Hakkâri özünde ve sözünde saftır. Mazisiyle özel, anlatımından çok yaşamı güzeldir. Hakkâri dağdır; gönüllere güven serpen, ülkeye şan, millete destan, insanlığa derstir.
Hakkâri serhat dağlarıyla heybeti, Zap suyu debisiyle korkuyu, gençleriyle harikadır…
Hakkâri gençliği insanlığa umuttur, yaşama cesarettir, iman ve ahlaka talebedir…
Ey Hakkâri gençliği! Sen ki sofraları Halil İbrahim sofrasına özendiren mazinin oğlusun, kızısın, torunusun.
Sen ki! Başı dik, alnı açık, muhtaç halinle çığlık atan toplumlara önde koşansın, yokluktan varlık üreten bir halkın öz evladısın.
Sen ki! Anne babasının hizmetinde, yaşlısının emrinde, bacısını kardeşini kollayan, gizleyen, koruyan; namahremine pardösü, çarşaf, eşarp yani cilbab olansın...
Büyükler mekânında ayak uzatmayan, sırtüstü uzanmayan, ayak ayaküstüne atmayansın. Anne baba ve topluma karşı haddini bilen, sözlerini başa taç edensin. Büyüğüne hürmeti, dostuna muhabbeti, küçüğüne şefkati sofra yapıp önlerine serensin. Yaşlıya en güzel dinleyici, çocuğa oyuncak, bunalımda ki aşığa psikiyatrisin.
“Bana ömrünü adamış anne babama sırt veremem.” düşüncesiyle huzurevi nedir bilmeyen, bilmek istemeyen, bu uğurda insanlık çıtasını en üst seviyede tutansın.
Hırsızlığa tahammül etmeyen, ahlaksızlığa lanet eden, alın teri de yarışan, helal haram ayıran, içkiyi bilmez, kapkaççılık yapmaz, kendinden geçmez, yaratanı bilen, ahireti unutmayan, mahşeri âleme hazırlanansın.
Adalet saraylarının boşanma koridorlarında sevdiğini bırakmaz, şahitlere sözü var sevdiğinden ayrılmaz, mahremi Kur-an’dan yasak bilensin.
Sen ey Hakkâri gençliği! Çıkmazlarda bocalayanlarla Kâbe yönüne yönelensin. Paklık tereddüdünde kalanlarla günde beş defa abdest suyuna dalansın. Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Arakan’da, Filistin’de ve dünyanın her yerinde aç ve açıkta kalanlara yetişemeyen imkânlarınla, oruç tutarak, semaya avuç açarak, yüreklerinin ortak hayallerinde yüzensin.
Ey Hakkâri gençliği! Kalk ve yeniden diril. Üstünde ki öğlen uykularını, gözlerde ki gaflet perdesini yırt, bacak arası telefonlara indirilen başları kaldır. Kaldır ki! Mülteciliğe sevinen mahlûkatları, ırkçılık, milliyetçilik yapıp “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”Hucurat/10 ayetine zıt olanları… 7/24 TV’lerde kızımızı soyup “bu senin kızın, bacın” sen uyumana bak, sadece bizi izle, nefsini dinle söylemleriyle reytingde zirveye yarışanların oyunlarını gördüğümüzü, uyandığımızı, oyuncuları ve oyuncakları olmadıklarımızı bilsinler, anlasınlar…
Ey Hakkâri gençliği! Sen ki insanlıkta batmış batının görsel medyasında insan dışı çirkefliklerini gören, ahlaksızlıklarını ayakta kalmış milletlere, toplumlara enjekte edip zayıflatma, kendi dinsizlik halkasını genişletme hevesinde olanları izleyen ama uzak duran; özünde kalan insanlıkta değişime tenezzül etmeyen mertlerin diyarında başkaldıran nesilsin.
Sen hiçbir zaman dil, din, ırk, renk ayırımını yapmayan tüm kâinata “yaratılanı severim yaratandan ötürü”, “sen benim ben senim” diyensin.
Gayesi, amacı, hedefi, maksadı, niyeti, projesi sadece ve sadece insan ve insanlık olan güzel kardeşim! Asr-ı saadet çağının genç sahabeler edasıyla tüm cehalet karanlıklarına direnen Muhacir ve Ensar’lar misali dirildikleri gibi yeniden diril…
Rabbime şükürler olsun; beni sana kardeş ettiği, seninle aynı havayı ve ortamı paylaştırdığı için…
Hamd olsun Rabbime; senin gibi insanlık adına yarışan alnı secdede, ayakları doğrulukta, elleri helalde, gözleri güzellikte; yıkılan ama pes etmeyen, düşen ama yılmayan, ayırt edilen ama ayırmayan bir ümmet gençliğiyle kardeş kıldığı için…
Selam ve dua ile…