AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Sivas'ta Atatürk Kongre Müzesi'nde gerçekleştirilen TRT Haber yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Konuşmasına, Sivas'ın, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet'i temsil eden sembol, nadide şehirlerinden birisi olduğunu belirterek başlayan Kurtulmuş, kuruluşunun 21. yılını kutlayan AK Parti'nin, 20 yıldır iktidarda kalarak büyük bir başarı öyküsü yazdığını vurguladı.
AK Parti'nin bu süre içinde girdiği bütün seçimlerden açık ara birinci çıkmasının dünya demokrasilerinde dahi kolay rastlanılabilir bir durum olmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Bu başarının arkasında onlarca madde sayılabilir ama AK Parti'yi toplumsallaştıran, kitleleştiren bazı temel özellikler var. Birincisi AK Parti demokratik bir parti. Türkiye'de millet iradesinden başka hiçbir irade önünde eğilmeyen bir siyasi parti. Bir diğeri reformcu özelliğidir. Bugün Türkiye'de ortaya konmuş ekonomik, siyasal hatta hukuki reformların önemli bir kısmının son 20 yılda AK Parti döneminde yapıldığına bütün milletimiz şahittir. Üçüncü önemli özelliği, Türkiye'nin çok geniş kesimlerini kapsayan, kuşatan bir partidir. Dördüncü özelliği ise derin köklerinden ilham alarak Türkiye'yi ileriye taşıyacak iradeyi ortaya koyan bir partidir. Bütün bunları yaparken de başardığı çok önemli bir husus var o da gönüllere girmektir. Şimdi bundan sonra diyoruz ki 2023 seçimlerinin kilidi, gönlüne girmeyi başardığımız milletin gönlünden düşmemeyi başaran çalışmayı ortaya koymaktır."
Kurtulmuş, 2023 seçimlerinde AK Parti'nin en büyük avantajının Cumhurbaşkanı adayının belli olması olduğunu belirterek "Karşı taraftan kaç tane aday çıkacak bilmiyoruz ama altı artı birlik masanın henüz bir adayı bile telaffuz edilmemiştir. Nasıl bir programla, nasıl bir gelecekle Türkiye'yi taşıyacaklarına dair en ufak bir fikirleri kamuoyu ile tartışılmamıştır. Dolayısıyla bizim avantajımız adayımızın ortada olması, geniş bir halk desteğine sahip olması ve ayrıca bizim ne yapacağımızın, hedefimizin ne olduğunun açık olmasıdır. Yani yeniden güçlü bir Türkiye istikametinde neler yapacağını bilen, öngören bir siyasi, fikri süreklilik içerisinde yürüyoruz" ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) seçmen listeleriyle ilgili sözlerinin hatırlatılması üzerine ise şunları kaydetti:
"Bir kere böyle bir açıklamayı siyaseten ciddiye almak mümkün değil. Yani Sayın Kılıçdaroğlu'nun epeydir yani neredeyse 1.5 yıldır sürekli yaptığı bir şey bu. Önce biliyorsunuz memurları tehdit etti. Tarih verdi, 'Şu tarihten itibaren attığınız imzalardan sorumlu olursunuz, hepinizi takip ediyorum' dedi. Yani çok önemli bir şey söylüyorsun, söylediğin şeyi takip et. Şimdi Kılıçdaroğlu'na, 'Böyle bir şey söylemiştiniz' deseniz, 'Ben böyle bir şey mi söyledim' diyerek unutmuştur muhtemelen. Sürekli tehditler yaparak, kamuoyunu yanlış yönlendirerek bazı şeyler söyledi. İnanın birkaç hafta sonra bu söylediğini de unutacaktır ama söylenen şey acayip, garip bir şeydir. Türkiye'de demokratik olgunluğun yüksek olduğunu herkes biliyor. Burada Yüksek Seçim Kurulu bütün bilgileri topluyor, bu bilgileri vakti zamanı geldiğinde bütün partilerle paylaşıyor. Dolayısıyla sandık bilgileriyle ilgili gizli kapaklı bir şey yok. Eğer bu anlamda bir siyasi parti Yüksek Seçim Kurulu'nun elinde olmayan bilgileri topluyorsa aslında fişleme yapıyor demektir."
