Aşılama ‘hız’ kaybetti

Korona virüsü aşılamasında rakamlar düşüyor. Günlük 1 milyon doz aşı yapılması gerektiği ifade edilirken, bu rakam 1. dozda 142 bin, 2. dozda ise 227 binde seyrediyor

Uzmanlar korona virüsünün delta varyantı etkisine dikkat çekip, aşılamanın daha da önem kazanması gerektiğini vurgularken, Sağlık Bakanlığı verilerine göre son bir ayda birinci doz korona virüsü aşısını yaptıranların sayısı günlük ortalama 142 binde kaldı. Bu rakam ikinci doz aşıda ise günde ortalama 227 bin seviyelerinde seyretti.

Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre 5 Ekim itibariyle 1. doz korona aşısı yapılan kişi sayısı 54 milyon 214 bin 776 ve bu oran yüzde 87,34’e denk düşüyor. Aynı tarih itibariyle 2. doz aşılama oranı ise yüzde 73,23 olarak açıklanırken toplam kişi sayısı 45 milyon 454 bin 130 kişiye denk düşüyor. Yani, ilk doz aşısını olup ikinci doz aşısını olmayan 9 milyona yakın kişi bulunuyor.

Sağlık Bakanlığı’nın 6 Eylül tarihindeki verilerine göre 1.doz aşı yapılan kişi sayısı 49 milyon 946 bin 816 idi. Aynı tarihte 2. doz aşı yapılanların toplam sayısı ise 38 milyon 628 bin 745 olarak açıklanmıştı. 

6 Eylül- 5 Ekim tarihleri arasında 1. doz aşılanan kişi sayısının 4 milyon 267 bin 960 olduğu ortaya çıktı ve 1. doz aşılanan sayısı günlük ortalama 142 bin 205’e denk düştü. Aynı tarihler arasında 2. doz aşısını olan kişi sayısı ise 6 milyon 825 bin 385 oldu. Son bir ayda günlük 2. doz aşılananların ortalaması 227 bin 512’de kaldı. 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2. Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten’e göre bakanlığın aşılama oranlarına ilişkin verileri gerçeği yansıtmıyor. 1. doz aşılamadaki yüzde 87,34 ile 2. doz aşılamadaki yüzde 73,23 oranının gerçek olmadığını belirten Ökten, “Bu rakamlar 18 yaş üzeri bireylerden hesaplandığı için böyle yüksek. Biz aşılamayı 12 yaşa kadar indirdik. 12 yaş nüfusu üzerinden değerlendirildiği zaman bu rakamların daha düşük olduğunu göreceksiniz” dedi.

TTB’nin hesaplarına göre, birinci doz aşılama oranının yüzde 70-75, ikinci doz aşılama oranının yüzde 55-60 aralığında olduğunu belirten Ökten, “Bizim mutlaka iki dozu hesaplamamız lazım. Artık tek dozun bir önemi yok.  Bizim koruyucu bağışıklık için mutlaka yüzde 85 en az iki doz aşıyı olmamız lazım” dedi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 3’üncü doz onayı verdiğini, ilk iki doz aşılamayı toplumda bir an önce yüzde 85 üzerine çıkarmak için çalışmalar yapılması gerektiğini belirten Ökten şöyle konuştu: "Pandemiyi rakamlarla oynayarak halledemeyiz, halledemediğimiz de ortada. Çünkü her gün bu ülkede 250’e yakın insan ölmekte, 30 bine yakın kişi yeni hasta olarak tanımlanmakta. Siz istediğiniz kadar rakamlarla oynayın bunlar bu sonucu değiştirmez. Pandeminin yönetilememesi bir şekilde rakamlarla gizlenmeye çalışılıyor.” 

