TGDF Başkanı Şemsi Kopuz: 'Yeni zamlar kapıda'

TGDF Başkanı Şemsi Kopuz: Kuraklık nedeniyle ülkemizin birçok bölgesinde, çok sayıda üründe rekolte olumsuz etkilendi. Adı konmasa da bu ciddi bir kriz, üretimde endişe verici bir açık var.

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, üretim maliyetlerinde yüksek seyir devam ettiği takdirde, fiyat artışlarının kaçınılmaz olacağını söyledi.

Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'a konuşan Kopuz, kuraklığın rekoltede düşüşlere yol açtığı hububat, bakliyat ve yem bitkileri kaynaklı olarak ekmek fiyatlarında, hayvansal ürünlerde, bakliyatta, dövizdeki değişimlerden olumsuz etkilenen bitkisel yağda fiyatların dalgalanmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı.

- Tüketici, pandemi başladığından beri gıdada fahiş fiyatlardan şikâyetçi. Fiyat artışlarının ana nedeni nedir?

İnsanlığı hazırlıksız yakalayan Covid-19 pandemisi, küresel olarak büyük kayıplara yol açtı. Küresel ekonomide geçen yıl ortalama yüzde 4.3 küçülmeye neden olan pandemi, sadece gıdayı değil, tüm sektörleri zora soktu. Ülkeler pandeminin ne ölçüde ve ne kadar süreyle etkili olacağının bilinmezliğiyle kendi ihtiyaçlarına öncelik verip stoklara yüklenirken, temel emtialara ulaşmak da daha pahalı hale geldi. Pandemiyle, ürün tedariki hem pahalı hale geldi hem de tedarikini zora soktu.

Kullanılan hammadde başta olmak üzere girdi maliyetlerindeki artış, gıda fiyatlarında yaşanan artışın başlıca sebebini oluşturdu. Yani tüketiciler raftaki ürün fiyatlarının artmasından şikâyet ederken, üreticiler de maliyetlerinin artması sorunuyla karşı karşıya. Temelde pahalı hale gelen, üretimin maliyetidir. Üretimin sürdürülebilmesi için, maliyetteki bu artışların kısmen de olsa fiyatlara yansıması kaçınılmazdır.

Buna özellikle hammaddede dışa bağımlı olduğumuz sektörlerde (bitkisel yağ vb.) döviz kurlarında yaşanan sert dalgalanmaların yol açtığı olumsuzlukları da ekleyebiliriz.

- Yüzde 45’i aşan bir ÜFE söz konusu. Siz maliyetlerinizin ne kadarını fiyatlara yansıttınız? Yakın zamanda, yeni bir zam söz konusu mu?

Yurtiçi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ağustos ayı itibarıyla yıllık yüzde 45.52 gibi gerçekten yüksek bir seviyeye ulaştı. Gıda ürünlerinde üretici fiyatları yıllık yüzde 39.20, içeceklerde yıllık bazda yüzde 19.50 artış kaydedildi.

Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ise ağustosta aylık yüzde 1.12 artarken, yıllık artış yüzde 19.25’e yükseldi. Gıda ve alkolsüz içecekler grubu, yüzde 29 oranıyla yıllık bazda en yüksek artışın gerçekleştiği ana harcama grubu oldu. Ve maalesef yıllık gıda enflasyonunda, 28 ayın en yüksek seviyesini gördük.

Ağustos 2020’den Ağustos 2021’e üretici fiyatları gıdada yüzde 39.20, içeceklerde yüzde 19.50 gibi yüksek oranlarda artış gösterirken, gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici enflasyonu yüzde 19.25 olarak gerçekleşmiş durumda. Bu da gıda ve içecek sanayi şirketlerinin, maliyet artışlarını aynı oranda fiyatlarına yansıtmadığını, maliyetin bir kısmını üstlendiğini ortaya koyuyor. Merkez Bankası, enflasyona ilişkin aylık değerlendirmelerinde her seferinde, tüketici enflasyonu üzerinde üretici enflasyonu kaynaklı baskılara dikkat çekmekte. Gerçekten de maliyet artışlarını fiyatlarına yansıtmamaya çalışan şirketler, bir noktaya kadar bu baskıya dayanmaktadır. Bu yüksek seyir devam ettiği takdirde, fiyat artışları kaçınılmaz olacaktır.

- Hangi ürünler zamlanacak?

Hangi ürün gruplarında zamların olacağında girdi maliyetlerindeki seyir belirleyici olacak. Yine de 2021’e damgasını vuran kuraklığın rekoltede düşüşlere yol açtığı hububat, bakliyat ve yem bitkileri kaynaklı olarak ekmek fiyatlarında, hayvansal ürünlerde, bakliyatta; diğer yandan küresel piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak döviz kurlarındaki değişimlerden olumsuz etkilenen bitkisel yağda fiyatların dalgalanmasının kaçınılmaz olduğunu söylemek yanlış olmaz.

- Türkiye’de tarım alanları son yıllarda ciddi anlamda betonlaştı. Ne diyeceksiniz?

Arazilerin tarım dışı amaçlarla kullanıma açılması, maalesef sektörde yaşanan önemli sorunlardan birisi. Pandemi, tarım ve gıdanın öneminin altını bir kez daha kalın hatlarla çizse de bu alanda açıkçası ciddi bir yol alınabileceğini düşünmüyorum.

Tarımsal üretimle yeterli gelir elde edemeyen arazi sahipleri daha yüksek gelir elde etme talebi, çiftçiliğin terk edilmesi, büyük şehirlere göç ve miras hukuku kaynaklı da araziler bölünüyor. Bugün tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının yanı sıra işletme ölçeğindeki küçüklük de büyük bir sorundur.

