Küçük dükkanda 46 yıllık tamir aşkı
Keçiören ilçesinde ayakkabı tamirciliği yapan Şükrü Uzgun, evli olduğu kadınla birlikte 46 yıldır aralıksız sürdüğünü meslek sırrını, “dayanışma, disiplin ve aşk” diye tanımladı.
Ankara’nın Keçiören ilçesinde yaşayan 71 yaşındaki Şükrü Uzgun, 46 yıldır geçimini 20 metrekarelik dükkânda ayakkabı tamiri yaparak sağlıyor. Mesleğine ilk olarak cezaevinde ayakkabı tamir ederek başlayan Uzgun, daha sonra Çocuk Islah Evin’e imalat yaparak devam etti. Uzgun, 1985 yılında cezaevinden çıktıktan sonra zamanla kendini geliştirerek 2005 yılında Keçiören’de küçük bir dükkan alarak kendi iş yerini açtı. Eşi Leyla Uzgun’a da mesleğini incelikleriyle öğreten Uzgun, o günden bugüne eşiyle beraber mesleğini ustalıkla ve aşkla icra ettiğini söyledi.
Her sabah bir dakika sarkıtmadan 08:00’de kapıyı açıp tamire başlayan Uzgun, kendi işinin sahibi olması onu bu disiplinden uzaklaştırmamış0. İşine sadece ekmek teknesi olarak değil hayatının bir parçası olarak bakıyor. 46 yıldır hiç sıkılmadan ve ara vermeden mesleğe tutunmasının sırrı da bu. Akşam 19:00’da kepeği indiren Uzgun, yetiştirmesi gereken işler olduğunda ise mesaiyi uzatıyor.
Ömrünün büyük bir kısmını bu mesleğe verdiğini dile getiren Uzgun, “25 yaşımdan beri ayakkabı tamir ediyorum. Kendi iş yerimi açtım, 2005 yılından beri Keçiören’de Ankara halkının ayakkabılarını tamir ediyorum. Neyi merak edersen, neyi yapmak istersen onu yapıyorsun. Önemli olan neyi yapmak istediğini bilmek. İnsanın sevip de isteyip de bir şeyi başaramaması mümkün değil” diye belirtti.
Uzgun, mesleği sayesinde ailesini geçindirdiğini ve çocuklarını okuttuğunu ifade ederek, “Dükkanı açtım, gelen yok giden yok, tanıyan yok. Daha sonra malzemelerimi aldım önüme, ayakkabılarımı yaptım dükkanın önüne koydum. İnsanlar görünce merak etti, gelmeye başladılar. Uzun yıllardır ayakkabı tamir ettiğim için mesleğimde de ustaydım. Zamanla insanlar bunu fark ettiler ve gelmeye başladılar. Şimdi elime malzemelerimi ver tıkır tıkır işlerim. Tamir işi bana şimdi oyun oynuyormuş gibi geliyor. 2 çocuk büyütüp okuttum, bu meslekle. Yapabilen, ilmini bilen herkes için kendi mesleği kolay gelir, zorlanmaz” diye konuştu.
Ayakkabı tamir ettiği bir dönem kolunda sakatlık olduğunu ve o dönemlerde eşi Leyla Uzgun’a mesleği öğretmeye başladığını anlatan Uzgun, şöyle devam etti: “Eşimi aldım karşıma bütün incelikleriyle işi öğrettim. Ona işi öğrettikten sonra fabrikada işe girdim. Orada sigortam başlayınca kolumdan ameliyat oldum. Çok yardımcı oldular orada da bana. ‘İşini bırakma çok bunalırsan biz sana izin veririz dükkanına gidersin’ dediler. Hafta sonum da tatildi. Tatil olduğum günlerde de dükkanımda çalışmaya devam ettim eşime yardım ettim. Aramızda güzel bir dayanışma oldu. Fabrikadan emekli olunca da oturdum tekrardan dükkanımda ayakkabı tamir etmeye devam ettim. Şimdi eşimle beraber dükkanı açıyoruz, dayanışmayla işlerimizi yapıyoruz.”
Uzgun, çevredeki insanların eşine “Sen yapamazsın” diyerek caydırmaya çalıştıklarını söyleyerek, “Eşime ‘sen anlamazsın, yapamazsın’ dediler. Ama eşim vazgeçmedi. Her gün benimle dükkana geldi. Ne yaptıysam merakla izledi. Bütün ‘yapamazsın’ diyenlere eşim cevabını tamir ettiği ayakkabılarla verdi. Şimdi benden daha iyi ayakkabı tamiri yapıyor. Ona ‘yapamazsın’ diyenler şimdi ona ayakkabılarını getiriyorlar tamir etmesi için. Beraber döndürüyoruz ekmek tekmemizi” ifadelerinde bulundu.
Uzgun, sözlerini şöyle tamamladı: “Benden başka ayakkabıcılar da vardı çevrede. Ama kısa süre sonra hepsi kapattı dükkanını gitti. İş yerinde dürüst çalışırsan, kimsenin kalbini kırmaz müşterilerine hoşgörülü davranırsan her zaman kazanırsın. Herkes bir olmuyor maalesef. Bu dükkanlarda sadece ayakkabı tamir etmiyorsun, insanlarla ilişki kuruyorsun. O kurduğun ilişkileri iyi tutabilirsen ne ala, tutamazsan da sen de tutunamıyorsun. Müşterim dükkanımdan mutlu çıkınca en büyük mutluluk benim oluyor. Yine söylüyorum, önemli olan sevmek sevmeyi bilmek. Bunun başka bir tarifi olamaz.”(MA)