Aklın mutlak oluşu nedir?
“Kuralları biz koyduk ve önce biz uyduk” diyen bir Rahmanî sistem. Bu ilâhî sistem kanunlara ve kurallara uyuyor. Tüm kainat içinde galaksi ve yıldız sistemleriyle, gezegen ve tüm yaşamsal formlarıyla, bitki ve hayvanlarıyla nizama uyuyor.
Şimdi uyması gerekenler kim?
Uyulmazsa neler olur?
Nedir bu kurallar? Hem fiziki hem ruhsal kurallar bunlar. Denge ve kontrol için.
Bir küçük çıkar bir büyüğü yola sokar, bir silkeler ve kendine getirir.
Kendi içine yönelmeye mecbur bırakır, bir odaya kişi kendini hapseder ve içeride neler oluyor onu. Tabi çözebilirse. Yoksa yok.
Tecrit olmanın anlamı bu. Kırk gün kuralı vardı kadim öğretilerde.
Kendine yakın olma zamanları!
Dış bükey’dik. Şimdi iç bükeye itiliyoruz.
“Aklı kül” olma zamanları.
“Aklı cüz” iken başaramadıklarımızı şimdi yapacağız.
Hedef kül yani ortak Akıl.
Damla denize ulaşmalı. Hep yazdığımız gibi. Nasıl olacak diyorduk! Yolları sınırsız seçim hakkı olan yollar. Hala şansımız var.
İnsanoğlu o kadar tüketim alanlarına açıldı ki. Dışbükey alanlara açıldı ki kendini unutmuş durumda. Mutlak şekilde kendine dönüşü sağlanmalı.
Bunun iki yolu var ya acı ile ya tatlı tatlı. Bu seçim yine insana bağlı. İnsanın seçiminde.
Bilgeler tatlı tatlı tarafın seçimini sunmak için sanatlarını kullandılar. İnsanoğlu kendilerine sunulmuş en yüksek değeri fark etmeyip kenara iterlerse kendi felaketleri olacak. Bu bir hakkediştir.
Şuan dünya üzerinde bunu yapabilecek aydınlık tarafı anlatacak bir tek Anadolu kaldı. Yapabilirliği yüksek insanlar şuan bu topraklarda.
Bu işin bir sahibi var. Bu işi yaptırmak için tayin ediyor, ısrar ettiriyor. Peşini bırakmıyor. Çünkü bu fikir ilâhî bir fikir.