Ben bir okur olarak haz alıyorum dergi alıp okumaktan. Benim gibi düşünen pek çok okur olduğunu bilerek yazıyorum. Umarım özellikle de edebiyatsever gençler bu satırlarımı fark ederler. Hep bir okur yüzdesi üzerinden konuşarak rencide ettiğimiz bir toplumun, okuyan bireyleri olarak diyorum ki;
Edebiyat dergileri günümüzde varlığını sürdürmekte zorlansa da işlevini sürdüreceğini düşünüyorum. Dergiler, özellikle de edebiyat dergileri edebiyatın çıkış noktası sayılır. Dergicilik, edebiyat biterse biter. Geçmişte edebiyat dergilerini incelediğimiz zaman, bugün klasiklere dönüşmüş isimlerin geçmişte kitapları olmadan dergilerde varlık gösterdiğini biliyoruz çoğumuz. Yahya Kemal gibi bazı isimlerin ise hayatta iken bir kitabı çıkmamış, ancak düzenli olarak dergilerde yazmışlardır. Buradan da anladığımız edebiyat dediğimizde, dergiler olmazsa olmazlarımızdandır.
Zaman zaman sahaflardan edinerek elimize aldığımız eski dergilere baktığımızda, bugün hayatta olmayan ancak edebiyata yön veren şair ve yazarları görürüz. O zaman derginin ne denli önemli bir mecra olduğunu, bilsek dahi şaşırarak fark ederiz. Bununla birlikte değişen, dönüşen edebiyat dergilerini, çoğu zaman okumak için fırsat kollarken bazılarının kapanışına da üzülüyoruz. Ancak birçok dergi açıp kapayan Cemal Süreya’nın “Dergiler kapanmak için açılır.” sözüyle bir derginin misyonunu tamamlayıp kapanabileceğini anlatması, bugünkü kapanma tanımlarına uyuyor mu bilemiyorum.
Bazı genç yazar ve şairler kendini hiçbir dergiye yakın hissetmez, diğerlerinden farklı olduğunu düşünür bununla birlikte bu defa da kendi dergisini çıkarmanın peşine düşer. Her halükârda, edebiyat dergisi dediğimizde, biz edebiyata dair bir şeyler okuyacağımızı biliriz.
Geçmişte nasıl ki o dönemin edebiyatçıları, dönemin iyi isim yapmış dergilerinde yazmak için mücadeleler vermişse, bugün bu mecraların artması, dijital çağa geçmiş olmamız, sosyal medyanın etkinliği gibi geniş alanların bulunmasına rağmen, uzun yıllardır aynı isimlerle yayına devam eden dergileri takdirle izliyoruz. Bunun yanında ömrü kısa dahi olsa, hatta okuyucusu istenenden, hayal edilenden az da olsa yeni dergilerin özellikle de gençler tarafından yayın hayatına girmesi umut vaad ediyor.
Edebiyat dergisi dediğimizde akla ilk gelen edebiyat olsa da okur ya da okumak da aynı ölçüde düşünülmelidir. Ancak okumayı seven kişilerin dergilere yönelebildiğini biliyoruz.
Günümüzde popüler kültürle birlikte değişim gösteren okuyucu ve yayınlanan dergiler de akımın kurbanı olma eşiğindedir. Genç yazarlar okuyucudan ziyade yayınevleri, ödül jürileri için yazmayı tercih ettiklerinde, özgün, yeni olma sevdasıyla edebiyatın o büyülü çerçevesinden çıkıyor, böylece az okunuyorlar.
Dergilerin yaşamlarını sürdürebilmesi ve kalıcı olabilmesi için, yalnızca bir misyon yüklenmesi yeterli değil. Bence dergiler, eski zamanlardaki edebiyat dünyasının sosyal medyası idi. Dergiler, haftalık ve aylık olarak yayımlanırdı. Birçok yazar, şimdi bloklarında, sayfalarında, gruplarında yazdıkları gibi, dergilerde yazıyorlardı. Sosyal bir iletişim türüydü.
Bugün de aynı şeyi yapıyorlar. İyi kötü demeden; kalem müptelalarının kendilerini alıkoyamadıkları dergiciliği desteklememiz, hatta dergi okumayı alışkanlık haline getirmemiz gerek. Önemli olan kapanandan daha çok sayıda dergi açılmasıdır.
Bir okur ve edebiyat sever olarak tüm dilek ve arzumuz, edebiyatımızın dergisiz kalmaması ve tıpkı yayımlandığı ilk günlerdeki gibi bize aynı hazzı vermesi.