Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, Türkiye'nin son 19 yılına damga vuran demokrasi ve kalkınma hamlesinin her adımının yenisini takip eden, dinamik bir süreç olarak yaşandığını belirterek, "Şimdi bu dinamik sürecin yeni bir aşamasında bulunuyoruz. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat odaklı büyüme stratejisi ile yolumuza devam edeceğiz. Bu yeni politika öyle bir anda ortaya çıkmış değildir. Geçtiğimiz 19 yılda ülkemize kazandırdığımız her eser, milletimize sunduğumuz her hizmet, yaptığımız her yatırım, makro ekonomide tesis ettiğimiz her denge bu atılıma hazırlık amacı taşıyordu. Eğitimden sağlığa, ulaştırmadan enerjiye tüm alanlarda zayıf alt yapıya sahip bir ülkede böylesine köklü ve büyük hedefleri olan bir değişimin hayata geçirilmesi zaten mümkün değildi" dedi.
Erdoğan, "Gazi Mustafa Kemal'in cumhuriyetin ilk yıllarındaki gayretlerinden itibaren rahmetli Menderes'ten rahmetli Özal’a kadar pek çok devlet adamı aynı hedef için harekete geçmiştir. Ama bu gayretlerin hepsi de tek parti faşizmi ve darbe, cunta görünümündeki farklı tezahürlerin eli ile kesintiye uğramıştır. Hiç şüphesiz bu ihanetlerin gerisinde Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada söz sahibi olmasını istemeyen geçtiğimiz asrın küresel yönetim düzenini kuranlar vardı. Ülkemizin IMF ile ilk anlaşmayı yaptığı 1947 yılından itibaren ekonomi politikalarımız ve çoğunlukla onunla bağlantılı olarak siyasi politikalarımız bu küresel sistemin kontrolü altında yürümüştür. Siyaset ve bürokrasi yanında iş dünyasından medyaya kadar ülkenin tüm dinamikleri bu doğrultuda dizayn edilmiş, edilmeye çalışmıştır. Menderes'ten, Özal'a, rahmetli Erbakan Hocamızdan bizim dönemimize kadar bu sistemin dışına çıkarak ülkeyi kendi rotasına döndürmek isteyenler ise hukuk ve ahlak dışı saldırılara maruz kalmışlardır. Buna rağmen milletimiz her darbenin, her krizin, her ara dönemin ardından yeniden kendi değerleri ile tarihi ile gerçek gücü ile oluşturacak kadroların önünü açmıştır" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarlık dönemlerinin zorlu mücadele yılları ile geçtiğine vurgu yaparak, "Bir dönem karşımıza vesayeti çıkardılar, bir dönem önümüze PKK’sından DEAŞ’ına kadar sınırlarımızı ve şehirlerimizi taciz eden terör örgütlerini sürdüler. Bir dönem kurumlarımızın içine sızdırdıkları örgüt üyeleri ile darbe üstüne darbe girişiminde bulunan FETÖ’cü hainler ile saldırıya geçtiler. Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden ABD ile ilişkilerimize, Kıbrıs’tan, Akdeniz’e kadar daha nice konuda, uluslararası alanda maruz kaldığımız haksızlıkları saymıyorum bile. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile bu uzun iktidar dönemimizde girdiğimiz her mücadeleyi kazandık, her badireyi atlattık, ülkemizi hedeflerinden asla koparmadık" dedi.
Erdoğan, bugün olduğu gibi Türkiye'nin yeni tehditler ile yüzleştiği, her dönemde birilerinin ellerini ovuşturarak sahte bir kaygı ifadesinin gerisine gizlemeyi beceremedikleri sevinç ile beklediklerini gördüklerini ifade ederek, "Aslında bunlar her meselede böyle davrandılar. Gece yarısı bildirilerinde, partimizi kapatma girişiminde demokrasinin yanında değil cuntacıların yanında yer aldılar. Terör örgütlerinin saldırılarında dökülen kanları üzerimize sıçratmak için uğraştılar. Ülkemize yapılan aleni haksızlıklarda, adaletsizliklerde, uygulanan çifte standartlarda hep karşı tarafın yanında saf tuttular. Kendileri darbecilerin karşısına cesaret ile dikilmek yerine arka kapıdan sıvışır, darbecilerin tanklarını alkışlarken, milletimizin destansı mücadelesini itibarsız hale getirmeye çalıştılar. ‘Türkiye ekonomisini mahvedeceğiz’ diyerek yola çıkanların değirmenlerine su taşıdılar. ‘Türkiye’de yönetimi değiştireceğiz’ diyerek ortada dolaşanlara, onların yoldaşlığına soyundular. ‘Türkiye artık çok olmaya başladı’ diyerek sinsi oyunlar peşinde koşanların figüranlığına talip oldular. Ormanlarımız yanarken bile yaşanan acıları paylaşmak, yapılan işleri desteklemek yerine, ateşin üstüne benzin dökecek fitne, fesat işleri ile uğraştılar. Merhum İdris Küçükömer’in, ‘Kalkınma ve yenilik düşmanı statükocular’ diye tanımladığı zihniyet bugün de CHP’nin üstünde kümelenmiş siyaset mandacısı kesim olarak karşımızda durmaktadır" diye konuştu.
