Hakan Fidan'dan YPG açıklaması: Bir an önce Suriyeli olmayanlar ülkeyi terk etmeleri gerekiyor
Dışişleri Bakanı Fidan, Türkiye’nin Şam Büyükelçiliğinin yarından itibaren faaliyete geçeceğini açıkladı
. Fidan, “Bir an önce Suriyeli olmayan YPG içindeki unsurların ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. YPG'nin bütün komuta kademesinin de ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. Daha sonra kalanların silahlarını bırakıp yaşamayı sürdürmeleri gerekiyor” dedi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Suriye'de yaşanan gelişmelerle ilgili NTV'ye konuştu.
Hakan Fidan "Rejim daha önce de devrilebilirdi ancak Rusya ve İran'ın sert ve güçlü müdahaleleri olmuştu. Ancak Rusya ve İran eski şartların olmadığını ve üzerine yatırım yapılan Beşar Esad'ın bu yatırımlara değmediğini anladı ve Doha'daki toplantıda bir anlaşma sağlandı. Sonuç olarak da rejim devrildi. Biz özellikle bu geçiş sürecinin kansız olması için ihtiyatlı davrandık” dedi.
Fidan, “Bir an önce Suriyeli olmayan YPG içindeki unsurların ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. YPG'nin bütün komuta kademesinin de ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. Daha sonra kalanların silahlarını bırakıp yaşamayı sürdürmeleri gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Bakan Fidan sözlerine şöyle başladı:
"14 yıl boyunca bu konuyu milletimize nasıl anlatırız, tedbirlerimiz ne olacak, sayın Cumhurbaşkanımız her zaman bu meselenin arkasında durdu. Biz sorundan önce de sonra da Suriye halkının iyiliğini düşündük. Uzun vadede bu konuda iyi bir noktaya geldik.
Zaman zaman çok karamsar noktalara geldiğimiz anlar oldu. İdlib'e çekilmemiz vs tüm bu süreçlerde çok ciddi kararlar almamız gerekti. Türkiye bu süreçte terörle mücadelesini iyi bir şekilde yaptı. Herkesin anlamakta zorluk çektiği bir ilişki tarzı gerçekleştirdi."
- Peki Suriye Milli Ordusu nasıl kuruldu? Türkiye, SMO konusunda farklı bir tutum izledi. Başka ülkeler desteğini çekmesine rağmen Türkiye desteklemeye devam etti. Bunun nasıl bir faydası oldu?
Astana süreci başlayıp Halep boşaldıktan sonra Suriye'nin Dostları Platformu Suriye'nin yanında olmuştur. Dar görüşlülük çaresi olan bir hastalık değil, dinlemediler. O zamanda Özgür Suriye Ordusu Suriye Milli Ordusu'na dönüştürüldü.
Biz Suriye'deki iç savaştan dolayı ev sahipliği yaptık. Suriye Milli Ordusu desteklenmeseydi, Suriye muhalefeti yok edilse milyonlarca mülteci Türkiye'ye gelirdi.
Suriye muhalefetinin hayat bulmasında Milli İstihbarat Teşkilatı'nın vatansever üyelerinin faaliyetleri etkili olmuştur. Diğer yandan Suriye'de yaptığımız harekatlarda görev almış askerlerimiz ve subaylarımızın hakları ödenmez. Milli İstihbarat Teşkilatı daha ön alıcı bir görevde bulunuyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ise caydırıcılığı uyguluyor. Bunlar ancak büyük devletlerin uygulayabileceği şeyler. Cumhurbaşkanımızın geliştirdiği strateji doğrultusunda tehditi kaynağında bulup yok etme yoluna gidiyoruz
- Cumhurbaşkanı Erdoğan o dönemde riskleri görüyor muydu?
Türkiye riskleri görüyordu. Bizim niyetimiz Suriye halkını mutlu eden bir Suriye'nin ortaya çıkması. Baktık ki gerçekten durum çok kötü. Cumhurbaşkanımız elini uzattı. Uzun yıllar boyunca rejim kendi eksiklerini gördü. Hiçbir şekilde bu konuyu konuşmak istemediler. Biz kendilerinden bir şey istemeyecektik. İnsani isteklerimiz vardı. Kendi hakkını düşman olarak gördükleri için bu konulara girmediler. Rusya ve İran'ın etkisi altındaydılar ve bu aşamaya geldik.
