DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, haftalık Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Rojava ile ilgili açıklama yapan Bakırhan’ın konuşmasında ilgili kısımlar şöyle:
“Suriye’de kaos ve belirsizlik büyük ama net olan bir şey var. Suriyeliler kendileri için hiçbir hak ve hukukun olmadığı 2011 yılı öncesine artık dönmek istemiyor, 2011 öncesini artık kabul etmek istemiyor. Devletin başı değişecek ama geriye kalan her şey aynı kalacak dayatmasını kimse kabul etmez. Bunu başta Türkiye olmak üzere bütün bölge ülkeleri iyi bir şekilde artık idrak etmelidir. Bugün Suriye’de statükoyu savunan tek bir devlet var; hepiniz tahmin ediyorsunuz, o da Türkiye.
Yıllarca savaş verildi, yakılıp yıkıldı, yeni bir sistem ve yönetim oluşacak ama Türkiye oraya statüko dayatıyor. Suriye’de Aleviler, Dürziler ve Hıristiyanlar başta olmak üzere herkesin can ve mal güvenliği, kimlik hakları garanti altına alınmalıdır. Bunu garantiye alacak bir denklem hayata geçirilmelidir. Suriye’de yaşayan tüm halklar ve inançlara yönelik olası katliamların önüne geçilmelidir. Hem Suriye’de hem de Türkiye’de olmak üzere sosyal medyada Baas rejiminin bütün günahlarını oradaki Alevilere yıkan ve onları tehdit eden yaklaşımlar var. İktidarlar bu konuda görev ve sorumluluk almalıdır. Bu tehdit söylemleri karşısında harekete geçmelidir. Yoksa ortaya çıkacak bütün olumsuzluklardan iktidarların kendisini kusurlu ve suçlu göreceğiz.
“Ortadoğu’nun en istikrarlı bölgesi Kuzey ve Doğu Suriye’dir”
Türkiye bir yandan bu yüz ölçümüyle yetinmemeliyiz diyor. Bir taraftan ellerinde çubuklarla haritaları büyütüyorlar, Mekke’ye ve Şam’a başka yerleşim yerlerine plaka numaraları veriyorlar; bir taraftan da utanmadan Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduklarını söylüyorlar. Bu ne yaman çelişki! Hangisi doğru? Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanaysanız, kentlere plaka vermek neyin nesi? Bu da yetmiyormuş gibi bir de SMO Suriye’nin en istikrarlı bölgesi olan Kuzey ve Doğu Suriye’ye, Rojava’ya saldırılar düzenlenmesine sebebiyet veriyor. Suriye’nin en istikrarlı bölgesini hedef alıyor.
Kuzey ve Doğu Suriye sadece Suriye’nin mi en istikrarlı bölgesidir? Emin olun ki Ortadoğu’nun en istikrarlı bölgesi Rojava’dır, Kuzey ve Doğu Suriye’dir. Sürekli orada bir tehdit varmış gibi yansıtılıyor. Yahu, elinizi vicdanınıza koyun, Suriye’nin kuzeydoğu bölgesinden buraya tek bir çakıl taşı atıldığını gören oldu mu? Yok. Ama işte iktidar öyle bir algı yaratmaya çalışıyor. Çağrılarımızı tekrar ediyoruz: Suriye halklarının geleceğiyle oynamayın. Kuzey ve Doğu Suriye'deki istikrarı bozmak için paralı lejyonerlerle, SMO gibi dünyanın dört bir tarafından toplanmış çetelerle oradaki halkların geleceğine kastetmeyin.
“Rojava halkı ilaca, suya ve gıda maddesine ihtiyaç duyarken Semalka Kapısı neden kapalı?”
Son günlerde bunun yanında yapılan ulusal birlik çağrıları var. Bu çağrıları önemsiyoruz. Özellikle bu süreçte Kürt ulusal birliği tarihsel önemdedir. Hiç kimse aşiret, aile partisini ulusal birliğin önüne koymamalıdır. Ortadoğu’da rejimler yıkılırken, Ortadoğu yeniden şekillenirken; Kürtlerin kendi partisine, kendi çevresine sınırlar çizerek diğer Kürtlerin yaşadıkları konusunda duyarsız kalmasını Kürtler affetmez, kabul etmez. 100 yıl önce yapılan hatalara hiçbir Kürt artık zemin olmamalıdır.