TTB 2. Başkanı Ökten’e göre son bir aydaki günlük aşılama oranları oldukça düşük ve günlük en az 1 milyon doz aşılama yapılması gerekiyor. Önümüzün kış mevsimi olduğunu belirten Ökten, “Kapalı alanlarda kalma oranları artacak ve kapalı alanlarda havalandırma azalacak. Biliyoruz ki delta varyantı kapalı ortamları seviyor ve bulaş hızı çok yüksek. Bu nedenle bizim havalar daha da soğumadan aşılama oranlarımızı artırmamız, özellikle ikinci doz aşı oranlarının yüzde 85’lere çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Aşılama oranlarının düşük olmasının nedenini değerlendiren Ali İhsan Ökten’e göre iktidar aşılamanın önemini ciddiye almıyor ve topluma anlatamıyor. Bölgesel farklılıkların ve eşitsizliklerin olduğunu belirten Ökten şöyle devam etti: “İktidar bunların üzerine giden ayrı bir çalışma yapmadı. Aşı kampanyaları yapması lazım bunu da yapmadı. Artık vatandaşın ‘ben gideyim aşı olayım’dan çıkıp, vatandaşın ayağına gidilmeli.  

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde anadil sorunu yaşanıyor. Aşılama oranlarının yükselmesi için Kürtçe ve Arapça kampanyalar yapılması, bu bölgelerdeki aşılama oranlarının yükseltilmesi gerekiyor. Bölgelerin ileri gelenlerinden, söz sahiplerinden destek alınabilir. Çok daha yoğun çalışma yapılması lazım fakat yapılmıyor. Sadece rutin işleyişte olan bir aşılama durumu var. Aşılama biraz rölantiye alınmış durumda.”

Korona aşısı oranlarını değerlendiren Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap’a göre aşıya ulaşım sağlandıktan sonra aşı olmaya niyetli kesimlerin önemli bir kesimi aşı oldu. Aşıya tereddüttü olanların bulunduğunu ve bu kesimin ikna edilmesi gerektiğini belirten Azap, “Türkiye dünyada günlük vaka sayısı açısından bu aralar en çok vaka bildiren üçüncü ülke. Dolayısıyla hastalık da çok yaygın. Hastalığın yaygın olması aşılamanın da hızlanmasını gerektiriyor.  O nedenle insanların kaygılarını, kafalardaki tereddütleri giderecek adımlar atılması gerekiyor” dedi. 

İnsanların aşı konusundaki kaygılarının önemli nedenlerinin “yanlış bilgilenme” ya da “bilgi eksikliği” olduğunu belirten Azap, bu kaygıların ortadan kaldırılması için atılması gereken adımlara ilişkin ise şunları söyledi: 

“Türkiye’de aşılanmanın sonuçlarında ne oluyor kısmının paylaşılması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın elinde bütün veriler var. Bakanlık, ‘Yoğun bakımda yatan hastalarımızın şu kadarı tam aşılı, şu kadarı yarım aşılı şu kadarı da aşısız’ diyebilir. Ya da bunu haftalık paylaşabilir. ‘Bu hafta içerisinde tanı alan kişilerin şu kadarı aşılı şu kadarı aşısız’ diyebilir. Sonuçta tanı alan, hastaneye yatan, yoğun bakımda yatan ve hayatını kaybeden, bu dört kategorideki aşılı ve aşısız oranları belli. Bakanlık bu verileri paylaştığı zaman aşıların ne kadar etkili olduğu ortaya çıkıyor. Diğer bütün ülkelerin yaptığı paylaşımlarda bu görülüyor. Biz de gündelik hayatımızda bunu görüyoruz ama resmin bir kesimini görüyoruz. Resmin büyük kısmı daha ikna edici olur.” 

Aşıya tereddüdü olan kesimlerin özelliklerine göre politikalar geliştirilebileceğini belirten Azap, aşı konusunda tereddüdü ortadan kaldırmak adına atılabilecek adımlara dair sözlerini şöyle sürdürdü:

“Daha dini örgütlenmelere mensup kişilerin tereddütleri olabilir. O nedenle onlara yönelik olarak, onların fikir liderlerine yönelik bilgilendirmeler yapılabilir. Toplumda rol modeller önemli, o kişilerin aşı olmuş olmaları veya olmadılarsa aşı olmaları sağlanarak topluma örnek verilebilir. Aşı yan etkileriyle ilgili durum ne? Bunun da paylaşılması gerekir. Kimse ‘aşıların yan etkisi yok’ demiyor. Aşılara bağlı yan etkilerin şeffaf bir şekilde paylaşılıyor olması insanları rahatlatacaktır. Bazı çalışan gruplar için zorunlu aşılamalar getirilebilir. Sağlık çalışanları ve eğitim çalışanlarına zorunlu aşı uygulaması getirilebilir, bunu yapan çok sayıda ülke var. Halkı bilgilendirici kamu spotları yaygınlaştırılabilir.”

