Ankara'da öğrenci olan Kanber Ateş arkadaşıyla beraber bir jandarmayı öldürmek ile suçlanmıştır.
Mamak cezaevine gönderildiler. Yapılan işkencelerden dolayı arkadaşı ölür. Kanber'e idam ve işkenceler yapılması için ceza çıkarılır.
Cezaevinde Türkçe den başka bir dil konuşmak yasaktı. Abisi Rogeş ateşten mektup alan Kanber annesinin onun çok özlediğini ve görmeye geleceğini yazmış.
Mektubu okuduktan sonra yüzü düşen Kanber arkadaşı sorar ne oldu diye annem beni görmeye gelecek ne güzel diye karşılık veren arkadaşı öyle ama annem Türkçe bilmez konuşsak işkence edilir ikimize, 3 gün sonra görüş günü gelir annesi trende yola bakarak hüzünlenir Rogeş anne gel otur yol uzun yorma kendi der.
Yolculuk biter cezaevine geldiklerinde anons yapılır bir kaç kişinin ismi okunur Kanber sevinçten ayağa kalkar ama ismi okunmuyor.
Tekrar anons yapılır en sonda ismi söylenen Kanber'in hızlıca kapıya gider iki üç defa kapıya vuran Kanber , gardiyan sonra açmaya gelir.
Annesi ve abisini gören Kanber sevinçten güler abisiyle biraz konuştuktan sonra annesi Kanber ateş nasılsın ? büyük bir sevinçle iyim annem sen nasılsın babam nasıl diye soran Kanber cevap almadı 3 defa art arda soran anne Kanber ateş nasılsın? Üzülerek ellerinin üstüne başını koyar. Tekrar geliriz diyen kardeşi vedalaşarak gittiler arkadaşı nasıl geçti diye sorarken Kanber ağlayarak sadece ismimi ve soyadımı söyleyerek nasılsın dedi. Onu tek öğrenmiş.
Ne kadar kaldınız cezaevinde?
On bir yıl kaldım. 1991’ın Temmuzu’nda çıktım. Şartlı tahliye ile çıktım. Çıktıktan sonra çeşitli STK’lerde faaliyet gösterdim. Devrimci 78’liler Federasyonu’nu kurduk. Darbede hesap sorulması ve darbecilerin yargılanması için kampanyalar yürüttük. Mitingler düzenledik. Bu faaliyetler bir anlamda solun tekrar toparlanmasına katkıda bulundu. Ulucanlar Cezaevi’nin müzeye çevrilmesi için gayret gösterdik. İktidarının ilk yıllarında AKP de buna sıcak bakıyordu.
Bir de 12 Eylül döneminde idam edilen arkadaşların mektupları ve eşyaları darbe koşullarında ailelerine verilmemişti. Genelkurmay’la yazışmalar yaptık. Bu mektupları ve eşyaları aldık, ailelerine teslim ettik. Veysel Güney’in mezarını bulduk. Yaptırdık.
KAMBER ATEŞ NASILSIN?
Yedi yıl görmediği cezaevindeki oğluna görüşe gittiğinde, kendi diliyle konuşması yasak olduğu için, yolda öğretilen bir cümleyle konuşabilen bir Kürt ana ve dili yasaklı bütün insanlar için yazılmıştır.
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Sana diyeceklerim
gözlerimin derininde,
bir de yalnız şu cümle
dudağımda tekrarlanan;
yüreğimdeki duygu
ses tonuma yansıyan:
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerimde bulursun
içimdeki özlemi,
acıyı ve sevgiyi.
Oğlum, özledim seni.
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerimde çiçeklenir
kavuşmanın sevinci.
Çiçeklenir de
girer hücrene
bizim oralardan getirdiğim
kekik kokuları dağların,
bağlardaki menekşeler,
sana ördüğüm çorabın renklerinde.
Oğlum, bir istediğin var mı?
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerime iyi bak
sözlerimi anlarsın.
Gözlerimin derininde
kaç uykusuz geceler,
kaygılı bekleyişler
duyduğum haberlerden.
Sana zulüm yaptılar mı?
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerimden gözlerine
akıyor büyüyerek
yüreğimdeki çığlık
beynimdeki düşünce.
Öğüdümdür sana oğul,
direncini yitirme
sakın başını eğme,
teslim olma yenilgiye.
– Kamber Ateş nasılsın?
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Gözlerime iyi bak,
sana veda ederken.
Hüznünde gözlerimin,
o masmavi gökyüzü
başı dumanlı dağlar,
kırlardaki çiçekler
çağlayan ırmaklar var.
Uğrunda savaştığın
o sevgi ve özgürlük.
Oğulcuğum, hoşçakal.
– Kamber Ateş nasılsın?
Gülsüm Cengiz