ailemi çok seviyorum” diyor.