Fenomen çobanın göç yolculuğu
Iğdır'da çobanlık yapan, evli ve 3 çocuk babası Erdal Karadağ’ın (33) koyun sürüsüyle Iğdır'dan başlayıp, Erzurum'un Karayazı ilçesinde son bulan 20 günlük göç yolculuğu, sosyal medya takipçileri tarafından ilgiyle izlendi.
Iğdır'da çobanlık yapan, evli ve 3 çocuk babası Erdal Karadağ’ın (33) koyun sürüsüyle Iğdır'dan başlayıp, Erzurum'un Karayazı ilçesinde son bulan 20 günlük göç yolculuğu, sosyal medya takipçileri tarafından ilgiyle izlendi.
Videolarında çobanlık, hayvan bakımı gibi konularda da bilgi veren Karadağ'a, İngiltere'deki takipçisi daha iyi içerikler üretebilsin, diye hediye kamera gönderdi.
Fenomen çoban, sosyal medyadan ayda 5 ile 20 bin lira arasında para kazandığını söyledi.
Yaz aylarının gelmesiyle Iğdır'da sürüyle beraber yola çıkan fenomen çoban Erdal Karadağ ve ailesinin göç yolculuğu, Erzurum'un Karayazı ilçesinde son buluyor.
Yakınlarıyla birlikte geniş yayla kiralayıp, burada çadırlarını kuran Karadağ ve ailesi, kışlıklarını hazırlayıp küçükbaşlarının kırkımını ve sağımını yapıyor. 20 gün süren göç yolcuklarını kayıt altına alarak, sosyal medya hesabından binlerce izleyeniyle paylaşan Erdal Karadağ, hem çobanlığı ve hayvan bakımını anlatıyor hem de birçok anısını takipçilerine sunuyor. Karadağ, göç sırasında soğuk gecelerde, dağlarda kaldıklarını ve hayvanlarını kurtlardan korumak için çok çaba sarf ettiklerini söyledi.
Hayvanları otlatmak için dağa çıktığında internetin çektiği noktalarda videolarını sosyal medyaya yüklediğini söyleyen Karadağ, kentten sıkılan ve doğayı özleyen birçok takipçisi olduğunu, zaman zaman onları da yaylada misafir ettiklerini belirtti.
Doğal ortamda birçok alternatif çözüm üreten Karadağ, yaka mikrofonuna rüzgarı önlemesi için koyun yünü sardığını anlattı.
'Yaralama' suçundan 7 yıl cezaevinde yattıktan sonra tahliye olup, baba mesleğini yapmaya devam ettiğini söyleyen Erdal Karadağ, kendisini bu süreçte kültürel açıdan geliştirdiğini ve dağları, koyunlarını çok özlediğini belirtti.
Karadağ, sosyal medyaya nasıl içerik üretmeye başlattığını şöyle anlattı:
"Iğdır deyince akla kayısı ve Iğdır Ovası gelir. Bunun yanında bir de mor koyun vardır. Yaşadığım yerde çoğu ailenin illaki mor koyunu vardır. Koyun besleriz; bu bize atadan, dededen kalan bir meslektir. Bir özlemdir koyunculuk, terk edemiyoruz. Ailem uzun zamandır koyunculuk yapıyor. Ben bir süre bıraktım ve İstanbul'a çalışmaya gittim.
Başımdan talihsiz bir olay geçti ve hapishaneye girdim. İçeride olduğum 7 yıl boyunca kendimi okumaya verdim...
Kimiz? Neyiz? Dünyadaki amacımız ne? Bunları düşünmeye başladım. Dağları, koyunları, kuzuları, köpekleri, çobanları çok özlüyordum. Hapisten çıktığımda 'Artık çobanlıktan başka iş yapmayacağım' dedim. Çobanlığa yeniden başladım. Elimde eski bir telefon vardı. Videolar çekiyordum, telefon bozulunca kayboluyordu. Ben de o yüzden sosyal medya kanalıma kaybolmasın, diye çektiğim videoları yüklemeye başladım.
Bir süre sonra insanların videoları izlemeye başladığını fark ettim. Ara ara videolar paylaşmaya devam ettim. Videoların izleyici sayısı artmaya başladı. Şu an kanalıma abone olan kişi sayısı 42 binin üzerine çıktı. Aylık kazancım 5 ile 20 bin lira arasında değişiyor. Koyunların otlatılma şekli, hastalıkları gibi konuları işliyorum. Koyunun tırnak bakımından tutun yaşı nasıl anlaşılır, kırkımı nasıl yapılır, ilaçlaması nasıl olur; bunların hepsini günlük yaşantımı içeriklerime konu ediyorum. Çok zevkli, takipçilerimin geri dönüşleri çok güzel.
