Hiçbir şey Senin Değil

Kevser Yeşiltaş

 

İnsanın gelişemiyor görüntüsü, bu dünya gezegenine uygun olmayışından kaynaklanıyor olabilir. Çünkü bir canlı organizmanın gelişimi iki türlü olur: Gelişir ve geliştirir.

Hayvan ırkı gelişiyor. İnsan hayvan ırkının gelişimine büyük katkı sağlıyor.

İnsan, Yapay zeka ve robotları geliştiriyor.

Teknolojiye hayat veriyor.

Muazzam buluşlara imza atıyor.

Fakat gelişimde insanın kendisi, sanki geride kalıyor.

Teknolojik ilerlemenin gelişmek olmadığını biliyoruz artık. Yapay zeka robotları meydana getirmesi, insanın kendisinin gelişmişliğinin bir göstergesi değil.

İnsan canlısına en uygun gelişim uygarlık olmalıdır ki, insanlık henüz uygarlıktan çok uzakta bir yerde. İnsanın, canlı organizmaya ve canlılar piramidine büyük katkısı var fakat kendine faydası pek yok gibi.

Teknolojik ilerlemeler, tıptaki gelişmeler, uzaya çıkma, farklı gezegenlere gitme, gökdelenler inşaa etme, çölü yeşil alana çevirme gibi faaliyetlerin gelişim ve uygarlıkla bir ilgisi olmadığını yeniden belirteyim. Gelişmişlik ölçüsü uygarlıktır. Uygarlık ise paylaşımcılığı, farkındalığı, bilgeliği, hoşgörüyü, erdemi bünyesinde barındırır. Fakat binlerce yıldır insan ırkı hala savaşmakta, hala cinayet işlemekte, hala katliam yapmakta, hala çıkarcı faaliyetler peşinde koşmakta.

Peki içindeki bu kontrolsüz ortaya çıkan bir diğerine imrenme, imrendiğini elde etmek için her türlü kaosu yaratma, bu kaos içerisinde öfkesini kontrol edememe ve stresle başa çıkma yollarında kaybolma neyin belirtisi olabilir?: İnsanın nefsinde barındırdığı dengeyi sağlama ve kontrolü elinde tutma arzusu. İşte bu iki arzu, binlerce yıldır insanın dünya sahnesinde terk edemediği, bu iki arzu ile arasındaki mesafeyi koruyamadığı iki dürtü. Bu iki dürtü ve arzu her seferinde insanlığın yeniden kurulmasına sebep veriyor. Yıkım gerçekleştiğinde de kaybolmayan yine bu iki dürtü ve arzu, yeni kurulacak olan insanlık düzeninde yerini hemen alıveriyor. Yeri neresi diye soracak olursak, insanın nefsi. İnsan ve nefsi ayrılmaz bir bütün.

Peki bu yazdıklarımda ne kadar haklıyım? Bunun kararı elbette bu satırları okuyanların takdirinde.

Çok ilginç bir tablo çizmeye çalıştımsa da, aslında bu negatifliğin altında da yürüyen bir gelişme mevcut. Biz kendi perspektifimizden, bakış açımızdan değerlendirdiğimizde, her şeyin olumsuz olduğunu düşünüyoruz. Oysaki böyle değil elbette. Dengeler biraz değiştiğinde olumsuzluğun artışı bize her olan şeyin kötü olduğu imajını yaratmaktadır. Oysaki iyiliğin de yeryüzünü kuşattığını, iyi insanların da faaliyetlerini var gücü ile arttırdığını unutmayalım. İyilik ve kötülük faaliyet dengeleri yer değiştire dursun, göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçek ile karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım:

Bir gün, canlılar piramidinde insanı yerinden etmeye yemin içmiş, insan basamağına göz diken yapay zeka organizasyonu ile savaşmak durumunda kalabiliriz.

Etme bulma dünyası olarak gördüğümüz bu dünya gezegeninde işler ne yazık ki böyle yürümekte diyebiliriz. Yaratılan, yaratıcısının yerine göz dikmeye, Yaratıcı rolüne bürünmeye her zaman meyillidir unutmayalım.

Son yazımızın son satırlarını şöyle bitirebiliriz:

Doğa ile dost olmalıyız.

Ağaçlarla, toprakla, bitkiler ve vahşi hayvanlarla nasıl barışık olunur mutlaka bilmeliyiz. Doğada nasıl hayatta kalınır yaşayarak ve tecrübe ederek öğrenmeliyiz.

Çünkü doğal hayatta ve vahşi doğada para geçmez. Ancak bünyemizdeki sevgi titreşimi bizim hayatta kalmanızı sağlar. İşte o insanî titreşimi biraz arttırmakta fayda var.

Kulağımıza fısıldayan iç sesimize de kulak verelim artık: Hiçbir şey senin değil.

Hiç söylenmedi denmesin. Önümüzdeki zamanlarda ihtiyacımız olabilir.

Yorum Yap
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.