Toplumsal cinsiyet eşitliğini son zamanlarda oldukça sık duyar olduk. Bu eşitliğe karşı çıkanlar tarafından yapılan söylemler büyük bir karışıklığa sebep oldu. Peki, nedir toplumsal cinsiyet eşitliği.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, toplumdaki farklı cinsiyet gruplarının birbirleri ile eşit haklara sahip olmasıdır. Temelinde cinsiyetinden ötürü hayatını idame ettirmesine karşı olmaktadır. Aynı zamanda LGBTI konusu da konuşulmakta, elbette ki toplumsal cinsiyet eşitliğinden bağımsız değildir ve olmaz da.
Kavramları bilmekte fayda var elbette ki.
Biyolojik cinsiyet; Doğuştan gelen, biyolojik ve fiziksel olarak her kadın ve erkek için aynı olan özelliklerdir. Örneğin; kadınların ve erkeklerin farklı cinsel ve üreme organlarına sahip olması gibi.
Toplumsal Cinsiyet, Toplumsal cinsiyet, kadınlara ve erkeklere toplumsal olarak yüklenen rolleri ve sorumlulukları ifade eder. Sosyal yönden kadın ve erkekten beklenen veya uygun görülen davranış biçimlerini tanımlar.
Toplumsal cinsiyet rolleri toplumdan topluma farklılık gösterebileceği gibi, zaman içerisinde ve/veya kriz dönemlerinde de değişiklik gösterebilir.
Toplumsal cinsiyet, erkeklerin ve kadınların toplumsal yaşama katılma şekli ve düzeyinde farklılıklar oluşmasına yol açar. Kadınların erkeklere kıyasla ev işlerinde daha fazla sorumluluk üstlenmesi gibi.
Toplumsal cinsiyete dayalı anlayışlar, ailede ve toplumda kadın-erkek rollerini belirlemekte, tüm toplumsal yapı ve değerlerde varlığını hissettiren ikili dünyayı kurmakta ve bu anlayış içinde kadın-erkek arasında hiyerarşik bir ilişkiye yol açmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği tam da bu noktada devreye girer ve cinsiyete dayalı var olan hiyerarşiyi ortadan kaldırmayı hedefler. Bu şekilde cinsiyetinden ve cinsel yöneliminden ötürü sosyo-ekonomik bağlamda var olan eşitsizlik ortadan kalkar. Bu idea normal, zararsız ve tamamen insan hakları çerçevesindedir.
Kabul edelim ki, ülkemizde ve dünyada kadınlar doğduğu andan itibaren eşitsizlikle yaşamaya başlar. Eşitsizliklerle karşılaşma kızlar için doğumdan itibaren başlayabilir ve yaşamları boyu peşlerini bırakmayabilir. Bazı ülkelerde sağlık hizmetleri ve yeterli beslenmeden mahrum bırakıldıkları için kız çocukları arasındaki ölüm oranı daha yüksek gerçekleşiyor. Kızlar ergenliğe erişmeleri ile birlikte daha fazla eşitsizlikle karşılaşıyor. Çocuk damattan çok daha fazla çocuk gelin var. Küresel olarak her yıl yaklaşık 15 milyon 18 yaş altı kız çocuğu evlendiriliyor. Bu da günde 37 bin çocuğun gelin olduğu anlamına geliyor. Evet. Dünya genelinde kadınların yüzde 35ʼi eşlerinin veya sevgililerinin ya da tanıdıklarının uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyor. Afrika ve Ortadoğuʼda yaklaşık 133 milyon kız çocuğunun kadın sünnetine maruz kaldığı tahmin ediliyor.
Görüldüğü üzere ülkemizden çok ama çok daha kötü durumda olanlar var, peki kendimizi bu ülkelerle kıyaslayıp neyse ki biz onlardan daha iyi durumdayız demeli miyiz. Elbette ki hayır, insan haklarına aykırı olan eşitsizliği ortadan kaldırmak için çalışmaya, mücadele vermeye devam etmeliyiz. Kadınların iş hayatından, sosyal hayattan uzaklaştırılmış olmalarını kabul edemeyiz. Ev işlerinin kadın üzerine yıkıldığı, evine ve çocuklarına yapacağı hizmetin kadının asli görevi olmadığını anlamamız gerekiyor. Emek sömürüsüne karşı çıkmalıyız. İçimize işleyen ve bizler için de normalleşen durumların aslında normal olmadığının farkına varmalıyız.
Araştırmalar, toplumsal cinsiyet rollerini benimseyen erkeklerin de çok olumsuz etkilendiğini gösteriyor.
• Eşler ve çocuklarla mesafeli ilişkiler kurmak zorunluymuş gibi algılanıyor, iletişim ve yakınlık kurulamıyor; bu sebeple şiddet artabiliyor.
• Daima kontrollü, sert olabilmek için duygular bastırılıyor, yardım istenemiyor, stresli yaşam durumları ile baş edilemiyor.
• Erkekler daha kısa yaşıyor, hastalık, intihar, madde bağımlılığı daha sık görülüyor.
Tüm veriler toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hem kadına hem de erkeğe zarar verdiğini gösteriyor. Daha refah bir hayat için eşitsizliği ortadan kaldırmamız eşit bir şekilde yaşamamız gerektiğini görebiliyoruz. Bunu başarmak hiç de zor değil.
Eşit bir hayat yaşamamız dileği ile. Dilekte kalmayıp bunun için mücadele vereceğimizden emin olabilirsiniz, bu mücadeleyi birlikte verelim.