Muhalifler İdlib'de 4 milyon Suriyeli kardeşimizi yönetiyordu. Belediye hizmetleri dâhil olmak üzere orada birçok hizmeti yönettiler. Bir tecrübe sahibi oldular. Şimdi bu tecrübeyi Şam'a da yönlendirdiler. Çöplerden, elektrik sorunlarından bahsediyorlar ve bunların karşılanmasının kendilerinin bir görevi olduğunun farkındalar. Nasıl ki İdlib'te bu hizmetleri veriyorlardı şimdi bu temel hizmetlerin aynısını Şam'a da taşıyorlar. İleriki aşamalarda elbette daha kapsayıcı bir hükümet kurulacak ve kamu hizmetlerinde de nitelik artışına gidilecektir. Ancak önce ülkede bütünlüğün sağlanması gerekiyor. Ülke hassas bir dönemden geçiyor.
- Rejim çöktüğünde siz Doha Forumu’ndaydınız. Bu gelişme arifesinde Doha’da neler yaşandı? Sizce oraya gelen ülkeler Esad’ın gideceğini biliyor muydu?
Aslında son 2-3 yıldır rejim çok zayıftı. Yapılması gereken en hayati konu Rusların hayati olarak denkleme girmemeleriydi. İran Dışişleri Bakanı geldi, Ruslar ve İranlılarla bir araya geldik bazı konuları konuştuk. Rejim destek görseydi çok kanlı olabilirdi. Ruslar ve İranlılar baktılar ki bunu sürdürmenin bir anlamı yok, yani bir muhalefetin üstün cesareti ile ilerleyen bir haremat oldu. Biz odaklı görüşmeler sürdürerek bunun kansız olmasının yolunu açtık.
- Bugüne dönersek, muhalif güçlerin Şam’ı ele geçirmesiyle birlikte devlet kurumlarının işlerliğini devam ettirmesi yönünde hızlı ve önemli adımlar atıldı. Örneğin Başbakan hemen atandı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
4 milyon nüfusa hizmet etme durumları oldu. Muhalefet halkın ihtiyaçlarını karşılanmasının asli hükümlülüklerinin farkındalar, bunlar İblid'te yürüttükleri hizmetleri bütün ülkeye yaygınlaştırmaya çalıştılar. Öncelikli olarak ülkede bütünlüğün sağlanması gerek, bizim için çok yoğun bir mesai başlıyor.
- Bu hassas dönemde dikkatli olunmaması durumunda Suriye’nin yeni bir güç/nüfuz mücadelesi alanına dönüşme riski var mı?
Bu risk her zaman var, onun için yapıcı davranmak gerekiyor. Biz bu konuda çok duyarlıyız. Gereken diplomatik ve istihbari adımları atmak gerekiyor.
Belli endişelerin olmasını son derece normal karşılıyorum. Maksatsız endişe sahibi olanları haklı buluyorum ve bu endişelerin giderilmesi lazım. Bu sebeple kapsamlı bir diplomasi geliştiriyoruz. Biz iki riskli alan gördük. Bunlardan ilki Rusya ve İran'ın güç kullanması. İkincisi ise bölgedeki ülkelerin gelişmeleri yanlış yorumlaması. Arap ülkeleri dışişleri bakanlarıyla görüşerek neler yapmamız gerektiğini görüştük bu sebeple. Ancak esas itibarıyla ciddi bir karşıtlık görmedik. Muhalifleri bizim tanıdığımız kadar kimse tanımıyor. Biz terörizmin olmadığı bir Suriye istiyoruz. Biz azınlıkların tümünün kötü muamele görmediği, temel ihtiyaçların karşılandığı, bölge ülkelerine tehdit üretmeyen, ülkenin birliğinin bütünlüğünün sağlandığı bir hükümet istiyoruz. Şam'daki yönetime de bunları iletiyoruz. Onlara diyoruz ki bütün dünyanın sizden beklentileri var.
- Siz “farklı dini-etnik grupların sulh içinde yaşadığı bir yeni Suriye'nin hayata geçmesini bekliyoruz.” dediniz. Bu noktada HTŞ’nin geçmişinden bahisle kaygılanan Batılı analistler de var. Bu endişelere ne diyorsunuz?
Biz ciddi bir karşı duruş görmedik, bizim tanıdığımız kadar kimse tanımıyor bunları. Biz terörizmin olmadığı bir Suriye görmek istiyoruz, kitle imha silahlarıyla kimsenin işi olmadığı, bölge ülkelerine tehdit üretmeyen kuşatıcı bir yapı istiyoruz. Şam'daki yönetime biz bunları iletiyoruz. Can güvenliği oluşmuş bir Suriye'de insanlar geri dönebilirler. Biz bunları Şam'daki yönetime yansıtıyoruz. Söyledikleriyle yaptıkları örtüşüyor, iyi yoldalar.
Bütün ülkelerin burada ortak bir çabası olsun. Bölgenin ortaya çıkan sorunlarını çözmede aralarında geliştirdikleri mekanizma olur.
