Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'nin 27'nci Dönem 2'nci Yasama Yılı açılış töreninde konuştu. Erdoğan, Türkiye'ye diz çöktürmeye çalışanlara hiçbir zaman fırsat vermediklerini belirterek şöyle dedi:
"Terör örgütlerini kullanarak ülkemize diz çöktürmeye çalıştılar, buna da eyvallah etmedik, PKK'sından DEAŞ'ına ve FETÖ'süne kadar hepsinin başını ezdik. Darbe yapmaya teşebbüs ettiler, milletimizle birlikte göğsümüzü namlulara siper edip, istiklalimize ve istikbalimize sahip çıktık. Sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmaya kalktılar, ardı ardına yaptığımız harekâtlarla bu planı da paramparça ettik. Gece yarısı operasyonlarıyla ekonomimizi çökertmeye çalıştılar, Allah'ın izniyle, bu saldırıyı da atlatma yolunda ilerliyoruz. Bugüne kadar milletimizle birlikte hareket ettiğimizde üstesinden gelemediğimiz hiçbir sorun olmadı. İnşallah, bundan sonra da aynı başarılara imza atmayı sürdüreceğiz."
'YOLUMUZU AÇACAK KANUN TEKLİFLERİ BEKLİYORUZ'
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yasama, yürütme ve yargı organlarının görev alanlarını daha net bir şekilde belirleyerek, demokrasiyi güçlendirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Elbette her geçiş dönemi gibi, bu süreçte de birtakım sıkıntılar yaşanıyor olabilir. Tespit ettiğimiz her sıkıntıya anında müdahale ediyor ve hemen hâl yoluna koyuyoruz. Ancak, ekonomide, asla hak etmediğimiz ve ülkemizin gerçek durumunu kesinlikle yansıtmayan dalgalanma, bu tür sıkıntıların daha çok göze batmasına yol açıyor. Aldığımız tedbirler, yaptığımız görüşmeler ve geliştirdiğimiz programlarla ekonomimizi yeniden dengeye kavuşturmaya başladık. Gerek milletimizden gerek kurumlarımızdan aldığımız geri bildirimlere göre, hem yaptığımız çalışmaları gözden geçiriyor hem de kendimize yeni hedefler belirliyoruz.
Siyasi hayatımızın hiçbir dönemi gibi yeni yönetim sisteminde de layüsel olduğumuz düşüncesine kapılmadık. Yetkiyi milletimizden alarak attığımız her adımımızda, yine milletimize hesap vermek mecburiyetinde olduğumuzun bilinciyle hareket ediyoruz. Diğer partilere mensup milletvekillerinden de yürütme organı olarak bize destek olacak, yolumuzu açacak kanun teklifleri bekliyoruz. Türkiye'nin önündeki sıkıntıları, ancak hep birlikte çalışır, omuz omuza verirsek aşabiliriz. Yeni dönemin ruhu, birlikte çalışmayı, birlikte inşayı, birlikte başarmayı gerektiriyor. Gelin, Türkiye'yi birlikte hedeflerine ulaştıralım. Gelin, demokrasimizi birlikte güçlendirelim. Gelin, ekonomimizi birlikte büyütelim. Gelin, milletimize birlikte hizmet edelim. Bu yöndeki gayretleriniz için şimdiden sizlere teşekkür ediyorum."
