HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, kadın düşmanı politikalara karşı mücadelelerini sürdüreceklerini belirterek, “Biz kadınlar AKP-MHP erkek düzenine rekor kaybedişi en yakın zamanda göstereceğiz” dedi.
Pervin Buldan, Parlamento Kadın Grubu toplantısında konuştu. HDP grubuna 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Parlamento Kadın Grubu ve çok sayıda kadın örgütü katıldı. HDP sıralarında “İstanbul Sözleşmesini geri getireceğiz ve uygulatacağız”, “Jin jiyan azadî”, “Erkek-devlet şiddetine, savaşa, yoksulluğa karşı her yerdeyiz”, “Li dijî tundiya mêr-dewletê û şer û xizaniyê em li her derê ne” yazılı dövizlerin yanı sıra Deniz Poyraz’ın fotoğrafları yer aldı.
Toplantıya, İzmir'de HDP binasına yapılan saldırıda öldürülen Deniz Poyraz’ın annesi Fehime Poyraz ve kız kardeşi Yıldız Poyraz’ın yanı sıra Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Esengül Demir, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun, Yeşil Parti Eşsözcüsü Ayşe Erdem, Cumartesi Anneleri’nden Besna Tosun, KHK’li Akademisyen Sevilay Çelenk ile 29 Ekim Kadınları, Kadın Savunma Ağı, İHD, Günebakan Kadın Kooperatifi, DİSK Kadın Komisyonu, KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher, Ankara Kadın Platformu, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) katıldı.
Pervin Buldan, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla toplandıklarını belirterek, “Bundan yıllar önce üç kız kardeş; Patria, Minerva ve Maria; Mirabel kız kardeşler yaşadıkları ülkedeki diktatörlük rejimine karşı bir direniş mücadelesi başlattılar. Mirabel kardeşler, ‘Bize en yakın şey ölüm olsa bile haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz’ dediler. Onların mirasını devralan biz kadınlar her türlü zorluğa ve bedele rağmen kadın mücadelesinin bayrağını taşımaya devam ediyoruz” dedi.
Mirabel kardeşleri ve zulme, baskıya, erkek şiddetine karşı mücadele yürütürken ölümsüzleşen bütün kadınları anarak devam eden Buldan, “Selam olsun kadın mücadelesine emekleri ve yaşamları ile soluk kazandıran, hayat veren bütün kadın yoldaşlarıma. Selam olsun Rosa Lüxemburga, Emma Goldmana, Clara Zetkinlere; selam olsun Leyla Kasım’a; selam olsun Sakinelere, Leylalara, Fidanlara, selam olsun Şirin Tekelilere, Behice Boranlara, Gurbetelli Ersözlere; selam olsun Kader Ortakkayalara, Hevrin Xelefe, Sêvê Demirlere; selam olsun Deniz Poyraz’a, onun bize bıraktığı mücadele anısına; selam olsun adını burada sayamayacağım onların bütün ölümsüz yoldaşlarına; selam olsun onların açtıkları yoldan giderek bugün hala dimdik ayakta duran ve güçlenerek, çoğalarak, büyüyerek yoluna devam eden tüm kadınlara. Tüm kadın aktivistlere, feministlere, kadın örgütlerinin değerli emektarlarına. Selam olsun kadın mücadelesinin bayrağını yere düşürmedikleri için bugün sürgünde ve cezaevlerinde en güçlü irade ve kararlılıklarıyla ortak kadın mücadelesine güç vermeye devam eden tüm kadınlara” ifadelerini kullandı.