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun faiz indirimine ilişkin geçmişte yaptığı konuşmanın videosunu izleterek, "Bunlar işte böyle. Dün başka söyler, bugün başka söyler, yarın daha başka söyleyecek. Üstelik bunu da hiç utanmadan, hiç yüzleri kızarmadan kendilerinden gayet emin bir tavırla yaparlar. Aslında bunlar faizci. Bundan şüphe var mı? Burada Tayyip Erdoğan dün ne dediyse bugün de aynısını söyler. Yüksek faizden ne kadar rahatsız olduğumu tüm cümle alem bilir. Hiçbir zaman faizci olmadım. Bugün de değilim, yarın da olmayacağım. Ama siz mandacı tayfasısınız. Siz son dönemde döviz kuru ve fiyat artışı üzerinden yürüyen tartışmalarda da aynısını yaptınız, yapıyorsunuz. İstiyorlar ki ülke batsın, bitsin. Kendileri de hiç bir şey yapmadan gelip iktidara otursun. İstiyorlar ki bunca yıllık emek heba olsun ve Türkiye 'ver eline al ekmeğini' günlerine geri dönsün. İstiyorlar ki bu millet aklını bir kenara bıraksın, başkalarının aklıyla, hesabıyla, çıkarıyla hareket etmeyi sürdürsün. İstiyorlar ki bu ülke tarihinin en kritik mücadelesini kaybetsin, tüm demokrasi hak, özgürlük ve kalkınma hedeflerinden vazgeçsin. Bu listeyi olabildiği kadar uzatmak mümkün. Biz bu bunlara her zamanki gibi 'çok beklersiniz' diyoruz. Biz büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasını engellemek için her yola, her yönteme başvuranlara 'kazanamayacaksınız' diyoruz. Dün vesayete, terör örgütlerine, darbecilere, küresel siyaset ve para baronlarına karşı hangi mücadeleyi verdiysek bugün de faiz lobisine, üretim ve istihdam düşmanlarına karşı aynı mücadeleyi veriyoruz. Bugüne kadar girdiğimiz hiç bir yoldan nasıl geri dönmediysek inşallah bu yoldan da geri dönmeyeceğiz" dedi.
Erdoğan, döviz kurundaki yükseliş ve fiyatlardaki artış gibi hususların yol açtığı belirsizlikler karşısında milletin yaşadıklarını samimi endişeyle anladıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Ülkede yatırım, istihdam, üretim ve ihracat tarafındaki olumlu gelişmeleri yakından takip ederken kur ve fiyat artışından kaynaklanan olumsuzlukları da dikkatle izliyoruz. Bizim işimiz bu. Kurla ilgili beklentinin rakamın seviyesi değil, istikranın sağlanması noktasında olduğunun farkındayız. Her ne kadar önemli bir kısmı küresel dalgalanmalar kaynaklı olsa da çarşı pazarda ki kimi ürünlerde yaşanan fahiş fiyat artışlarının çoğunun mantıklı bir izahının bulunmadığını da görüyoruz. Hepsi de birbirini tetikleyen bu zincirleme fiyat artışlarının etkilediği iklimin bir an önce temizlenmesi gerektiğini biliyoruz. Bu tablo küresel ekonomideki krizle, ülkemiz ekonomisindeki değişimin birlikte gerçekleştiği bir dönemden geçiyor olmamızdan kaynaklanıyor. Biliyorsunuz, Türkiye pek çok gelişmekte olan ülkenin yerinde saymasına yol açan yüksek faiz üzerine kurulu para politikasını artık terk etti. Bunun yerine yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı esas alan bir büyüme stratejisine ve ona uygun adımlara geçmiş bulunuyoruz. Salgın döneminde Çin ile Avrupa arasındaki en önemli üretim merkezi olan ülkemizin neredeyse dünyada büyümesini sürdüren yegane ekonomi haline gelmesini işte bu değişime borçluyuz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2021'in 3'üncü çeyreğinde Türkiye ekonomisinin yüzde 7,4 büyüdüğünü anımsatarak, şunları kaydetti:
"Bu büyüme oranıyla G20 içinde ilk sırada yer alıyoruz. Milli gelirimize gelince, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,8 arttı. 3'üncü çeyrekte mal ve hizmet ihracatındaki artışın yüzde 25,6'yı, ithalattaki gerilemenin de yüzde 8,3'ü bulması da çok önemlidir. Bu yıl elde ettiğimiz büyümenin önemli bir bölümü ihracat kaynaklıdır. Türkiye, hedeflerine doğru kararlılıkla ilerlemektedir. Ülkemizin ihracatı sadece rakam olarak büyümüyor, yapısal olarak da yüzde 95'i imalat sanayi ürünlerinden oluşan güçlü bir konuma yükseliyor. Öyle ki üretimimizi bir yılda neredeyse 2 katına çıkartabilecek sağlamlıkta ve esneklikte bir alt yapıya sahibiz. Ülkemizin 81 ilinin tamamına yayılan organize sanayi bölgeleri, fabrikaları, tesisleri çalışıyor, üretiyoruz. İnşallah 2021 yılını çift haneli büyüme ile kapatacak bir yere doğru gidiyoruz. Eskiden olduğu gibi yüksek faiz sisteminde devam etseydik muhtemelen bu büyüme rakamlarını göremeyecektik. Aynı şekilde belki bugün için yaşadığımız sıkıntıların bir kısmı da olmayacaktı. Emin olun böyle bir durumda Türkiye, önümüzdeki onlarca yıl boyunca bir daha gelişmiş ülkeler ligine çıkma fırsatını da yakalayamayacaktı. Bu değişimi ya şimdi yapacaktık, ya da en az bir neslin hayallerinden, hedeflerinden uzak kalmasına rıza gösterecektik. Belki siyaseten en riskli, fakat ülkemiz ve milletimiz için en doğru planı biz yaptık, yapıyoruz.