Prof. Dr. Alpay Azap, daha önce "Aşılanma ve birkaç ay içinde kullanıma girecek yeni ilaçlar sayesinde Covid pandemisinin 6-9 ay içinde endemik yani mevsimsel bir hastalığa dönüşeceğini tahmin ediyoruz" ifadelerini kullanmıştı. Bu ifadelerinin hala geçerli olduğunu belirten Azap, “Hastalığın yayılımını yavaşlatabildiğimiz ölçüde, aşıdan kaçabilecek yeni varyantların ortaya çıkabilmesini engellediğimiz ölçüde bu iyimser senaryomuzun gerçekleşme olasılığı yüksek” dedi.

Bu “iyimser senaryo” için aşılamanın önemli olduğunu belirten Azap sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

“Biz, virüsün toplumdaki dolaşımını ne kadar azaltırsak 6-9 ay öngörümüz gerçekleşir. Bunun için bir aşılar var, iki kişisel önlemler var. İnsanların bireysel olarak dikkat etmesi yine önemli. Bir de topluma yönelik, şu an uygulanan PCR testi kontrolü gibi önlemler var. İlaçların çıkması da önemli.  Bizim umutla beklediğimiz FAZ 3 çalışması devam eden ilaçlar var. Bunlar erken dönemde kullanılırsa işe yarayan ilaçlar. Hastalığın ilk günlerinde kullanıldığında hem kişilerin iyileşmesini sağlıyor hem de bulaşıcılığı azaltıyor. Ancak üretilip yaygın bir şekilde kullanılma girmesi zaman alacaktır. Önümüzdeki sene başı gibi olacaktır. Onlar da kullanıma girdiğinde epeyce bir rahatlayacağımızı, hastalığın mevsimsel bir hastalık haline geleceğini düşünüyorum.”

Korona virüsünün mutasyona uğramaya devam edeceğini ama bu hızda olmayacağını belirten Azap, virüsün gelecekteki olası etkisine dair ise şunları söyledi: “Virüsün hızla değişiyor olmasının kabaca iki nedeni var. Birinci nedeni çok insanı bir anda hastalandırabiliyor, pandemi devam ediyor ve dünya maalesef iyi kontrol edemedi. İkincisi, virüs insanlarda yeni dolaşmaya başladığı için kendini insana adapte etmeye çalışıyor. Aklı yok tabi ama bu doğal seçilim süreci ve evrim süreci işliyor. Virüsün insana adaptasyonunu yaşıyoruz. O adaptasyon, başlangıç kısmı böyle hızlı bir değişimle olur. Sonrasında insana iyice adapte olduğu zaman virüsün bu kadar değişmesine gerek kalmaz. Mutasyon hızı bu nedenle de yavaşlayacaktır.

Delta son varyant mıdır, değildir. Çünkü deltanın da değişmeye başladığını biliyoruz. Delta Plus denilen şeyler deltanın değişmekte olduğunu gösteriyor. Delta üzerinde değişim biriktiriyor. Deltadan çok değişirse o zaman adı yeni bir varyant olacak. Niceliksel birikimin niteliksel bir sıçramaya sebep olduğunu göreceğiz. Mutasyonlar deltada birike birike bulaşma özelliği ya da antikorlardan etkilenme özelliği değişirse, aşılardan kaçabilir hale gelirse artık ona delta demeyeceğiz ve hangisi olursa yeni bir Yunan alfabesinden isim vereceğiz. Bu süreç bir yandan işliyor. Delta Plus’lar dolaşıyor ve üzerinde mutasyon biriktiriyor. O nedenle virüsün evrimini, değişimini yavaşlatmak açısından yaygın aşılama ve virüsün toplumda dolaşımının engellenmesi çok önemli.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Sağlık Haberleri

Doktorlar 5 gün iş bırakacak
6 kişide Batı Nil Virüsü tespit edildi
Dünya çapında acil durum!
Pleksi ve Kompozit Fiyatları: RDM Reklam Depo Market’te Uygun ve Kaliteli Çözümler
Personele rapor verilmedi