Tutuklu kadın siyasetçilerin isimlerini sıralayan Buldan, “Selam olsun Figen Yüksekdağlara, Gültan Kışanaklara, Sebahat Tuncellere, Aysel Tuğluklara, Gülser Yıldırım’lara Leyla Güvenlere, Ayşe Gökkanlara, Ayla Akat Ata’lara. Selam olsun zulme ve adaletsizliğe karşı direnen Emine Şenyaşar’a, Gülsüm Elvana’a, Emel Korkmaza, Mısra Öz ve dava arkadaşlarına, selam olsun zalime karşı korkusuzca direnen tüm kadınlara. Selam olsun yarın onları yargılamaya teşebbüs edenlere karşı çeyrek asırdır hakikat ve adalet mücadelesi veren Cumartesi Annelerine, selam olsun başını öne eğmeyen Edibe Babur’a, selam olsun evinde, köyünde, mahallesinde, alanlarda, fabrikalarda, tarlalarda sömürüye karşı, eşitsizliğe karşı, adaletsizliğe karşı, şiddete karşı direnen cesur kadınlara” diye konuştu.
Adaletsiz, eşitsiz, çürümüş erkek düzeni ortak mücadele ile yeneceklerini dile getiren Buldan, mücadeleleriyle yaşamın, barışın, kadınların ve insanlığın kazanacağını belirtti. Mirabel kardeşlerin direnişlerinin ve katledilişlerinin üzerinden 61 yıl geçtiğini söyleyen Buldan, şöyle devam etti:
TEKÇİ ERKEK İKTİDAR: 61 yıl sonra bugün hala dünyanın ve özellikle de ülkemizin en önemli gündemi toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bu durumun bir sonucu olarak ortaya çıkan kadına yönelik erkek şiddeti ve erkek eliyle gerçekleşen kadın cinayetleridir. 61 yıl önce Dominik diktatörlüğünde halka ölüm, baskı, zulüm dayatılmış asimilasyon politikası uygulanmıştır. İşte bu totaliter rejimin zulüm politikalarını bugünkü iktidar da en ağır şekli ile uygulamaktadır. Tekçi AKP iktidarı bugün kadınların statüsünün geriletildiği, geri ve erkek sistemleri model almaktadır. Kadın kimliğini hedef alan, kadına yönelik erkek şiddetini teşvik eden politikalar üretmektedir. Kadınlar ve farklı cinsiyet kimliklerine sahip bireyler bugün itibariyle tekçi erkek iktidar tarafından hedef alınmaktadır.
466 KADIN KATLEDİLDİ: Bu ülkede kadınların yasal statüleri eşitmiş gibi tanımlanıyor, seçme seçilme hakkına sahip hür bir birey gibi gösteriliyor. Fakat yaklaşık bu bir asırlık sürecin sonunda emeği, yaşamı, sömürülen kadınlar, bedeni üzerinden tartışma yürütülen kadınlar, şiddete uğrayanlar, erkek şiddetiyle katledilenler yine kadınlardır. Fakat bütün bunlara rağmen bugün kadın mücadelemizle ciddi bir siyaset gücüne erişen de biz kadınlarız, demokratik muhalefetin en önemli ve öncü kesimi de biz kadınlarız, bu ülkenin geleceği için umut kaynağı olan ve değişim gücünü yaratan da yine biz kadınlarız. Son bir yıl içerisinde 466 kadın erkek şiddetiyle katledildi. Bu konuda devasa rakamları, korkunç tabloyu burada uzun uzadıya da sıralayabilirim. Ama biz kadınlar iyi biliyoruz ki katledilen kadınlar birer rakam değildir, birer istatistik verisi değildir, gazetelerin üçüncü sayfa haberi hiç değildir.
MÜCADELE SÖZÜ: Katledilen kadın sayısı 466 da olsa, bir tek kadın da olsa bizim için o tek bir kadının yitirilmiş olması aynı anlamı ifade etmektedir. O bir tek kadının kaybı yeri doldurulamaz bir eksiliktir. Her bir kadının katledilmesine karşı duyduğumuz öfke aynıdır. Katledilen her bir kadın kaybedilmiş bir dünyadır, soldurulmuş bir yaşamdır. Tüketilen bir toplum, kaybedilmiş bir gelecektir. Bir kadına erkek eliyle yöneltilen her türlü suç, her türlü sömürü, şiddet, taciz, cinsel saldırı, mobing, işkence bütün kadınlara ve kadın kimliğine yönelmiş bir saldırıdır. Kılıçla katledilen Başak Cengiz, kaybedilen Gülistan Doku, ölüme sürüklenen İpek Er, Nadira Kadirova, Pınar Gültekin ve daha niceleri bu ülkeden çalınmış bir birey, hayatımızdan eksilen bir yaşamdır. Ben bu vesile ile katledilen her bir kadını saygı ve onlara olan mücadele sözümüzle anıyorum.
