Diyarbakır'ın Sur ilçesine bağlı Doğuçanakçı Köyü sakinlerinden Hasan Özbay'ın ailesine ait 6 bin dönümlük arazide ekili arpa, buğday ve mercimek, yaşanan kurak nedeniyle tarlada kurudu.
20 bin dönümlük ekilebilir araziye sahip köyde yaşayan çiftçinin tamamı bu yıl zarar etmiş görünüyor.
Diyarbakır'daki 45 bin çiftçiden biri olan Hasan Özbay, ektikleri buğday, arpa, mercimeğin tamamının susuzluktan kuruduğunu söylüyor:
Kuşsalan, ''Bizim bir avantajımız var, tarlamız sulu, dere yatağından santrifüj ile su çekebildik ama bununla da sadece 100 dönüm araziyi sulayabildik. Bölgedeki her çiftçi gibi bizim de zararımız büyük'' diyor.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, kuraklığın bölgede 3 milyon dekar tarım alanını etkilediğini ve çiftçinin bu yıl hasat yapamayacak durumda olduğunu açıkladı.
Türkiye, dünyada mercimek üretiminde ABD, Kanada ve Hindistan'dan sonra 4. sırada.
Ülkedeki toplam tarım alanları içinde bölgenin oranı yüzde 12,9. Güneydoğu, tahıl ve baklagillerin en çok üretildiği bölge konumunda.
Türkiye'de toplam kuru baklagil ekim alanının % 31'ini mercimek ekim alanı oluşturuyor. Toplam kuru baklagil üretim miktarının yüzde 29'unu da mercimek üretimi oluşturuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2020 yılında 321 bin ton mercimek üretildi.
2019 yılında 2428 dekarlık alanda 310 bin ton kırmızı mercimek üretildi. Diyarbakır'da 103 bin ton, Şanlıurfa'da 91 bin ton, Mardin'de 40 bin ton, Batman'da 27 bin ton üretim yapıldı.
2018-19'da Türkiye'de 343 bin ton kırmızı mercimek tüketilirken, kişi başı düşen miktar 4,4 kilo olmuş.
Türkiye'de 2019'da 19 milyon ton olan buğday üretimi de 2020'de 20,5 milyon tona yükselmişti.
Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin Ziraat odaları, yaşanan kuraklığın, bölgede yetişen ürünlerin toplam rekoltesini düşüreceğini, bu durumun tüketici fiyatlarını etkileyeceğini söylüyorlar.
Önümüzdeki yıl için Türkiye'nin tahıl ve bakliyat ithal etmek zorunda kalınacağı ifade eden uzmanlar, pandemi nedeniyle dünya genelinde alınan gıda tedbirlerine de dikkat çekerek, maliyetin çok daha artacağı uyarında bulunuyorlar.
'Acilen afet bölgesi ilan edilmeli'
Diyarbakır Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu, ''Diyarbakır'da buğday hasılatı 1 milyon tondan 300 bin tona gerileyecek'' diyor.
İskenderoğlu, sulu tarım yapılan arazilerin durumunun görece daha iyi olduğunu söylese de, ilde zararın yüzde 80 civarında olduğunu belirtiyor:
''Her yıl bir milyon ton üzerinde buğday üretimi yapılıyordu ama bu yıl 300 bin ton bile gelmeyecektir. Devletin bu kuraklıkta üreticiye sahip çıkması ve acilen afet bölgesi ilan etmesi lazım.''
Kendisi de çiftçi olan İskenderoğlu endişeli olduklarını söylüyor:
''Bir dönüme en az 350-400 lira yardım edilmesi lazım. Eğer zararımız tazmin edilmezse 2022 yılında çiftçiler tarlasını ekin ekemeyecek durumda.''