- Bu arada İsrail ordusu Golan’da içeri girdi, önemli startejik tepeleri kontrol altına aldı. Şam’a 25 km kadar yaklaştı. Netenyahu “Golan tepeleri sonsuza kadar İsrail’in bir parçası olacak.” dedi. Dahası İsrail “Esad’ın” diyerek, -ki Esad gittiğine göre artık Suriye halkının olan- ülkenin bütün askeri gücünü, tesis ve depolarını vuruyor. İsrail’in amacı fırsattan istifade toprak kazanmak mı?
İsrail burada olabilecek en kötü senaryoyu belirleyip tedbir paketi geliştirmiş. Esad rejiminin kabiliyetlerini İsrail biliyordu. İsrail yeni yönetimin durduğu yerden emin olmadığı için bir strateji geliştirdi. Bu strateji çok tehlikeli bir strateji, kendilerine haber yolladık, artık bu noktaları bombalamaktan vaz geçin.
- Yeni dönemde sizce Waşington’ın YPG ile ilişkisi nasıl şekillenecek? Bugün Blinken ile yaptığınız görüşmede bu konuyu ele aldınız mı? Amerika’nın Suriye’deki son gelişmelere yaklaşımı nasıl?
Bizim pozisyonumuz değişmedi. ABD'den ve bazı Avrupa ülkelerinden muazzam bir destek almıştır. PKK, Suriyeli Muhalifler yıllardır savaşıyorlar, bundan sonra Şam'daki yönetimin atacağı adamlar neticesinde YPG'nin çok fazla bir zemin bulamayacağını düşünüyoruz.
YPG'nin ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz. Biz Suriye'deki kardeşlerimizin kendi topraklarındaki tehditi elemine etmesini bekleyeceğiz. Bir an önce Suriyeli olmayan YPG içindeki unsurların ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. YPG'nin bütün komuta kademesinin de ülkeyi terk etmeleleri gerekiyor. Daha sonra kalanların silahlarını bırakıp yaşamayı sürdürmeleri gerekiyor.
Suriye'nin artık hakim milli bir hükümeti var. Bunlar gelecekler. YPG tanımazlar bunlar, başka güç de tanımazlar. Kendi toprağını, kendi egemenliğini geri alırlar.
Batılılar DEAŞ'lı olanları kendi vatanlarına getirmemek için başka bir terörist örgütü kullanıyorlar, bunun bize ürettiği yükü umursamıyorlar. Avrupalı devletlerin kendi DEAŞ unsurlarını alıp götürmesi gerekir. Avrupa'nın YPG tarafından sürekli şantaja tutulması akıl tutulması. DEAŞ'la mücadele dedikleri aslında DEAŞ tutuklarına yapılan gardiyanlık işi.
- Türkiye açısından önemli bir başlık da sığınmacıların geri dönüşleri meselesi. “Gönüllü” vurgusu yapıyorsunuz dönüşler için. Suriye’de güvenlik ve temel yaşam koşulları sağlanmadan ne kadar gönüllü dönüş bekliyorsunuz?
Herkes kendi yuvasına dönmek ister. Ben geri dönüşlerin artacağını düşünüyorum, aldığımız bütün veriler de o yönde.
- Ortadoğu’da tek başlık Suriye değil. İsrail pek çok cephede savaşıyor. Gazze’deki katliamları, Lübnan coğrafyasını perişan eden Hizbullah savaşı... Suriye’deki gelişmelerin her iki başlıktaki sorunlara yansıması nasıl olur. Özellikle İran-Hizbullah fiziki bağının Suriye nedeniyle kesildiği düşünülürse..
Blinken ile de aynı konuyu konuştuk, Gazze'deki ateşkesin bir an önce hayata geçmesi gerekiyor.
- Trump'ın iktidara gelmesiyle Gazze'de nasıl gelişmeler yaşanacağı da merak konusu.
Olumlu bir senaryo veya İsrail yağmacılığının başlatıldığı bir senaryo da var, Netanyahu Trump yönetiminden bu mesajı alırsa bu yayılmacılığı ilerleyebileceği yönünde emareler var.
Hakan Fidan Türkiye'nin Şam'da büyükelçilik açmasına ilişkin “ Yarın faaliyete geçer. Bütün ekip hepsi beraber, Büyükelçimiz de dahil. Büyükelçiler Konferansı vardı biliyorsunuz Ankara’da. Burhan bey de bizim Moritanya Büyükelçimiz. Konferansa geldi Moritanya’dan, Moritanya Büyükelçimiz olarak, Konferansın bittiği gün Şam’a gönderdik" dedi.