İnsanların sahiplenmesi çok güzel. Eskiden yola çıktığımızda kimse halimizi sormazdı. Şimdi gittiğimiz yerde tanıyanlarımız oluyor."
İzleyicilerinin ihtiyaca göre hediyeler gönderdiğini anlatan Karadağ, "Neredeyse 5-6 bin liralık kamera geldi. Takipçimiz bunu İngiltere'den gönderdi. Ben ismini söylemek istedim ama kendisi kabul etmedi.
Uzun zamandır benim için kamera aldığını ama pandemi yüzünden gönderemediğini söyledi. Kimisi telsiz gönderdi. İsveç'ten bir takipçim elektrik işini nasıl hallediyorlar, diye düşünüp, güneş paneli göndermiş. O da bayağı işimize yaradı. Fındık, bıçak gönderen oluyor. Köpek tasması gönderen var.
Çocuklarımıza oyuncak, elbise gönderen oluyor. Böyle hediyeler gönderilince kendimi çok mahcup hissediyorum. Onlar da 'Sen bizim için çekiyorsun bizim de katkımız olsun' diyorlar" dedi.
Gün geçtikçe takipçileri tarafından daha çok sevildiğini anlatan çoban Karadağ, doğal yaşama özenen takipçilerini yaylada misafir ettiklerini ve beraber koyun güttüklerini anlattı. Takipçilerinin yayladan çok mutlu ayrıldığını söyleyen Karadağ,
"Türkiye'de çoğu insan köyden kente göçmüş. Zamanında illa babası, dedesi hayvancılık yapmış. Koyunlarla köy yaşamıyla dağlarla bir bağlantısı var. İnsanlar şehir hayatından bıkmışlar. Özelikle pandemi sürecinde çok sıkılmışlar. Onlar da bizi izleyerek bu özlemlerini gideriyorlar. Bu da tabi beni mutlu ediyor. Çok gelmek isteyen oluyor, iletişime geçiyoruz.
Davet ediyoruz. Burada koyun güdüyorlar, sağım yapıyorlar, sohbetler edip, misafir ediyoruz. Çok mutlu ve dinlenmiş olarak ayrılıyorlar" diye konuştu.
Erdal Karadağ'ın babası Mehmet Karadağ da oğlunun ilk zamanlarda çekip yayınladığı videolara tepki gösterdiğini söyleyerek, "Erdal'a başlarda çok kızdım. 'Kendi işini yap, boş işlerle neden uğraşıyorsun?' dedim.
Oğlum da bana 'Baba göreceksin çok güzel olacak' dedi. Sonradan gerçekten iyi iş çıkardığını gördüm. Arayanlar, hediye gönderenler oldu. Oğlum sevildikçe benim de çok hoşuma gitti. Bize destek veren çok kişi oldu.
Hayvanlarımı yaylalarında misafir edenler oldu. Bizim de çok hoşumuza gitti" dedi.
Göç sırasında başlarına gelen olayları da anlatan çoban Karadağ, şunları söyledi:
"Göç tamamlanınca aileler geliyor ve obayı kuruyoruz. Obayı kurduktan sonra biraz rahatlamış oluyoruz. Sıcak bir yemek yiyip çocuklarımızı görüyoruz. Burada koyun sağıp peynir yapıyoruz. Mandıracılar geliyor, onlara peynirin kilosunu biz 17-18 liraya satıyoruz. Çok ucuza satmak bizi biraz üzüyor. Annem onları yaparken çok emek veriyor. O görüntüleri de paylaşıyorum. Biz gece gündüz 8 ay boyunca dağlarda kalıyoruz. Yırtıcı hayvanlardan kurtlar hatta bazen kartallar bile saldırıyor. Köpeklerimiz bu yırtıcı hayvanlara karşı mücadele veriyor.
9'uncu ayda evler yüklenip gidiyor. Biz kar yağana kadar kalıyoruz. Ekim ayında yüksek dağlara kar yağmaya başlıyor. Yavaş yavaş Iğdır'a yol almaya başlıyoruz. Koyunları ahıra alıyoruz...
Türkiye'de Iğdır, Elazığ ve Diyarbakır'da göçerlik vardır.
Bu göç aylarca sürer. Iğdır ile Karayazı arası 230 kilometre var. Bunu dağ ile taş ile dere tepe ile çarptığınız zaman kilometre daha çok artıyor. Gece gündüz olumsuz hava koşulları kurtlarla bazen insanlarla mücadele derken zorlu bir yolculuk tamamlanıyor. Bir o kadar da zevkli.
Yolculuk bitince bu zorluk içinde geri dönüp baktığınızda çok güzel anılar birikmiş oluyor."