Diyarbakır'daki 3 milyon hektarlık tarımsal alanının yüzde 80'nin susuz tarla olduğunu belirten Diyarbakır Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Samet Ucaman, bölge illerinin tamamının bu kuraklıktan etkilendiğini söylüyor:
''1978'den beri Mart ayında düşen yağış yüzde 14 azalmış durumda. Bölgede buğday, arpa, mercimek, pamuk gibi çeşitli ürünler yetişiyor ama yaşanan kuraklık, kuru tarımın yüzde 70'ini ekledi arazi çorak hale geldi. Köylü araziyi kendi haline bıraktı. Şu aşamadan sonra yağış düşse de ürün kurtulamayacak. Süt olum döneminde olduğu için kuraklık tanenin sütle dolmasına engel oldu.''
Peki bu durum sofraları nasıl etkileyecek?
Ucaman bu soruya, ''Tarladan başlayıp pazara gidiş sürecine kadar ciddi bir zarar var. Pandemi koşullarını da düşünürsek, çarpan etkileriyle sofralarımızı çok kötü etkileyecek'' yanıtını veriyor.
Diyarbakır Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Samet Ucaman, Güneydoğu'da çok sayıda baraj olmasına rağmen neden doğru bir sulama yapılmadığını soruyor.
Ucaman, ''Hasankeyf sular altında kaldı ama Batman, Siirt, Şırnak şu an kuraklığı yaşıyor. Çiftçi sahada acı hakikati yaşıyor, perişan olmuş durumda. Tarlaya bağladığı sermayeyi kurtaramadığı için alternatif çareler bulmanın derdinde. Bu kuraklığın Türkiye'ye maliyeti 10 kat daha fazla olacak'' diyor.
Bu kuraklığın önümüzdeki dönemlerde çok ciddi yansımaları olacağını savunanlardan biri de Şanlıurfa Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Abdullah Melik.
Başta un olmak üzere, bulgur, yem bitkilerinde ciddi bir artış yaşanacağını belirten Melik, tahıl ve bakliyat üretimindeki sıkıntının et ve süt üretimini de etkileyeceğini söylüyor.
Melik; ''Et ve süt üreticisi yem bulamayacak, bulamayınca işi bırakacak. Etin sütün kilosu artacak, ekmeğinden, bulguruna, makarnasından, etine, sütüne vatandaş her şeyi çok daha pahalı alacak'' diyor.
GAP projesinin de kalbi olan Şanlıurfa'nın, hububat üretiminde Konya ve Ankara'dan sonra Türkiye üçüncüsü olduğunu belirten Melik, özellikle kuru tarım yapan çiftçilerin zararının çok fazla olduğunu belirtiyor:
''Urfa'da 1 milyon 100 bin dönüm mercimek alanı var, bunun sadece 300 bini sulu arazide üretiliyor, geri kalanı kuru arazide. Bu yıl mercimekte yüzde doksan oranında kayıp var.''
İlde yaklaşık 3 milyon ekili buğday alanının 1 milyon 200 bini kuru arazide üretildiğini ekleyen Melik şöyle devam ediyor:
''Kuraklıktan dolayı kıraç alanlarda yüzde 70 oranında ürün kaybı mevcut. Kıraç alanda 1 milyon dönümlük arazide arpa ekildi ve bu alanda da yüzde 80'e yakın rekolte kaybı olacak.''
Rekolte kaybının pandemi sürecinde ciddi sıkıntılara neden olacağını söyleyen Abdullah Melik, hükümetin bir an önce bu konuyu ele atması gerektiğini söylüyor.
Türkiye'de tarımsal üretimin çok maliyetli olduğuna dikkat çeken Şanlıurfa Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Abdullah Melik, ilde kayıtlı 58 bin çiftçinin zararının çok yüksek olduğunun altını çiziyor:
''Buğday tohumun bir kilosu 3 bin 500 lira. Mercimeğin tohumu 7-8 bin lira. Gübre, mazot, zirai ilaç fiyatları oldukça yüksek maliyetlerde. Türkiye dünya borsalarına göre taban fiyatı belirliyor ve kendini haklı konumuna çıkarıyor ama bugün Romanya, Rusya gibi ülkelerdeki çiftçinin maliyeti ile Türkiye'dekinin aynı değil, ülkemizde çok daha pahalı. Bu yüzden Türkiye, taban fiyatı yapılan masraflara göre belirlenmeli.''
