İddia ediyorum ki Türkiye’de çevre felaketi yaşanan ve hiç kimsenin umurunda olmayan tek il Hakkari’dir.
Öyle ki her yanımız dökülüyor.
Coğrafyamızın can damarı olan akarsularımızın durumuna bir bakalım.
ZAP NEHRİ.
İlimizin onlarca şarkısına, hikayesine, yaşanmışlıklarına konu olan, namı diğer Zap Suyu. Yani bu kentte yaşayan her bireyin azıcıkta nefes alayım derken her fırsatta kaçtığımız Zap vadisi ve can damarı Zap suyu.
Zap suyu kadar talihsiz bir akarsu belki de Dünyada yok. Zap suyu ve vadisi birçok koldan, Ahtapot misali her tarafını sarılmış, talan ve tahribatla karşı karşıyadır.
Zap vadisinin her tarafı maden ocakları ile dolmuş, vadinin bir karışı bile boş bırakılmayacak gibi maden yarışına girilmiş ve neredeyse her yamaçtan çeşitli madenleri içerisinde barındıran topraklar Zap suyuna dökülüyor.
Maden ocaklarının hafriyatları vadi yamaçlarına dökülüyor. Dökülen hafriyatlar bölgesindeki bütün canlılara zarar veriyor. İçme suları ve diğer suların tamamına zehir olup akıyor.
Her maden ocağı, ormanlık ve ağaçlık alanların tamamına zarar veriyor. Yamaçlardaki maden topraklarının karıştığı sularla sulanan ağaç ve tarım alanları zarar görüyor.
Ayrıca daha önemlisi ve ciddi tehlike oluşturan kısmı ise her yağış anında Çukurca yolunun çeşitli bölgelerine akan sel, kaya ve toprak kaymaları insan hayatını tehlikeye atıyor.
Dünyanın her yerinde madenler ülke ve bölge ekonomisine katkılar sağlıyor ancak bu katkıyı sağlarken minimum zarar ile yapılabiliyor. Ancak tedbirler ve koruma noktasında maalesef her hangi bir adımın atıldığını henüz göremedik. Umarım bu alanda çalışmalar yapılır;
Bakın Rize’de bir taş ocağının açılmasını istemeyen köylülerin onurlu duruşu hiç mi bizlere örnek olmuyor.
Çünkü insanlar yaşadığı bölgenin kıymetini biliyor.
Zap vadisindeki taş ocakları yılardır Hakkari’nin havasına, çevresindeki bütün canlılara, Sümbül dağı altındaki o muhteşem kaynak suyuna ve her patlamayla çevreye verdiği korkunç zararlara yıllardır şahit oluyoruz.
Ve en kötüsü de şehrin, ilçelerin ve sıralı köylerin kanalizasyon atıklarının da Zap suyuna katılıyor olmasıdır.
Bir kentin ne kirli su arıtma tesisi ve de katı atık ayrıştırma merkezi yok!
Ya çöpler? Hakkari, Yüksekova, Çukurca ve vadi boyundaki bütün yerleşim yerlerinin katı ve sıvı atıklarının tamamı Zap suyuna dökülüyor. Yıllardır kentin hemen dibindeki çöp dağlarının verdiği aşağı vadi yetmiyormuş gibi, şimdi de Çiftlik civarı dediğimiz ve bir çok köyün ortasındaki kükürt vadisine kentin çöpleri atılıyor.
Yani bir yandan kükürtten çıkan zehirli gazlar, diğer yandan yanan çöp ve atıklardan yayılan zehirli gazlar bölgedeki bütün köylere, insanlara ve canlılara zarar verdiği aşikardır.
Birde son zamanlarda kentin girişi bir teneke yığını sergi alanı haline geldi. Hurdacılar da bu yarışta geri kalmıyorlar.
KATRAMAS ÇAYI…
Hakkari kent merkezinden geçen üç akar suyun durumu ise daha da vahim. Katramas çayı tarihler boyu Hakkari merkeze hayat veren en önemli suydu. Öyle ki yüzyıllarca Mirler tarafından yönetilen Hakkari kent merkezine bile üç ayrı bölgeden Katramas çayı suyu büyük kanallarla kent merkezine akıtılmıştır.
Bir çok Hakkari’li bilir, Mir Kanalı, Şah Kanalı gibi kanallar vardı. Şimdilerde ise Katramas suyu etrafındaki bütün mesken alanlar her türlü kötü atıklarını bu dereye döküyor ve hep birlikte hızla kirletiyoruz.
Zap, Katramas ve Serink akarsularının birleştiği ve Hakkari tarihi için çok önemli yere sahip “Terece” ve “Bandi Kört” dediğimiz alan ise tam bir çevre faciası.
Serink Deresi ise tam anlamıyla içler acısı, Neresinden tutarsak elimizde kalır misali.
Yüksekova kent merkezinden geçen Nehil çayı ve Şemdinli Pesan Çayının da aşağı kalır yanı yok.
Bunlara ve diğer çevre sorunlarımıza bundan sonraki yazımda sizlerle paylaşmaya gayret göstereceğim.
BU KENT BİZİM, HEPİMİZ BU KENTTE BİRLİKTE YAŞIYORUZ.
ÇEVREMİZİ, DOĞAMIZI KORUMAK HEPİMİZİN İNSANİ VE ASLİ GÖREVİDİR.