'MÜNBİÇ VE FIRAT'IN DOĞUSUNDAKİ BÖLGELERİN, TERÖRDEN TEMİZLENMESİ'
Erdoğan, Irak'ta ve Suriye'de ciddi etkinlik kazanan terör örgütlerinin her geçen gün mevzi kaybettiğini bildirerek şöyle konuştu:
"Türkiye olarak, PKK'nın Irak'ta faaliyet gösterdiği yerlerin önemli bir bölümünü kontrol altına aldık. Hedefimiz, çıban başı olarak gördüğümüz Kandil'i ve yeni Kandil olma yolunda ilerleyen Sincar'ı bölücü terör örgütünden tamamen temizlemektir. Irak'ın mezhepçilik hastalığından bir an önce kurtularak, kendi halkı ve tüm bölge için güvenli, huzurlu, istikrarlı ve müreffeh bir ülke haline gelmesini istiyoruz. Bu doğrultuda yapılan tüm çalışmalara destek olmayı, gerektiğinde öncülük etmeyi sürdüreceğiz. Suriye'deki durum, maalesef çok daha acı, çok daha vahimdir. Bu ülke, 7'nci yılını geride bırakan bir iç savaşın pençesinde kıvranmaktadır. Suriye içinde yaşanan her çatışma, bizim için yeni kitlesel göç dalgalarının habercisidir. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla, 4 bin kilometrekarelik bir alanı DEAŞ'lı ve PYD/YPG'li teröristlerden temizledik. Çabalarımız nihayet sonuç verdi ve Soçi'de Rusya ile İdlib Çatışmasızlık Bölgesi'ndeki 3,5 milyon insanın hayatını doğrudan ilgilendiren bir mutabakata imza attık. Dünyada çok büyük takdirle karşılanan bu mutabakat, aynı zamanda Suriye'de yeni anayasa ve özgür seçimler esasına dayalı bir çözüm için de umutların canlanmasına vesile olmuştur. Böylece Türkiye, en büyük yükünü kendisinin çektiği Suriye krizinde, doğrudan sahada inisiyatif alan ve söz söyleyen bir ülke durumuna gelmiştir. Bundan sonraki hedefimiz, Münbiç ve Fırat'ın doğusundaki bölgelerin, buraları işgal eden terör örgütünden temizlenerek güvenli hale getirilmesidir."
'AMERİKAN'IN YANLIŞ BAKIŞ AÇISINI DÜZELTECEĞİNE İNANIYORUM'
Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde Türkiye'ye yapılan haksızlıklar karşısında sessiz kalmadıklarına da dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Avrupa ile yaşadığımız bu sıkıntılı süreci yavaş yavaş geride bırakıyoruz. Türkiye'nin, düzensiz göçün önlenmesi başta olmak üzere, Avrupa Birliğine tüm taahhütlerini, uğradığı haksızlıklara rağmen yerine getirmeye devam etmesi, elimizi güçlendirdi. Ülkemize yönelik ithamların ve tutumların mesnedi kalmayınca, aklıselim galip gelmeye ve diyalog yolları yeniden açılmaya başladı. Geçtiğimiz hafta Almanya'ya yaptığımız devlet ziyareti, ilişkilerimizi yeni ve olumlu bir yöne sevk etme irademizin karşılıklı teyidine vesile olmuştur. Yine geçtiğimiz aylarda İngiltere'ye de, muhataplarımızla işbirliği zeminimizi güçlendirme konusunda mutabık kaldığımız bir ziyaretimiz olmuştu. İnşallah, yeni dönemde Avrupa'yla siyasi, ekonomik ve insani alanlarda gerçekten mesafe katettiğimiz bir sürece gireceğiz."
Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkileri de değerlendiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir başka önemli sorun alanımız Amerika'yla ilişkilerimizdir. Stratejik ortak olarak uzun bir geçmişe sahip olduğumuz Amerika Birleşik Devletleri'ndeki mevcut yönetimin, hiçbir mantıki, siyasi ve stratejik tutarlılığı olmayan bir şekilde ülkemizi hedef alması bizi derinden üzmüştür. Ülkemizde darbe girişiminde bulunan terör örgütünün elebaşı ve pek çok mensubu, bu ülke tarafından korunup kollanmaktadır. Suriye'de hassasiyetlerimizi ve ikazlarımızı hiçe sayarak bölücü terör örgütü ile işbirliğine giden Amerika, bu olumsuz tavrını ekonomik alana da taşımıştır. Örneğin Halkbank davası, eşi benzeri görülmemiş bir hukuksuzluk örneğidir. Terör örgütleriyle karanlık ilişkileri sebebiyle yargılanan bir rahibi bahane ederek, ülkemize yaptırımlar uygulamaya kalkan bu çarpık anlayışla, diplomasinin ve hukukun sınırları içinde mücadele etmekte kararlıyız. Türkiye'yi, demokratik bir hukuk devleti gibi değil de bir kabile toplumu gibi gören bu zihniyete karşı, ülkemizin ve milletimizin hakkını, hukukunu ve onurunu korumak bizim en başta gelen görevimizdir. Amerikan yönetiminin eninde sonunda ülkemize yönelik yanlış bakış açısını düzelteceğine inanıyorum. Ülkelerimizin karşılıklı menfaati, aramızdaki ilişkinin, sözde değil özde stratejik ortaklık çerçevesinde güçlenerek devam etmesini gerektiriyor. Geçtiğimiz hafta katıldığımız New York'taki Birleşmiş Milletler toplantısı öncesinde ve toplantı günlerinde Amerikan şirketlerinin temsilcileriyle görüşerek, bu konudaki kanaatlerimizi kendileriyle paylaştık. Henüz arzu ettiğimiz seviyeye gelmemiş olsa da, ortak bir anlayışa ulaşma yolunda ilerleme kaydetmeye başladığımızı söyleyebiliriz. İnşallah, en kısa sürede, aramızdaki meseleleri çözüp, Amerika ile yeniden siyasi ve ekonomik alanlarda stratejik ortalık ruhuna uygun ilişkiler geliştirmeyi ümit ediyoruz."
'BİZİ YOK SAYMAYA KALKIŞANLAR…'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Akdeniz'de, Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını, çıkarlarını, beklentilerini dikkate almayan yaklaşımların olduğunu anımsatarak şunlara dikkat çekti:
"Kıbrıs'ta ve Ege'de, Türkiye'ye rağmen hiçbir adım atılamayacağını buradan bir kez daha tekrarlamak istiyoruz. Bu bölgede bizi yok saymaya kalkışanlar, kendi varlıklarını da topyekûn tehlikeye attıklarını çok iyi bilmelidirler. Bizim her konuda olduğu gibi Kıbrıs ve Ege konusunda da tercihimiz 'kazan-kazan' anlayışından yanadır. Hep birlikte kazanabileceğimiz yöntemler varken, işi krize ve hatta çatışmaya götürecek yollara tevessül edenler, bunun hesabını önce kendi halklarına vereceklerdir. Geçtiğimiz yıl tüm dünyayı endişeye sürükleyen Körfez'deki krizin, istenmedik sonuçlara yol açmadan durulmuş olmasından memnuniyet duyuyoruz. Katar'la olan yakın işbirliğimiz, bu ülkenin ülkemize çok büyük meblağlı yatırımlar yapma kararıyla, daha da perçinlenmiştir. Bölgedeki diğer devletlerle de işbirliğimizi güçlendirmek istiyoruz. Kimi bölge ülkelerinin Türkiye'ye yönelik düşmanca tutumlarını da bir an önce sona erdirmelerini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konularda da kayda değer ilerlemeler kaydetmeyi umuyoruz."
'MÜCADELEYİ BİRLİKTE VERECEK, BAŞARIYI BİRLİKTE YAKALAYACAĞIZ'
Ekonomide içinden geçilen hassas dönemin herkes açısından çok daha büyük bir imtihan haline dönüştüğünü belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin ekonomi konusunda ihtiyacı olan reformların neler olduğunu, en iyi biz biliyoruz. Ancak, bir süredir yaşadığımız ve kurdaki yükselişin sebep olduğu hadiselerin, ülkemizin ekonomik gerçekleriyle, eksikleriyle ilgisi olmadığı çok açıktır. Amerikan yönetimi, aramızdaki siyasi ve hukuki sorunları diyalog yerine tehdit ve şantaj diliyle çözmeye çalışmak suretiyle bu yanlış yola girmiştir. Güya bize bedel ödetmeyi amaçlayan bu yöntem, aslında en büyük zararı orta ve uzun vadede Amerika'ya vermektedir. Çin ve Avrupa Birliği başta olmak üzere pek çok ülkeyle adeta bir ticaret savaşına tutuşan Amerika, Türkiye'ye yönelik ekstra uygulamalarıyla güvenilirliğini iyice yitirmiştir. Bizim yaşadıklarımızdan sonra, dünyada hiçbir ülkenin Amerika'yla ilişkilerinin geleceğine güvenle bakması artık mümkün değildir.
