“İçinizde ukde kalan bir şey yok mu?
“Mesela önemli gördüğüm ve yazmak istediğim birkaç kitap var. Ama yaşamın akışının gizemine ve muhteşemliğine inanıyorum. Kadere inanıyorum. “Sen elinden gelenin en iyisini yapmaya devam et, kaderinde varsa olur, diyorum”. O bakımdan içimde bir sakinlik, huzur var. Biliyorsunuz yakın zamanda bir kalp krizi geçirmiştim, bu gece bir kriz gelse ve ölsem…”
Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitirmiş Doğan Hocamız son kitabı “Var mısın?” yazar Deniz Bayramoğlu’nun kaleminde böyle anlatmış. “Bu gece bir kriz gelse, ölsem” demiş. Böylesi mantıklı, duygusal, kaderci bir yaklaşımla. Ve o gün gelmiş.
Bugün aramızda yok. Ancak sözleri, gülümsemesi, içtenliği hala üzerimize tesir halinde, bizimle sohbet eder gibi. İnsanlığı ve insana ait tüm duyguları ünvanlarının çok çok önünde olan bu bilge adamın varlığı her zaman aramızda olacak gibi.
Yaşamının sonuna kadar aldığı eğitimlerin yanı sıra en eğitimsiz kişilerden bile öğrendiklerini harmanlamayı başarmış, kendi toprağını ve kültürünü hiç unutmamış, hiç reddetmemiş, bilakis her güzelliği yakıştırmış kendi insanına ve halkına.
İnsanlara ulaşmanın mutlaka bir yolu olduğuna inanmış, çözümsüzlük yerine, çareler düşünerek faydayı kendine düstur edinmiş bir değerli insan. Verdiği seminerlerde her görüşten insanların olması, salonların doluluğundan, sevildiğini ve her insana dokunabildiğini kendisi de biliyordu.
Bir insana ait tüm duygularını en yoğun biçimde yaşamış, intiharların eşiğinden dönmüş, ancak yaşamının sonuna kadar gelişen, çalışan bir yapıyla her sorunun üzerinden gelebilmiş sonunda huzuru yakalamayı başarabilmiş eşsiz bir ruha sahipti Doğan Hoca.
Kişilerin ancak kendileri isterse değişebileceğini söyleyen, kendisini halktan biri olduğunu düşünen, zamanının çoğunu okuyup yazarak geçirmeyi hedefleyen ancak halk içine girerek gözlemleyerek çalıştığını anlatır birçok yerde. Dolmuşa bindiğini, Pazar yerlerine ve kahvehanelere gittiğini, insan dinamiklerini ve farklı kültürlerden gelen insanların düşünce yapılarını gözlemleyerek çözmeye çalıştığını anlatır.
Bir insan, her kesimden nasıl bu kadar sevilir? Diye merak edenlere en güzel cevap, sanırım bunun için çok çaba göstermesi ve bunu çok fazla istemesi diye söylenebilir.
Kendi iç dünyasıyla hep barışık olan sevgili Doğan Hocamız, Amerika’da eğitim aldığı halde ülkesine geliş gidişlerini hep bir aküyü bitirme ve doldurma olarak tanımlıyor.
Bizim günümüz aydınlarından farklı olarak, ülkesini ve hiçbir gidişat için olumsuz düşünceler, sözler sarf etmiyor aksine kendi vatandaşının Amerikalılarla kıyasladığında çok daha üstün olduğunu gözlemliyor. Belki de onun farkı da budur, sevilmesinin bunca nedenlerinden biri de budur.
Benim en çok dikkatimi çeken düşüncelerinden biri eğitim sistemimizdeki eksikliği gözlemlediği sözleri olmuştur. “Bizim Türk eğitim sistemi değerler bilinci ve karakter inşa eden bir sistem değil. Türk eğitim sistemi, malumat aktarma üzerine kurulmuş.” Bu gerçekten güçlü bir eleştiri. Halkta sıkıntı görmeyerek aydın insanımızın eksiğini yine bir aydın olan kendisinden bu şekilde duymak, değerlerimizin önemine vurgu yapması, onun ufkunu gösteren cümlelerdir.
Kültürümüzün hasta olduğunu, iyileştirmek adına elimizde her çeşit materyalin var olduğunu, bunların acilen toparlanarak bu durumumuzu düzeltmemiz gerektiğini özellikle vurguluyor Doğan Cüceloğlu.
Düşünceleri, fikirleri, söylemleri, öylesine bizden biri ki varlığında gösterdiği çabaların hem gençler hem de ebeveynlerin örnek alacağı pek çok düşüncesi mevcut. Bir kılavuz olan her bir kitabını okuyup okutmalıyız.
Son olarak bu güzel insanların çoğalması dileği ile Doğan Hoca’ya saygı ve sevgimizi sunuyoruz. Dünyaya kattığı güzellikler ve inançları kendisine yoldaş olsun, dualarımızla.
Ne hoş bir güzelliği vardır; hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin…
Kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların, onurlu bir yaşamı seçenlerin…(Virginia Woolf)