Altılı masayı, "altı artı birlik masa" şeklinde tarif eden Numan Kurtulmuş, "Bir kere altılı masa tanımını doğru tanımlamamız lazım. 6+1'lik masa. Çünkü Çünkü o biri yani HDP'yi ister 'Masanın görünmez ortağı' ister 'Gerideki ortağı' deyin o masanın bir ortağı da HDP'dir. Bütün Türkiye biliyor ki eğer HDP'nin desteği olmazsa altılı masanın herhangi bir ortak aday çıkarsalar dahi o adayın yarışa ortak olması dahi mümkün değildir" değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, seçimlerin aday üzerinden olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:
"AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bir an evvel karşı tarafın da adayını tespit etmesi, onların da siyasi yarışa renk katması bakımından önemlidir. Siyasetin demokratik bir olgunlukta zemin bulabilmesi için önemlidir. Ama öyle görünüyor ki bu masada ortak aday tespiti konusunda büyük zorluklar var. Bunu kamuoyuna yansıyanlardan biliyoruz. Aday tespit edememenin arkasındaki asıl zorluk bu arkadaşların bir araya gelerek Türkiye için henüz bir gelecek vizyonu ortaya koyamamış olmalarıdır. Bu anlamda şunu söyleyebiliriz altı artı birlik masanın ayakları artık sallanmaya, gıcırdamaya başladı."
Kurtulmuş, seçimlerde milletin birinci turda büyük bir oy farkıyla Recep Tayyip Erdoğan'ı tekrar Cumhurbaşkanı seçeceği kanaatinde olduğunu söyledi.
CHP'nin "helalleşme" konusuna da değinen Kurtulmuş, "Bunu farklı kanatlardan bir oy olmak için, bir siyasi gaye ile yapmıyorlarsa, samimiyetle yapıyorlarsa bundan memnun oluruz. Ancak samimiyetle yaptıklarını göstermek için çok ciddi bir milli şef dönemi, tek parti dönemi öz eleştirisi yapmaları gerekiyor. CHP'nin, geçmiş dönemlerde yapmış olduğu milletin özgürlüklerinin önünde tıkaç gibi duran girişimlerinden özür dilemesinin bir zorunluluk olduğunun kanaatindeyim" dedi.
Rusya'nın Ukrayna'daki operasyonuna ilişkin Türkiye'nin uluslararası alanda güçlü bir ülke olduğunu ispat eden adımlar attığına işaret eden Kurtulmuş, "Sayın Cumhurbaşkanımızın da küresel liderliğini ortaya koyan ve bütün dünyada ilgili taraflar tarafından hakkaniyetle küresel liderliğinin teslim edildiği çok ciddi gayretli adımlardır" diye konuştu.
Türkiye'nin bu konuda büyük bir görev üstlendiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği ve vizyonu Türkiye'nin gerçekten güçlü bir model ülke olarak ortaya çıkmasına neden oldu. Türkiye hem Ukrayna ile konuşabilen hem NATO ülkeleriyle görüşebilen hem de Rusya ile çok yakın görüşebilen bir ülke. Cumhurbaşkanımız ilgili taraflarla görüşmelerini yaparak işi belirli bir noktaya getirdi" ifadelerini kullandı.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bir araya gelerek son noktanın konulmasıyla ilgili bir süreç kaldığını anlatan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama öyle görünüyor ki bu savaşın bitmesini istemeyen, bu savaşın bitmemesi için siyasi olarak gerekçeler üreten baskılar yapan bazı ülkeler, bu savaşın uzaması için bir barış perspektifinin gerçekleşmesine müsaade etmediler. Ukrayna-Rusya savaşı devam ederken bunun birtakım yan etkileri hatta doğrudan etkileri olacak. Bunlardan birisi enerji krizi. Rusya Başbakanı savaşın ilk başladığı günlerde 'Avrupa meseleyi henüz anlamadı, biz vanayı kapattığımız zaman Avrupa'da doğalgaz iki katına çıkar' dedi ve bir hafta sonra Avrupa'da doğalgaz iki katına çıktı."
Türkiye'nin, tahıl koridorunun açılmasında büyük gayretler ortaya koyduğunu vurgulayan Kurtulmuş, dünyada kıtlık ve açlık tehlikesinin ortadan kaldırılmasında önemli bir görev üstlendiğini ifade etti.
Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde enerji ve gıda başta olmak üzere kriz alanlarında çözüm üretebilmek için perspektifini ortaya koyduğunu, elini taşın altına koyarak gayret gösterdiğini dile getirdi.