- Birkaç yıl önce hazırladığınız iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik raporunuz vardı. Onu güncellediniz mi?

2017’de yayımladığımız raporda Türkiye’yi ve dünyayı etkilemesi muhtemel iklim değişikliği temelli riskleri ele almıştık.

Ne yazık ki bu raporda sözü edilen riskler halen geçerli, aradan geçen dört yıllık sürede, bu sorunların aşılması için gerekli efor, küresel olarak yeterince sarf edilmedi. Sel felaketlerini, yüksek hava sıcaklıklarını, aşırı kuraklığı, mevsimlerin değiştiğini artık herkes bizzat görüyor. İklim değişikliği kaynaklı sıkıntılar üretime yansıyor, üretimin maliyeti artarken ürün miktarı azalıyor.

- Bu yıl ciddi kuraklıkla karşı karşıyayız. Bu özellikle hangi ürün rekoltelerini etkileyecek?

Kuraklığın etkilerini hububatta, yem bitkilerinde, ayçiçeği başta olmak üzere yağlı tohum üretimindeki azalmayla derinde hissediyoruz. Ziraat odalarına göre kuraklık nedeniyle bu yıl Güneydoğu Anadolu’da yüzde 80’e varan kayıplar söz konusu oldu. Ege Bölgesi’nde üretilen tütün de k uraklıktan olumsuz etkilendi. Manisa, Denizli, Uşak’ta üreticiler kuraklık nedeniyle yüzde 30-60 oranında rekolte kaybı yaşandığını bildirdi. ABD Tarım Bakanlığı, mayısta azalan yağışlar nedeniyle büyük bir kuraklık yaşandığını, kuraklığın arpa ve buğday üretimi etkilediği belirtildi. Raporda, Türkiye’nin 11.5 milyon ton buğday, 2.75 milyon ton arpa ithal edeceği tahmin edildi. Kuraklık nedeniyle ülkemizin birçok bölgesinde, çok sayıda üründe rekolte olumsuz etkilendi. Adı konmasa da bu ciddi bir kriz, üretimde endişe verici bir açık var.

- Bazı ürünlerde gümrük vergisi yılbaşına kadar sıfırlandı. Bu bahsettiğiniz açığa çare olur mu?

Gümrüksüz ithalat yoluyla bu açık kapatılmaya çalışılırken, küresel ölçekte söz konusu emtia fiyatlarındaki artışların yansıması da kaçınılmaz olmakta; bu da nihai ürün fiyatlarını doğrudan etkilemektedir. Şu unutulmamalıdır: İthalatla ürün fiyatlarının aşağı çekilmesi değil, hammadde tedarikinde yaşanan zorluklar, girdi maliyetlerinde yaşanan artışlarla gıda fiyatlarının daha fazla artmasının önüne geçilmesi asıl hedeftir. Bu yönüyle ithalat kalıcı değil, dönemsel bir çözüm olarak üretimin alternatif olamaz, olmamalıdır.

- 2021’i sektör nasıl kapatır? 2022 beklentileriniz nelerdir?

Önümüzdeki süreçte ekonomide iç ve dış kaynaklı yeni bir kriz tablosu yaşanmazsa, 2021’de genel ekonomiye paralel olarak sektörde yüzde 7-8 büyüme beklenebilir.

Sektör, yıl sonunda 20 milyar dolara ulaşan bir ihracat rakamı ile dış ticarette fazla vermeye devam edecek. Bu olumlu beklentileri zora sokabilecek başlıkları ise Merkez Bankası’nın Eylül Ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarında yüzde 16.74’e yükselen enflasyon ve 8.92 TL düzeyinde oluşan döviz kuru beklentilerinin gerçekleşmesini kötüleşme olarak sıralayabiliriz.

- Gıda sanayisinin şu anda en can yakıcı sorunları nelerdir?

Sanayinin en temel hammaddesi olan tarım ürünlerinin, zamanında, yerinde ve uygun fiyatla tedariki için tarımsal üretim döngüsünün kırılmadan devamı şarttır.

Sektör bugüne kadar olduğu gibi; tarımla, üretici, yetiştirici ile aynı gemide olduğunun bilincindedir ve varlığının ancak bu şekilde güvence altında olduğunu bilerek adımlar atmaktadır. Artık daha fazla hissettiğimiz küresel iklim değişikliğinin sonuçları, tarım ve gıda üretimini tehdit etmektedir. 

Bugün, hem de hiç geç kalmadan tarımsal üretim desenini iklimin zorladığı koşullara uygun şekilde planlamak ve uygulamaya koymak zorundayız. Bunun yolu da kamu öncülüğünde tüm paydaşların el ele vererek hızlıca, planlı yol almasından geçiyor.

Nihayetinde, Covid-19 pandemisi gibi beklenmeyen durumlara hazırlıklı olmanın tek yolu, üretim, üretim, üretimdir. Tüketicinin ihtiyaç duyduğu gıdaların zamanında ve uygun fiyatla karşılanması için tarımsal üretimden başlayarak tedarik zincirinin kesintisiz işlemesi kamu politikalarında öncelik olmalı. Tarım ve gıdada üretimin devamlılığı ve tüketicinin korunması için destek ve teşvikler, doğru bir planlamayla kullanılmalı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Ekonomi Haberleri

Aşan seviyelerde işlem görüyor
Enflasyon rakamlarını açıklandı
Açlık sınırı 20 bin TL’ye yükseldi
7 Kasım'a dikkat
Yıllık enflasyon yüzde 49,38 oldu