Türkiye ekonomisi, bu tür tehditler ve saldırılarla yıkılmayacak kadar güçlüdür. Kurdaki yükselişin yol açtığı belirsizlik yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Bütçe disiplininden en küçük bir taviz vermiyoruz. Ülkemizin uluslararası piyasalardaki görünümünü güçlendirecek adımları birer birer atıyoruz. Türkiye kimseden para talep etmiyor, bizim tüm çabamız uluslararası sermayenin ülkemizde yatırım yapmasını sağlamaktır. Bunun için gereken her türlü desteği ve her türlü güvenceyi veriyoruz. Ekonomimizin dengelerini, finanstan yatırımlara kadar her alanda tahkim etmeye yönelik programları dikkatle hayata geçiriyoruz. Yeni Ekonomi Programı bunun en önemli adımlarından biridir. Sanayicimizin, tüccarımızın, esnaf ve sanatkârımızın, tarım sektörümüzün, ücretli kesimin, velhasıl milletimizin yaşadığı sıkıntıları çok iyi biliyoruz. Faizlerden, enflasyondan, döviz kurundan bunalan, işini çevirmekte zorlanan herkesin yaşadıklarını yakından takip ediyoruz. Bankacılık sektörünün hareket alanının daralmasından kaynaklanan finans sıkışıklığının yol açtığı zincirleme sorunların öneminin ve aciliyetinin de farkındayız. Tüm bu sıkıntıların çözümüne yönelik hazırlıklarımız, çalışmalarımız var. Hiçbir sanayicimizi, hiçbir tüccarımızı, hiçbir çalışanımızı, hiçbir vatandaşımızı vicdan ve ahlak yoksunu tefecilerin, iyi günde ortaya çıkıp kötü günde kaybolan fırsatçıların insafına terk etmeyeceğiz.
Serbest piyasa ekonomisi kurallarından taviz vermeden, gereken her türlü tedbiri alıp uygulayacağız. Dengeleme, disiplin ve değişim üzerine kurulu yeni bir ekonomik program hazırladık. Kredi imkanlarını genişletip kolaylaştıracak, yatırımları teşvik edecek, üretime, istihdama ve ihracata öncelik verecek bir ekonomi anlayışıyla, Türkiye'yi yeniden yükselişe geçirmekte kararlıyız. Milletimizden biraz daha sabırlı olmasını, ülkesine ve yönetimine güvenmesini istiyorum. En zorunu geride bıraktık, inşallah bundan sonra her şey daha kolay olacak. Bugüne kadar nasıl her sıkıntıyı milletimizle kol kola, omuz omuza vererek aştıysak, bugünleri de inşallah aynı şekilde geride bırakacağız. Çıktığımız bu uzun ve zorlu yolculukta Meclisimizle, siz değerli milletvekillerimizle birlikte yürüyecek, mücadeleyi birlikte verecek, başarıyı birlikte yakalayacağız. Yeni dönemde Meclisimizin yeni bir anlayışla çalışması, ülkemizin en büyük kazanımı olacaktır. Gerekiyorsa Anayasa'yı, gerekiyorsa içtüzüğü değiştirerek, Meclisimizin etkinliğini ve itibarını artırmamız, hem demokrasimiz hem milletimizin morali bakımından çok önemlidir. Bu konuda sizlere güveniyorum." DHA