BU ORTAKLARI ÇOK İYİ TANIYORUZ: Bu ülkede her gün kadınlar katledilirken AKP iktidarının yaptığı, bu katliamları önlemek yerine kadınların yaşam anayasası olan İstanbul sözleşmesinden keyfi bir şekilde çekilmek oldu. Danıştay erkek oy çoğunluğuyla İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmeyi onayladı. Yetmedi İstanbul sözleşmesine sahip çıkan kadınları sapkın ilan etme haddini kendilerinde gördüler. Buradan açık bir şekilde ifade ediyorum: Başak Cengiz’e çekilen kılıcı tutan el ile kadınlara sapkın diyen dil aynıdır. Kadına karşı yönelen şiddetin dili iktidarın en tepesinden kurulmakta, bu dile güvenen erkek eli kadına kurşun sıkmakta, kılıç çekmektedir. Üstelik iktidarın en tepesinden kurulan bu dilin kadına karşı saldırıda çoklu erkek ortakları vardır. Bu ortakları çok iyi tanıyoruz. Bunlar; erkek yargıdır, erkek kolluktur, erkek medyadır, erkek bürokrasidir. Kadını yok sayan, aşağılayan, eşit görmeyen erkek diyanetten; kadınların taleplerini görmezden gelen aile bakanlığına varıncaya kadar her yerde bu çoklu kadın düşmanı erkek zihniyetini görüyoruz. Bunları iyi tanıyoruz
SİZ DE BİZİ İYİ TANIYIN: Buradan bir kez daha söylüyorum. Siz de bizi iyi tanıyın. Kadına karşı şiddette kurulan bu çoklu erkek ortaklığına karşı biz kadınların da çoklu mücadelesi, güçlü direnişi, sarsılmaz ittifakı vardır. Bu ülkede bizler her bir kadın olarak, bulunduğumuz her bir yerden sizin bu kadın düşmanı politikalarınıza karşı inadına yaşam, inadına barış, inadına, eşitlik, inadına adalet mücadelemizi en güçlü şekilde yürütüyoruz ve yürümeye de devam edeceğiz. İstanbul sözleşmesinden çekilen iktidar şunu iyi bilmelidir ki biz kadınlar mücadelemizden asla çekilmeyeceğiz.
ERKEK YARGI: Sarayın muhafız gücüne dönüştürdükleri erkek yargı kadın katillerinin cesaret kaynağı, güç kaynağı olmuştur. Açılmayan soruşturma, yargılamaya dönüşmeyen dava ve cezayla sonuçlanmayan karar kadınların yaşamına karşı süreklileşen bir saldırının kapılarını sonuna kadar açmaktadır. Nevin, Çilem, Nimet gibi ölmemek için kendi canını savunmak zorunda kalan pek çok kadına bir başka şiddeti de erkek yargı uygulamaktadır. Kendisini öldürülmekten koruyan, canını savunan kadını cezalandırmaktadır. Özellikle de Kürt kadınlar başta olmak üzere, kadınlara karşı iktidarın resmi gücüne yaslanarak saldırıda bulunan resmi kimlikli erkek failler ve şüpheliler özel bir şekilde korunmaktadır.
