Gülcan Felekoğlu Akın 1981 yılında Erzurum Hınıs’ta dünyaya geldi. Moda-tasarım eğitimi aldı. Eşinin ailesi üç kuşak demirci. Üç kuşak önce yakılan ocağa şimdi kendisi de dahil olmuş. İki çocuk annesi Akın, 2017 yılından bu yana demire şekil veriyor. Eşiyle birlikte kişisel sergilerini açmanın yanı sıra birçok sergiye katılıp eserlerini tanıtmışlar. Hala eğitimine devam eden Akın, en önemli amaçlarından birinin tüm dünyada kadının sesini duyurabilen sergiler açmak olduğunu söylüyor.
Artı Gerçek'ten Esra Çiftçi'nin haberine göre, Akın’ın demire olan merakı aslında 7 yaşında bir televizyon kanalında izlediği çizgi film olan Demirci Kawa efsanesiyle başlıyor.
Demirci Kawa’nın kraliyete başkaldırısından çok etkileniyor. “Hem başkaldırıyor hem de demir dövmesi aklımda yer etti” diyen Akın’ın, moda-tasarım eğitimi almasına rağmen demire olan tutkusu hep yüreğinin bir tarafında kalmış.
Yaşamı boyunca, sanayiden, tamircilerin, demircilerin önünden geçerken hep bir iç çekişi oluyor nedense. Gün geliyor biriyle tanışıyor, âşık oluyor ve evleniyor. Kader mi, tesadüf mü bilinmez ama âşık olduğu adam demirci. O zamanlar eşinin işi Varto’da olduğu için Akın’da Varto’ya yerleşiyor ve Demir Leydi’nin hikayesi de orada başlıyor.
Akın’a demirle ilk buluşmasını sorduğumuzda, şöyle yanıtlıyor:
“Evlendikten sonra Varto’ya yerleştim, eşim demirciydi. Moda-tasarım eğitimi almıştım ama mesleğimi Varto’da yapma koşulları çok yoktu, sanırım pek de istemiyordum. Zaten yaşamım boyunca demir tutkum hep vardı. Eşime seninle çalışabilir miyim dedim ve atölyeye ilk girişim böyle oldu. Sonra ikiz çocuklarım oldu, ilk 2 yıl boyunca sürekli işleri takip edemedim ama evden tasarımlarla destek olmaya gayret ettim” diyor.
“OLUMLU BİR TEPKİ ALMADIM”
Akın, demirciliğe başladıktan sonra iki kişi dışında kimseden olumlu bir destek almamış, neler yaşadığını sorduğumuzda ise şöyle yanıtlıyor:
“Gelen tepkiler, bedenine aykırı, bu erkek işi diyenler çok oldu. Ben en çok desteği kadınlardan alacağımı düşünürken en çok tepki onlardan geldi. Beni destekleyen sadece eşim ve kayınpederim olmuştu. Kendi ailem dahil olmak üzere karşılaştığım herkes ilk aşamada şaşkınlık, zamanla hayranlık ama ardından neden diye sorardı” diyor. Akın, atölyeye gelip kendisini görmezden gelen insanlarla da karşılaştığını, “kadın bu işi beceremez” diyenlerle de, hatta eşinin kendisini zorla çalıştırdığını söyleyenlerle de karşılaştığını söylüyor.
Akın’a gelen bu tepkiler karşısında vazgeçmek istediği zamanların olup olmadığını sorduğumuzda ise şöyle yanıtlıyor: “Bu tepkiler benim moralimi bozmuyordu aksine motive ediyordu” diyor. Atölyede üzerinde tulumu çalışırken, müşterinin gelip “usta yok mu” sorusuna, “buyurun ben yardımcı olayım” demesine karşı, müşterinin “yok siz yapamazsınız, usta yoksa ben sonra geleyim” demesine, biraz da kızarak, “siz elinizdeki verin bana yapıp yapamayacağımı görürsünüz” cevabını yapıştırıyor. Üzerinde tulum, kafasında kaynak şapkası, elinde eldivenle başlıyor işini yapmaya. İşini bitirdikten sonra karşısındaki müşterinin hayranlığını görünce önceki kızgınlığı geçiyor. Bunları anlatırken gülüyor Gülcan Felekoğlu Akın.
“Spralinin fırlattığı kıvılcımlar çıplak elinize, yüzünüze değince canınız acır, ben kıvılcımlar saçılarak ürünle uğraşırken insanlar kaçışıyor. Ürün bitip ellerine verirken, sizin kaçtığınız o kıvılcımların içindeyim ve ben kaçmıyorum. Kadın olmam bunu değiştirmiyor, önyargılarınızı kırın diyerek müşterimi uğurluyorum. Çünkü kadın olmam, anne olmam geride durmamı gerektirmiyor. Atölyemin önünden kız çocukları geçip bana baktıklarında onlara ayrıca gülümserim, el sallarım. Görsünler istiyorum, bir kadın her işi yapabilir görsünler”
Akın’ın 15 yıl önce Varto’da başlayan demirle olan hikayesi, sonrası İstanbul şimdi de İzmir’de devam ediyor. Akın, özel butik işler yapıyor, büyük yalı kapıları, dubleks, tripleks evlerin iç merdivenleri, cam korkuluk, pencere sundurma gibi çalışmalar. Müşterileri özel bir resimle gelmiyorlarsa, çizimleri de kendisi yapıyor. Çıkardıkları tasarımlara ateşle döverek şekil veriyor, o yüzden o ürün tek oluyor, ikincisi veya benzeri olmuyor, istese de olmuyor.
Bunun ayrı bir haz olduğunu söyleyen Akın, “Diyelim, 100 adet sandalye siparişi istendi bu yine bir seri üretim değildir çünkü ben hepsini elle yapıyorum. Fabrikasyon olmuyor. Evet birbirine benzer ama her biri ayrı ayrı bükülüp ayrı ayrı yapılıyor. Talep üzerine çalışıyoruz” diyor. Kafasında birçok proje olduğunu söyleyen “ama önce ekmek sonra proje” diyen Akın, kadınlara yönelik çalışmalar yapmak istediğini belirtiyor. Demirle gerçekten bütünleştiğini, onu bir maden olarak gördüğünü, ona yön vermekten, şekil vermekten çok mutlu olduğunu söyleyen Akın, son sözlerini şöyle bitiriyor:
“Kadın anlatmalı hayatı çünkü en iyi kadın anlatır. Örse demiri döverken, o demirin kızarıp ateşle olan aşkını görünce her seferinde hep bir fark yaratmalıyım diye düşünüyorum. En büyük hayalim, 8 Mart ve 1 Mayıs’ta, İzmir Gündoğdu Meydanı’nda ve İstanbul Taksim Meydanı’nda, körük yakıp demir dövmek istiyorum”