Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Çaykur) verilerine göre her yıl Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun illerinde 830 bin dekar bir alanda 1 milyon ile 1 milyon 200 bin ton arasında değişen miktarlarda yaş çay hasadı yapılıyor. 151'i özel sektör ve 46'sı Çaykur'a ait fabrikalarda işlenen söz konusu yaş çaydan ise, yılda ortalama 220 ila 250 bin ton arasında kuru çay üretiliyor.
Ancak, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Kovid-19) salgınının bu yıl çay üretimini de olumsuz bir yönde etkilemesi bekleniyor. Salgın kapsamında sınır kapılarının kapatılması ve kentlere getirilen giriş-çıkış kısıtlamaları, hasadına kısa bir süre kalan çay üretimine ciddi bir darbe vuracak. Özellikle Gürcistan, Azerbaycan ve diğer şehirlerden gelmesi beklenen 50 bin çay işçisi ve 40 bin çay üreticisinin söz konusu kentlere gelemeyecek olması, çayın bu yıl tarlada kalmasına neden olacak.
MA'dan Tolga Güney'in haberine göre, Artvin Hopa ilçesinde çay üreticiliği yapan ve Halkevi yöneticisi olan Kamil Ustabaş'ı ile çayın tarlada kalmasının yaratacağı sonuçları ve hasat için gerekenleri konuştuk.
Hopa’ya genel olarak Gürcistan’dan işçilerin geldiğini aktaran Ustabaş, yasak kararından kaynaklı işçilerin gelemeyecek olmasının üreticiye büyük sıkıntı yaratacağını söyledi. Yasak kararına karşı bölgedeki demokratik kitle örgütlerinin alternatifler üretmeye çalıştığını söyleyen Ustabaş, “Mesela Halkevleri olarak çay hasadı yapamayacak olanların çaylarını toplamak için imece ekipleri kurma aşamasındayız. Fakat bir iki yerde kurulacak bu imece ekipleri ile bütün bir çay hasadını yapmak mümkün değil. Devletin de bu yasak kararını gözden geçirmesi ve kaldırması gerekiyor” dedi.
“Çay tarımının mutlaka yapılması gerekiyor” uyarısında bulunan Ustabuş, “Çay sene boyunca 3 hasat verir, ilk hasadı almazsanız diğer hasatları alma şansın olmaz. Yaprakları kesmezseniz kartlaşıp alttan yeni yaprak çıkmasını engeller. Yani bütün bir sezon boşa çıkar, çay üretimi gerçekleşmemiş olur” diye konuştu. Hasadın yapılmamasının çay sıkıntısına neden olacağına dikkati çeken Ustabaş, ne Çaykur’un ne de özel çay fabrikalarının elinde kuru çay bulunmadığını dile getirdi. Çayın sosyal yaşamın büyük bir parçası olduğunu söyleyen Ustabaş, pazarı bu kadar geniş olan çayın tarlada kalmaması gerektiğini vurguladı.
En önemli taleplerinin “üreticiler kendi ürünleri ile buluşmalı” olduğunu kaydeden Ustabaş, bunun için de devletin bütün sağlık koşullarını sağlaması gerektiğini dile getirdi. Devletin bunu sağlarken, bölgede çay üretimi ile doğrudan ilgili olan ziraat odaları, çay üretici dernekleri, kooperatifleri, demokratik kitle örgütleri ile ortak komisyonlar kurması gerektiğini ifade eden Ustabaş, “Örneğin, İstanbul, Ankara’da yaşayan çay üreticileri çayını toplasın. Ama bunu kontrollü bir şekilde yapmalı. İlk olarak çıktıkları illerde, sağlık kontrolleri yapılmalı. İkinci olarak bölgeye geldiklerinde tekrar sağlık kontrolleri yapılıp, bu insanlar yaşam alanlarında karantina altına alınmalı” dedi.
Dışarıdan gelenlerin dışında bölgedeki çay üreticilerinin de çay sezonu başlamadan önce sağlık kontrollerinin yapılması gerektiğini belirten Ustabaş, şunları söyledi: “Böylelikle virüsün yayılması engellenebilir. Özellikle Artvin’in bazı ilçelerinde virüse rastlanılmadı. Fakat çay sezonu başladığında kendisini koruyan insanlar dahil herkes birbiri ile temas halinde olacak. Çayın bahçeden toplanıp, kamyonlar ile fabrikaya götürülmesi ve fabrikada işlenmesine kadar birçok insan etkileşim içinde olacak. Bu durum da riski arttıracak.”
Bu sene yaşanacak ekonomik kayıpların devlet tarafından karşılanması gerektiğini söyleyen Ustabaş, “Yaş çay tabanı bir an önce açıklanarak, insanca yaşanacak bir taban fiyat belirlenmeli. Çaykur üreticisine sahip çıkarak, üreticisine alım garantisi verilmeli. Kota ve kontenjan uygulamasına son vererek, özel sektörün fiyat kırmasının önüne geçmeli” sözleriyle kimi beklentilerine değindi.
Çay fabrikalarında çalışan işçilerin de korunması gerektiğinin altını çizen Ustabaş, şöyle devam etti: “Çaykur’un Rize’de bir çay paketleme fabrikasında 14 işçide koronavirüs çıktı. Fakat şirket o işçileri izne göndermekten başka bir önlem almadı. Onlarla temas halinde olan işçiler hala çalışmaya devam ediyor. Bunun gibi durumların bir daha yaşanmaması için fabrikalarda sağlık kontrollerinin daha sık yapılması gerekiyor.”