UNUTTURMAYACAĞIZ, AFFETMEYECEĞİZ: Son olarak Hakkâri’de de ortaya çıktığı üzere, bir korucu çetesinin kadınları para karşılığı cinsel istismar batağına çekmeye çalışan organize suç yapılanması yine Kürt kadınlara yönelik özel savaş politikası olarak devreye sokulmuştur. Boyun eğdirilemeyen kadınlar en kirli yollarla yok edilmeye çalışılmaktadır. Kesin ve net bir dille buradan ifade ediyorum. Kürt kadınlara karşı işlenen bu suçların hiçbirini asla unutmayacağız, unutturmayacağız, asla affetmeyeceğiz. Mutlaka ama mutlaka hukuk karşısında, adalet önünde bu suçların hesabının sorulması için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu bizim halkımıza ve bütün kadınlara sözümüzdür, andımızdır. Çok iyi bilinsin ki bu ülkede kadınlara karşı işlenen her bir suçun hesabını soran mücadelemiz, erkek iktidarın şiddet düzenine karşı geliştirdiğimiz direniş ve kadınların özgür yaşam ittifakı bu şiddet sistemini bitirecektir. Onları tarihin karanlık sularına gömecektir.
KADIN YOKSULLUĞUNA HAYIR: Bizler şu gerçekliği çok iyi biliyoruz ki bu ülkede özellikle kadınlar yoksulluğu en ağır en yakıcı haliyle yaşamaktadır. Patrondan, sermayedardan, yandaştan, erkek ekonomiden yana olan AKP iktidarı ekonomi politikası ile kadınlara, daha çok sömürü, daha çok işsizlik, daha çok güvencesizlik, daha çok yoksulluk, daha çok açlık vaat etmektedir. ‘Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet’ kampanyalarımız çerçevesinde buluştuğumuz bütün kadınların yaşamlarında bu gerçeği çok yakından bir kez daha gördük.
GEÇİNEMİYORUZ: Tarlada mevsimlik işçi olarak çalışan kadın da fabrikalarda saatlerce makinelerin başında üretim yapan kadın da üniversite ihtiyaçlarını karşılamak için patoz başında mercimek harmanlayan genç kadınlar da ataması yapılmadığı için midye temizlemek zorunda kalan üniversite mezunu kadın da kayısı toplayarak, kuru üzüm ayıklayarak parmaklarında derin yaralar açılan kadınlar da parça başı işlerde saatlerce çalışarak günün sonunda eline sadece 10 tl geçen kadınlar da aynı şeyi söylemektedir. ‘Geçinemiyoruz! Aldığımız para bizi yaşatmaya yetmiyor’, ‘Su içmediğim pınar, çadır kurmadığım yer kalmadı. Başka işte çalışsam şimdi iki defa emekli olmuştum’ diyor. Kadınlar gün boyu çalışıyor günün sonunda aldığı para ile yağ alsa, salça alamıyor, salça alsa ekmek alamıyor. Kendi kişisel ihtiyaçlarını karşılamayı ise artık tamamen lüks olarak görüyor. Her iki kadından biri işsiz olan kadınlar ise yaşamın tüm yükünü yüklenirken payına ne düşüyorsa ona katlanmak zorunda kalıyor.
İKTİDARA GÖSTERECĞİZ: Peki, iktidar bütün bu acı tablonun karşısında ne diyor. ‘Türkiye ekonomisi rekor kırdı’ diyor. Evet; İktidar ve yandaşları yolsuzluk ve vurgun rekorları, üçlü beşli maaş rekorları, kara para aklama, vergi kaçırma rekorları, bütçeden savaşa ve saraya aslan payı rekorları kırarken halka, emekçiye, kadına ayrılan sıfır bütçe rekorları kırarken, yoksulluk rekoru altında ezilen kadınlar AKP’nin yalan rekorlarını da görmüyor mu? Elbette görüyor. Biz kadınlar işsizlikte kırılan rekorları, doların yükselişinde kırılan rekorları, gelirimizde her gün her an azalan rekoru, ocağımıza düşen yoksulluk rekorunu en gerçek haliyle yaşarken bizim karnımız en çok bunların yalan rekorlarına tok. Fakat biz kadınların kıracağı bir rekor var ki işte bu da rekorların en büyüğü en ihtişamlısı olacak. AKP-MHP erkek düzenini, yalanları ile beraber rekor düşüşle göndereceğiz. Rekor kaybediş ne demektir biz kadınlar bunu bu erkek iktidara en yakın zamanda göstereceğiz.” (MA)