GAP projesinin yıllardır tamamlanmadığını hatırlatan Abdullah Melik şöyle devam ediyor:
''GAP projesi tarımsal sulamada yüzde 54 etkili oldu, proje tamamlanmadı. Atatürk Barajı 40 milyar dolara mal olduğu ama faaliyete girdiği günden beri enerji üretiminde 12,5 milyar dolar, Harran Ovası'ndaki tarımsal üretimden 10,5 milyar dolar gelir elde etti. Yani projeye verdiğiniz para ile GAP kendini amorti etmiş durumda, bu geliri projenin tamamlanması için GAP'a yatırmış olsaydınız, bölgenin tamamı sulu tarıma geçmiş olacaktı ve böylesi kuraklık dönemlerinde çiftçi de, ülke de zarar etmemiş olacaktı.''
'Mardin'de verim kaybı oranı yüzde 85'
Üretici birlikleri ve meslek odalarından yapılan çağrılarda çiftçinin zararının karşılanması için hükümetin acilen ''Afet'' ilan etmesi gerektiği vurgusu öne çıkıyor. Bu çağrıyı yapanlardan biri de, Mardin Ziraat Mühendisler Odası Başkanı Vedat Durak.
Son yılların en ciddi kuraklığıyla karşı karşıya olduklarını söyleyen Durak, Mardin ve ilçelerinde kuru tarım yapılan 850 bin dekar alanda yüzde 85 oranında verim kaybı yaşandığını söylüyor.
Yaşanan kuraklığın, sulanan alanlarda da verim kaybına neden olacağını belirten Durak, tarla alanların yanında meyve bahçelerinde sonbahar yağışlarının yetersiz olduğunu, rekoltede ciddi kayıplar oluşacağını söylüyor:
''Özellikle ilimiz ve ilçelerinde bölgeye has Halali zeytinimiz, Mezrone üzümümüz ve kiraz alanlarımızda ciddi verim kayıpları beklemektedir.''
Çiftçinin zararının karşılanması gerektiğini söyleyen Durak, ''Çiftçi girdi maliyetlerinin desteklenmeli, bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifleri'ne borçlar ertelenmeli, ayrıca çiftçinin elektrik desteği de yüzde 35'den, yüzde 50'ye çıkarılmalı'' diyor.
'Doğru bir tarım ve su politikasına ihtiyaç var'
Türkiye Ziraatçiler Derneği Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş da asıl sorunun Türkiye'deki tarım ve su politikalarıyla ilgili olduğunu savunuyor:
''Su kayıpları var, sağma sulama var. Doğru olan tarımda basınçlı sulama yapmak. Kanalla sularsanız su buharlaşıp azalıyor. Su yönetimi diye bir olay var. Daha önce Köy Hizmetleri vardı, kapandı. Şu an bölgede köylünün elektrik faturalarıyla başı belada. Çiftçi destekleme için bankaya gidiyor, elektrik kurumunun borçtan dolayı kredisine el koyduğunu öğreniyor.''
Devletin görevinin özel elektrik firmasının parasını çiftçiden kesmek olmadığını söyleyen Demirtaş, ''Tarlasını ekemeyen, üretemeyen çiftçi mecburen işi gücü bıraktı'' diyor.
Türkiye'de tarımda 44 milyar metreküp su kullanıldığını belirten Hüseyin Demirtaş, ''Vahşi sulamaya yüzde 36 gidiyor'' diye konuşuyor ve ekliyor:
"Türkiye'nin doğru bir tarım ve su politikasına ihtiyacı var."