Dünya toprağı, suyu ve havası büyük bir değişim içerisinde, sarsıntılarla kendini yeniliyor. Ağaçlar, hayvanlar, toprak, su dönüşümün müjdesini veriyor adeta. İlginç olan insanın bu silkinme ve yenilenme aşamalarında düştüğü acziyet.
Acizliğinin yanı sıra bunu bir ceza olarak yorumlaması da büyük bir ironi. Kendini evrenin merkezinde görmesinden kaynaklı bu düşünce modeli, aynı zamanda yaratıcı fikirler de üretemiyor. Teknolojik gelişmelerin her bir özelliğini birer yıkım olarak nitelendirenler de var. Oysa ki, teknolojiyi yararına olacak şekilde programlamışken, birden yerle bir etme mekanizması devreye giriyor.
Her şey tersine işliyor. Bu da düzensizliğin artışını beraberinde getiriyor. Evet bilimde en çok konu edilen Entropi yasası, artık gündemimizde olmalı. Düzensizliğin ölçüsü olarak bilinen Entropi Kanunu zihinlerimizde biraz yer etmeli.
Yapıcılığın ve Yıkımın dengesi bozulduğunda Entropi de haliyle yükseliyor. Kısaca halk arasında bilinen pozitif ve negatif dengeler alt üst olduğunda düzen de bozuluyor.
Üzerinde varlığımızı sürdürmeye çalıştığımız Dünya Gezegeninde düzensizlik artışı, yıkımın da ibresini tavana vurdurdu. Masumlar kendini feda ediyor bu durumda. Ağaçlar, hayvanlar, çiçekler, böcekler, suya ve ateşe kurban gidiyorlar.
Suyla eriyip, ateşle küle dönüyorlar. Kayboluyorlar mı? Elbette Hayır. Her biri atomsal düzeyde dönüşüme uğrayıp tekrar diriliyor. Olan insan denilen canlılara oluyor. Teknolojinin getirdiği gelişimle büyük yıkımlara sebep olan insan, yine aynı teknolojinin getirdiği gelişimle bu yıkımlar karşısında çaresiz kalabiliyor.
Kadim zamanlardan bu yana anlatılan tüm özel olaylardan hiçbir ders çıkaramayan insan zihniyeti, yine büyük bir şok ile karşı karşıya kalmak durumunda olabilir. Bakalım ne ile şoklanıp kendi özümüze döneceğiz. Her birimiz buna hazırlıklı olalım.