Böylesi önemli üç ayrı konu başlığını bir araya getirebilmek ve üç alanda aktif üretkenliğini sürdürebilmek vizyon gerektiren bir olgudur.
Vizyoner yöneticiliğin verdiği bakış açısı ve ön görülük ile yönetilen kurum ve kuruluşlar her zaman stabil halde işleyen kurumlardan daha başarılı ve bir adım önde olurlar.
Pekte alışık olmasak ta, Hakkari’de böylesi özellikleri taşıyan bir eğitim kurumunun olması elbette mutluluk vericidir;
Konuyu ünlü fotoğrafçı Levis Hine’nın bir sözü ve fotoğraf yaşamımda şiar olan bir ifade ile sizlerle paylaşayım.
“Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli bir fotoğraf makinesi taşımaya ihtiyaç duymazdım” Levis Hine.
Yaşadığımız coğrafyada sözcüklerle ifade edilemeyen o kadar çok hikaye var ki, bunu anca bir fotoğrafçı büyük bir emek ve özveri ile anlatabilir. Bunun için de doğru zamanda doğru yerde olması hayati önem taşır.
Fotoğrafçının anlatacağı hikayeyi anlaşılır kılmak için, yakalanan “an” gören gözün perspektifine ihtiyaç duyar.
Fotoğrafçının bilgi, sanat ve hayat perspektifi ne kadar derinse çektiği fotoğrafta da “sanata” o kadar yaklaşmış olur. Bilgi, sanat, estetik ve öğrenmenin sınırı olmadığından en iyi fotoğraf hala çekil(e)medi.
Bu süreçlerin tamamında geçen bir fotoğraf tamamlanmış mıdır? Elbette hayır. Çünkü ona “bakan” değil “gören” gözler gerekir. Bir fotoğrafı gören izleyici de bir fotoğrafçı kadar önemlidir.
Hangi alanda olursa olsun hava da asılı duran bir fotoğrafa ağırlık kazandıracak olan yine izleyicidir. Bu bağlamda fotoğrafçının görsele verdiği duyguyu, bütün sanat dallarında olduğu gibi “alıcının” bunu “his etmesi” sanatsal yaratıcılık için en büyük doyum noktasıdır.
Yıllarca kapalı kutu halindeki coğrafyamızın nice hikayelerini içeren “kadın ve yaşam” konulu çalışmalarımı zaman zaman değişik platformlarda sundum ve işlendiğini gördüm. Ancak
Yakın zamanda bu uzun girizgâha denk gelen bir yaklaşımı Hakkâri’deki bir okulda görmek beni gururlandırdı.
Hakkâri yöresinin kültürel dokusunu gösteren onun yaşam formlarının izlerini taşıyan kadının sosyal rollerini, davranışlarını, üretimini ve emeğini gösteren fotoğraflarımın bir okulun “kadınlar köşesi” olarak tasarlanan koridorunun duvarlarını süslemesi, bunu öğrencilerine bir mini müze ve tarihsel farkındalık havasında kalıcı olarak sergilemesi sanırım her fotoğrafçının gurur duyacağı bir yaklaşımdır.
Söz konusu Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, eski ismi ile (Endüstri Meslek Lisesi) Müdürü Sayın Sıtkı ZEREK’in daveti üzerine okula gittiğimde, okulun içinde “Edebiyat Sokağı” ”Sohbet Divanı” ve modern bir tasarımla yaşam alanı haline getirilen okul kütüphanesinin yanında; çektiğim fotoğraflarla bir “mini müze” haline gelmiş okulun koridorlarında ilerlerken kendimi bir anda İstanbul’un en güzel kolejlerden birinin koridorlarında hisettim.
Vizyoner bir yöneticinin bir eğitim kurumuna katacağı çok şeyin olacağına şahitlik ediyordum.
Açıkçası okul içerisinde yapılan bütün çalışmaların içine kadınlar köşesinin hayata geçirilmesini, öğrencilerimizin davranış ve farkındalık kazanması bakımından umut verici çalışmalar olarak görüyorum.
Davete icabet etmek sünnettir; Okul binası girişinde büyük nezaketle karşılayan Okul Müdürü Sıtkı Zerek ile eğitim, kültür ve okulda üretim yapan, fabrika gibi çalışan atölyeler ve bir kolej havasına bürünmüş okul üzerine uzun uzun sohbet ediyoruz.
Bu tatlı sohbetimizde, okul müdürünün sözleri umut ve heyecan doluydu. Mesleğini, eğitimi, kentini ve yaşadığı toplumu ne kadar önemsediğini ve hatta toplumsal kültürü ve yaşam tarzını içselleştirdiğini gösteriyordu.
Bakın müdürümüzün ifadelerini aynen sizlerle paylaşıyorum.
Okul Müdürü Sıtkı Zerek, “ Ben Meslek Lisesi öğrencilerimin bazı farkındalıklarla mezun olmasını önemsiyorum; öğrencilerimizin mesleki ve akademik başarısının yanında yaşadığı çevreyi yakından tanımasını, bunun farkına varmasını ve aynı zamanda Hakkâri yöresinin “anne” rolünün ağırlığını ve değerini bilerek kadının toplumsal ve ekonomik gücünü anlamasını değerli buluyorum. Sizin sayenizde eksiğini Hakkâri’de çok hissettiğimiz bir “mini müze” havasında öğrencilere bu hafızayı aktarmak onları aslında çok da yabancısı olmadıkları bu kültürel dokunun ve kadın emeğinin önemini biraz da olsun anlayacaklarını umut ediyorum. Bu yüzden fotoğraflarınızı bizimle paylaşıp böyle bir çalışmaya ön ayak olduğunuz için çok teşekkür ediyorum.”
Modern ve nezih bir kütüphane, Edebiyat Sokağı, Sohbet Divanı, Kadınlar Köşesi yanında, (Ahmedê Xani, Feqiyê Teyran, Pertev Begê Hekarî) gibi Hakkari’nin edebiyatına, tarihine, kültürüne yön vermiş ünlülerin biyografilerinin yer alması ise ayrıca mutluluk vericidir.
Başlığımızda Fabrika demiştik. Bütün bu çalışmalar ile birlikte fabrika gibi üreten genç çocuklarımızın çalışmalarını da önümüzdeki yazımızda sizlerle paylaşacağım;
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözcüğünün anlam kazandığı andır.
Biz teşekkür ediyoruz. Gençlerimiz adına, ilimiz adına, kültürümüz adına, kadınlarımız adına biz teşekkür ediyoruz.
Kız öğrenci oranının oldukça düşük olduğu bir okulda böyle bir çalışmayı yürütüp hayata geçirdiği için öncelikle Okul Müdürü Sayın Sıtkı Zerek’e ben teşekkür ediyorum.