Düşünce Yetisinin İşlevsizliği

Selim Kaya

İnsan doğasında canlılar arasında var olan yaradılışın koşulu ve beraberindeki her türlü değişimin gerekçesini oluşturan sistem, şüphesiz ki düşünme yetisinin oluşturduğu ve doğru algılamanın yerinde kullanılmasıyla belirlenen tasarım yöntemidir.

Bize ayırt etme duyarlılığını veren soyut kavramsal yapı, değişimin önceliklerine göre adım atmamızı sağlar. Mantık ilkelerinin dayatmasında var olan düşünme yetimiz, bizde değişime sebep açan en önemli unsur haline gelmektedir. İnsanlarda düşünme yetisinin bulunmasıyla işlerlik kazandırıldığında bu yeti, bedenin soyut olan her türlü dayanakla desteklenerek değişim- dönüşüme bağlı kalındığı, farklılaşmaya tabii olduğu ve insanın varlık gerekçesini her anlamda ortaya koyduğu yaradılışını ifade eder. Bu düzenin kullanılmasında araç durumunda bulunan akıl ve mantık ilkeleri, düşünme yetisinin işlevsellik kazanmasını sağlayacaktır.

Bizim özellikle ele alacağımız düşünce yapımızın hangi şekilde uygulanabilirlik kazandığı ve bunu hayatımıza geçirdiğimiz bir öncelik olarak yapının tasarımını oluşturduğumuz evren modelinin bize beraberinde yaradılışımızın gayesine uygun olan sistemleri analiz edip kurgulayarak yaşam felsefemizi oluşturulmasına nasıl bir katkı sağlayacağıdır.

Evrenin tasarımını belirli ilkeler etrafında değerlendirerek kabule yorduğumuz gerçekliğimiz sorgulanarak düşünce yapımızı oluşacaktır. Gelişen ilerleyen felsefemizi bu şekilde anlamlandırmamız mümkündür. Kurguladığımız düşünce yapımız insanların kendilerine anlam yükleyerek bir arayışa geçtiği ve düzen haline geldiği zaman insanların tasarım oluşturma aidiyetlerini, doğru düşünme yetileriyle anlamlandırdıkları görülecektir. Her insan kendisi tarafından belirlenmiş subjektif bir gerçekliğe adar kendini.

Başkalarının görüşlerine bağlı kılınmamış bu adanmışlık, kişinin zihniyetinde özgür bir birey olma vasfını sağlayacaktır. Öte yandan nedenselliğin tartışılmadığı, çoğunluğun içerisinde egemen olan zihnin duyarsızlığıyla oluşturulan yaklaşım tabu oluşturmakla beraber kendini kısıtladığı bir ortama aracılık etmektedir. Düşüncenin işlevsizliği başkaları tarafından geliştirilmesi insan nesnesiyle bir arada kılındığında varlığın içsel evrenini oluşturarak, düşünme metaforunu kalıplardan arındırarak ruhsal yanımızı anlamlandırmaya çalışmaktadır. Bizim için öncelik yaşamı anlamlandırma üzerine bir tasarım oluşturmak ve bunu doğaya uygun halde uygulanır duruma getirmektir. Günümüz koşulları değerlendirildiğinde insan varlığının anlam kazandığı dünyada evrensel özellikleri olan tek yer Avrupa’dır.