Dünyanın su, gıda ve enerjide sorunlu bir döneme girdiğinin aşikar olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, Kovid-19 salgını ve arkasından devam eden savaş nedeniyle ülkelerin bu konuda samimi bir duyarlılık ortaya koymaları gerektiğini söyledi.
Kurtulmuş, 'Suriye'deki iç savaş nedeniyle Suriye halkının ve bölge ülkelerin ödediği ağır bedeller olduğunu' söyleyerek, "Yaşanan bu yanlış gelişmelerden ders alarak gerçekten özgür ve demokrat bir Suriye'nin inşası için başından itibaren Türkiye'nin gayretle işin içerisinde olduğunu bir kere daha ifade etmek isteriz" dedi.
Birçok ülkenin Suriye'ye silah göndermek yerine demokratik mekanizmaların nasıl kullanılabileceğine ilişkin bir fikir ortaya koymaları gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Bu anlamda da Suriye yönetimini böyle bir noktaya doğru bir şekilde yönlendirebilselerdi. Türkiye olarak süratle bu sorunun çözülebilmesi için ve Suriye halkının kabul edeceği bir çözümün ortaya konulabilmesi için görüşlerimizi başından itibaren ortaya koyuyoruz. Meseleyi sanki Türkiye ile Suriye rejimi arasında bir meseleymiş gibi ortaya koymak fevkalade yanlıştır. Mesele Suriye rejimi ile Suriye halkı arasında bir meseledir" açıklamasında bulundu.
Kurtulmuş, meselenin bu noktaya gelmesinin sorumlusunun Türkiye olmadığını vurgulayarak Suriye rejiminin halkına baskı yaptığına işaret etti.
'Suriye ve Mısır halkı bizim kardeşimizdir'
Türkiye'nin ölümden kaçan, bombalardan ve terör örgütlerinin baskılarından ve katliamlarından kaçan Suriyelilere ev sahipliği yaptığını anımsatan Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye bu insanlarla ekmeğini, lokmasını paylaşmıştır. Şimdi diyoruz ki bu sorunun hızla, süratle insani bir şekilde çözülmesi lazım. Üç temel meseleyi her platformda dile getiriyoruz. Birincisi Türkiye bu coğrafyada o bölgede terör örgütlerinin cirit atmasına müsaade etmeyecektir. O bölgede bir terör devleti kurulmasının ne Türkiye'nin ne Suriye'nin ne İran'ın ne de Irak'ın hayrına olduğunu düşünmüyoruz. Dolayısıyla orada bir terör devletinin kurulmaması lazım. Terör örgütlerinin bu anlamdaki faaliyetlerinin kontrol altına alınması lazım. Türkiye'nin yaptığı sınır dışı operasyonların ana amacı budur. İkincisi Suriye'nin toprak bütünlüğünün temin edilmesidir. Türkiye'nin başından itibaren büyük bir destek verdiği ortadadır. Suriye'nin bölünmesi demek diğer bölge ülkelerin bölünmesinin kapısının aralanması demektir. Türkiye'nin komşu ülke olarak, kardeş Suriye halkının yeniden demokratik kurallar içerisinde ayağa kalkmasını ve büyük bir restorasyon süreci içerisinde yeni Suriye'nin demokratik katılım esasında kurulmasını talep ettiğimizi her platformda söylüyoruz. Suriye ve Mısır halkı bizim kardeşimizdir. Bu halklarla problemimiz hiçbir zaman olmadı, yarın da olmayacaktır."
- EYT ile ilgili çalışmalar
EYT ile ilgili de değerlendirmede bulunan Numan Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Vatandaşın sokakta konuştuğu ama hükümetin gündeminde, masasında olmayan hiçbir konu yoktur. Bildiğim kadarıyla EYT ile ilgili çalışma bakanlığın önündedir. Ümit ediyorum ki bu yıl sonu itibarıyla, net bir tarih vermek istemem, bu çalışmalar kamuoyuyla da paylaşılır. Sözleşmelilerle ilgili mesele de sözleşmelilerin kadrolaşması şeklinde değil ama sözleşmelilerin özlük haklarının kadrolularla neredeyse benzer noktaya getirilmesi konusunda da çalışmaların yapıldığını biliyorum. Bunları açıklamak ilgili bakan arkadaşlarımıza düşer."