İSİG Meclisi’nin raporuna göre son 8 yılda 502 işçi intihara sürüklendi
Salgının derinleştirdiği ekonomik kriz nedeniyle son dönemde geçim zorluğu nedeniyle yaşamına son verenlerin sayısında artış gözlemleniyor. Uzmanlar da ekonomik krizler ile intiharlar arasında bir bağın bulunduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre 2002’den bu yana 54 bine yakın insan yaşamına son verdi. 2002’de 2 bin 301 olan intihar sayısı 2019 yılında 3 bin 406’ya yükseldi. İntihar gerekçelerinin başında hastalık yer alırken onu aile geçimsizliği ve geçim zorluğu izliyor.
Cumhuriyet'ten Tuba Özer'in haberine göre, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin raporuna göre ise son 8 yılda en az 502 işçi intihara sürüklendi. Söz konusu intiharların gerekçelerinde borç, işsizlik gibi ekonomik nedenler başta geliyor. Geçen günlerde konuyla ilgili bir rapor hazırlayan CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer, “Biz intihar vakalarına ilişkin verdiğimiz soru önergelerinin hiçbirine yanıt alamıyoruz. Zaten cevap da alsak verilen rakamların doğru olduğunu düşünmüyoruz. Nisan ayında intihar sayısının 129’a yükseldiğini tespit ettik” şeklinde konuştu.
Topladıkları sayılardaki artışa dikkat çeken Taşçıer şunları söyledi: “Net nedeni tespit etmemiz zor ama gördüğümüz kadarıyla ekonomik krizin daha da derinleşmesi, salgının meydana getirdiği sıkıntılar ve sürecin yönetilememesi, geleceğe dair umutsuzluk gibi faktörlerin etkili olduğunu düşünüyoruz.”
Psikiyatr Cemal Dindar ise “Egemen paradigma tersini vaaz edip dursa da yoksulluk ile eşitsizliklerle intihar arasında, her türlü ruhsal zorlanma arasında bağ vardır” ifadelerini kullanarak konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Günümüzde iktidardan ve yönetme biçiminden pay alan bir azınlık dışında çoğunluğun içinde bulunduğu toplumsal ruh hali; umutsuzluk, çaresizlik ve çıkışsızlık hissi. Cumhuriyet tarihinin en hızlı yoksullaşma dönemlerinden birini, belki de birincisini yaşıyoruz. Gerçekçi bir siyasal-kültürel çıkış önerisi yerine yönetici erkin fantezi dünyasına kapatılmış durumda ülke. Geçenlerde duyduğum bir sözle, topluma da hayal pilavı öneriyorlar. Fakat insanlar evine aş götüremez hale gelince büyük bir incinme yaşıyorlar. Yarının belirsizliği de korkuya dönüşüyor, bir insanın ömrüne omurga olabilecek umut ilkesi çöküyor. Bunların karşılığı, intihar eden yurttaşlarımızın geride bıraktığı sözlerde. Büyük bir ruhsal acı var. Salgın sürecinde de gördük, emekçi sınıfın canı sistemin çarklarının dönüşüne feda olmuş durumda. Hem ömrünü feda edeceksin hem değerini bulmayacak bu feda, üstelik bir aşağılamaya maruz kalacaksın. Bu değersizleştirme, salgınla birlikte toplumsal bağların da iğretileşmesi... Umut, gelecekle şimdiyi, yetişkinle genci yaşlıyı birbirine bağlar. Utancın panzehiridir. İnsanlar öfke ve utanç kıskacında yaşatılıyorlar.”
Son 2 ayda basına yansıyan “yoksulluk intiharları”ndan bazıları şöyle:
Muğla Milas’ta çiftçi Fahrettin Aktaş 5 Mayıs’ta “Borcum çok, borçlarımı ödeyin, bu onursuzluğa dayanamam” diyerek yaşamına son verdi.
Nuri Çengeloğlu (59) isimli kahvehane esnafı İzmir’de geçen mart ayında “dayanacak gücüm kalmadı” diyerek yaşamına son verdi.
Mersin’in Mut ilçesinde kokoreççilik yapan Murat Gümüş, (58) “Kaç gündür siftah etmeden dükkân kapatıyorum” paylaşımı yaptıktan sonra yaşamına son verdi.
Covid-19’a yakalandığı için çalışamayan Fedai Kuşçu isimli işçi, cebindeki 12 TL’yi eşine bırakarak yaşamına son verdi.
İzmir’in Torbalı ilçesinde çiftçi Basri Yıldırım 846) hayatına son verdi. Yıldırım’ın kredi borçları nedeniyle yaşamına son verdiği öne sürüldü.