Modern Avrupa’da bu düzen, aklın- mantığın egemenliğinde kurgulanan pragmatist bir düzeni işaret eder. Hitap edilen yaşam bilinci, egemen toplumun yapısında bireyselliğin işlevsellik kazandığı düzendir. Ancak yaşadığımız toplumsal düzenin içerisinde değişime olumlu katkı sağladığımız, tabii olduğumuz bireysel düşüncelerin toplum önyargılarına feda edildiği, kişilik hakları gözetilerek ortaya konulmadığı bilinen bir gerçekliktir. Ötesinde olan hayal evreninde yaşayan kurgulamacı yaklaşım ise itaat kavramının mantık ilkelerini dışlayarak oluşturduğu bir toplumsal düzene aracılık yettiği bilinen bir gerçektir. Bu durum Pesimist, kurgulamanın başlangıcıdır. Karamsar toplum için sahip olduğu bireylerinin ileri sürdüğü yaşam, anlamsızlık yüklüdür. Başkalarının otoritelerinin duyarlılığına hitap edildiği, körelmiş yaklaşımlara adandığı gerici bir düzenin ürünüdür. Bir toplumu ileriye taşıyan, idame eden her şahıs bulunduğu halkın egemenliğinde karar alma hakkına sahiptir. Bir toplumun yasal işlerliği konulan kuralların uygulamaları, değerleriyle ölçülür. “Halkın menfaati esastır” denilerek çoğunluğun dile getirdiği, fayda bulabileceği kurallar bütünü gözetildiği bir düzende insanların günümüz koşullarını kendilerine bir sığınak haline getirdiği göz önündedir. Esasında eşitlikçi toplum gibi görülen farkındalığın görünür kılınması gereklidir.  Algılamaları yüksek olan kitlenin haklarının gaspı olan demokrasi, bireysel haklar için başlı başına bir eksikliktir. Çoğunluğun yönetme isteğinin baz alındığı yasal statü, toplumun gelişmişliği göz önüne getirilerek işlevsellik kazandırılan her olgu, beraberinde uygarlaşmanın getirilmesine kaynaklık edecektir.

Platon “İdeal Devlet Düzeni” adlı eserinde demokrasiyi eleştirerek bilge bir kişinin bir ülkenin başında olması gerekliliğini savunur. Aristokrasi, toplum için bir gereklilik bir dayanaktır. Ülkeyi yöneten bir filozof olmalıdır. Bilge insanın yönetiminde bir idealden söz eder. Bilginin gücüne atıfta bulunur. Platon’un çoğunluğun işlevsizliğine bütün toplum için ortak düşünceye varmasını eleştiri konusu yapar. Çoğunluğun hükmü, bireysel anlamda sürdürülen bir mahkumiyettir. Platon’a bu fikri empoze eden durum, bilgeliği kendisinden aldığı düşünür Sokrates’in zehirlenerek öldürülmesidir. Zamanın çok tanrıcılığına hakaret edildiği düşünülerek yaşamına son verilmiştir. Platon ''Sokratesin Savunması'' adlı eserinde bu konuyu işler. Çoğunluğun ortak paydada birleşmesinin gerçeklik taşımadığı ortadadır. Ne kadar aldatıcı bile olsa o zamanın yönetiminin demokrasi ile idare edilmesi, günümüzde Avrupa toplumunun modernizmin öncülüğünü yapması, geçmişin deneyimlerinden olumlu sonuçlar çıkarmasını sağlamıştır. Bu hususta bir toplum için gerekli olan felsefenin işlevselliği bilimin uygulamaları,(feodal yapının gereksizliği kültürel anlamı dışında) laikliğin gerekliliği, her türlü düşünce ve inanç sistemlerinin eşit muamele görmesi, bireyin özgür iradesiyle yaşama imkanının sağlanmasının önemi ortadadır.

Modern Avrupa'nın gelişmişliğinin sebebini bu düşünce yapıları oluşturur. Şiddete eğilimin hastalıklı bir ruhsal durum olduğu gözetilerek  21. yy. ilerlemeciliğinin tartışıldığı günümüz toplumlarında bütün sosyal, kültürel, siyasal düzenler insanların yaşantısına katkı sağlamak zorundadır. Her şeyin anlam kazanmasının özü, insani değerleri iyileştirmektir. İnsan yaşamını kısıtlayan hastalıklara karşı mücadele etmek, gereklilik kazanan bir görevdir bir ödev bilincidir. İlerlemeciliğin esas alınması, toplumsal sağduyu, iyileştirmeci yaklaşım, toplumsal paydaşlık söz konusu gerekliliğin yerine getirilmesinde başat rol oynar.

Bu hususta insanların ortaya koydukları sorunlara çözüm üretebilmekte, karşılaşmakta oldukları algılayış bize modern düzenin kabulüne varan bir yargının gerekliliğine ışık tutacak şekilde bir düzen oluşturmalıdır. Bu düzen arayışı, bize katkı sunacak her türlü değer yargısının bir sonraki safhada daha fazla gelişerek ortaya çıkmasına öncü olacaktır.    

Yorum Yap
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.