DEM Parti olarak Kürtlerin demokratik ulusal birliği konusunda üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Bir heyetimiz şu anda Hewler’de görüşmelerde bulunuyor. Ulusal birliğin sağlanması önünde çok onarıcı adımlar hemen atılabilir. Rojava halkı tehdit altındayken, ilaca, suya ve gıda maddesine ihtiyaç duyarken Semalka Kapısı neden kapalı? Kürtler bunu sormuyor mu sanıyor Federe Kürdistan Bölgesindeki kimi partiler, kimi parti liderleri? Derhal Semalka Kapısını açın. Ulusal birlik önündeki en büyük engellerden biri de budur. Birliğin önündeki kapıyı kapatmayın; köprüyü açın, o köprüyü kuralım birlikte.
“Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimiyle niye yüz yüze görüşmüyorsunuz?”
Oraya kendileri gitmiyor ama SİHA’larını gönderiyorlar. Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimiyle niye yüz yüze görüşmüyorsunuz? Niye oraya gitmiyorsunuz? Niye orayla diplomatik faaliyetler geliştirmiyorsunuz? Oraya da gazetecileri katletmek için İHA’ları gönderiyorlar. Suriye ameliyat masası değil! Artık Kürt inkarından vazgeçin. Bu savaş politikalarından vazgeçin. Bırakın insanlar kendi ülkelerinde kendi emekleriyle, o ülke dinamikleriyle oluşturdukları sistem içerisinde huzurluca yaşasınlar. Peki, biraz vicdanı olan bir Kürt bunu nasıl kabul eder?
Kobanî’ye SİHA, Kuzey ve Doğu Suriye’ye İHA gönderiyor; Şam’a tarihi ilişkileri ve diyalogu güçlendirmek için gidiyor. Başta AKP olmak üzere, bizim dışımızda siyaset yapan pek çok partinin üst düzey yöneticileri de bundan memnun değil ama korkuyorlar. Tarihin bu kavşağında korkmanızı çocuklarınız ve torunlarınız affetmez. O yüzden korkmayın. Kendi partiniz içinde Kobanî’ye de Kuzey ve Doğu Suriye'ye de gidin deyin. Bunu derseniz, insanlık gelecekte sizi olumlu bir şekilde anar.
“Öcalan’ın koşullarının oluşturulması ısrarla gerçekleştirilmiyor, bahane üretiyorlar”
2025 yılı halkların yılı olsun istiyoruz. 21. yüzyılın ilk çeyreği tamamlanıyor. Yeni döneme sorunlarla değil çözümlerle ve demokrasiyle girelim. Gerilimlerle girmeyelim. Toplumun en büyük arzusu barıştır. DEM Parti olarak 2025’i barışın yılı yapmak için hep birlikte çalışacağız.
Barışın önündeki engelleri birlikte kaldıracağız. Bu birliktelik eminim o engelleri kaldıracak güce sahiptir. Yine İmralı görüşmelerinin yeniden başlaması ve tecridin son bulması için mücadele etmek, barışa olan inancımızın bir gereğidir. İmralı’daki tecrit kaldırılırsa barışa katkı sunacak, barışa vesile olacak. Buna inanıyoruz. İmralı, siyasetin şiddet ve çatışmadan hukuki zemine geçeceği yerdir.
Milyonlarca insanın inancı da budur. İmralı görüşmelerini zamana yaymak, keyfi davranmak doğru değildir. Toplum nezdinde bu, çözüm ve diyalogdan kaçmak gibi okunur. Bu fırsatçı eğilimlere tenezzül etmeyin. Sayın Öcalan’ın “Zemin sunulursa katkı yaparım” dediği günden beri bu zemin içeride ve dışarıda baltalanıyor. İkinci bir görüşmenin yapılması, tecridin kaldırılması, Sayın Öcalan’ın koşullarının oluşturulması ısrarla gerçekleştirilmiyor. Her seferinde bir bahane üretiyorlar, her seferinde sonraki günleri işaret ediyorlar.