Sedat Peker’in videolarındaki iddialar hakkında da konuşan Babacan, “Bu kadar iddia ve itham ortalığa saçılmış durumdayken maalesef ne yargıda, ne mecliste, ne de devletin ilgili denetim birimlerinde hiçbir hareketlenme görmüyoruz” dedi.
1996’da Susurluk kazasıyla mafya, bürokrasi ve siyasiler arasındaki ilişkilerin ortaya çıktığını ve bunun üzerine o dönem içişleri bakanının istifa ettiğini, yargı süreçlerinin başladığını, TBMM’de komisyonlar kurulduğunu hatırlatan Babacan, şunları söyledi:
Şu anda ortalığa saçılan iddia ve ithamlar Susurluk’un belki 10 katı, 20 katı, 30 katı boyutta. Normalde böyle bir durumda sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin ortalığı birbirine katması lazım. Medyada bütün manşetlerin bu olması lazım. Yargının derhal göreve çağrılması lazım. Şu ana kadar bir içişleri bakanından ve cumhurbaşkanından ‘savcılıklar bakıyor’ dediğini duyduk. Biri de içişleri bakanının suç duyurusu üzerine.
Burada dikkat ederseniz nasıl olur da hükümetle ilgili böyle ithamlarda olabilir, diye açıklamayı yapana karşı başlatılmış süreçler bunlar. Halbuki burada iddiaların muhatapları var, bunların içerisinde cumhurbaşkanının çok yakınları var, pek çok bakan var, belediyeler, vakıflar, gazeteciler, dernekler var. Asıl videolarda ortaya çıkan iddiaların araştırılması için savcılık süreçleri başlatılmamış durumda memlekette.”
Sedat Peker’in iktidar partisi için seçimler öncesi miting yaptığını ve açık destekçi olduğunu hatırlatan Babacan, Peker’in son videosunda maddi yardım yaptığına dair iddialarına da değinerek “Siyasetin finansmanı Türkiye’de kirli ilişkilerle yapılıyor. Onun için ülke bu çukurdan çıkamıyor.” dedi.
Yargı korkuyor. Savcılarımız, hakimlerimiz işin ucu hükümete ve belediyelere dokunan konularda adım atmaya korkuyor. Bu adım hükümeti, Sayın Cumhurbaşkanı’nı kızdırır mı diye baskı altında. Önüne öyle davalar geliyor ki, ben bu kişi ya hapse atacağım ya da kendim hapse gireceğim, diyor hakim. Yargının bu kadar baskı altında olduğu ülkede hukukun, adaletin varlığından bahsetmek mümkün değil.”