TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, ekonomik krizden çıkışın hâlâ mümkün olduğunu belirterek, "Ekonomik göstergelerin istenilen çerçeveden uzaklaştığı bu ortamda reel sektör olarak sormamız gereken şu; ekonomi yönetiminin B planı nedir?" diye sordu.
"Enflasyonla doğru yöntemlerle mücadele etmiyoruz. Bu yüzden sürekli olarak kamu kurumlarının tahminlerinin yukarı revize edildiğine şahit oluyoruz. İster enflasyon ve cari açık olsun ister CDS ve kur olsun en başta hedeflediğimiz yerlerden çok uzağız. Krediye ulaşım pahalı, yatırım ortamı zayıf. Ekonomik yavaşlama şiddetlendi. Bu politikalarda ısrar ettikçe zaman kaybediyoruz. Her kaybedilen zamanın ekonomik açıdan bir maliyeti oluyor" diyen Turan, Sözcü’den Sayime Başçı'nın sorularını yanıtladı.
Turan, “Globaldeki ve Türkiye'deki gelişmeler doğrultusunda sonbaharda bir ani duruş öngörüyor musunuz?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Finansal açıdan takip ettiğimiz iki mühim konu var. Bunlardan ilki Kur Korumalı Mevduat'ta ağustos ortası ile vade sonuna geliniyor. Şirketlerin KKM'yi ne kadar döndüreceği önemli. İkincisi sonbahardaki eurobond, sendikasyon dönüşleri. Yabancı yatırımcıların belirsizliklerden dolayı çok da istekli olmadıklarını duymaktayız. Döviz arzında yaşadığımız her sorun TL'de değer kaybı anlamına geliyor. Dolayısıyla bu iki dönem TL açısından riskler barındırıyor. Öte yandan hem yüksek enflasyon hem de finansal koşulların sıkılaşması sonucunda, son dönemde ekonomideki yavaşlamanın şiddetli olduğunu analiz ediyoruz. Bu hem iç talepteki yavaşlama ile ilgili, hem de ihracat ve dış talepten kaynaklanmakta. Özetle, önümüzdeki dönem hem TL'nin seyri, hem enflasyon ve finansal koşullar ekonomik büyüme üzerinde risk oluşturuyor.”
Turan, "Mevcut ekonomi ve para politikası kararlarının yarattığı çelişkiler ile finansmana erişim konusundaki sıkıntılar, yüksek kredi faizleri, nasıl bir yatırım ortamı yaratıyor?" sorusu üzerine ise şu açıklamayı yaptı:
"Türkiye enflasyon hızlanmışken, düşük faiz politikası tercihi yaptı. Bu tercihin bugün sonuçlarını yaşıyoruz. Bunlar yüksek enflasyon ve artan döviz talebi. İkinci aşaması da yüksek kredi faizi, yükselen risk primi ve yabancı sermayeye erişimin yani döviz kaynağına erişimin zorlaşması. Bunlar olurken, kuru kontrol edebilmek adına Merkez Bankası rezervlerini harcıyoruz. Alınan tüm bu makro ihtiyati tedbirlerin maksadının sıkılaştırma değil de esas olarak dövize kaçışı engellemek adına yapıldığını düşünüyoruz. Kaçınılmaz sonuç, finansal koşulların sıkılaşması ve krediye erişimin daha da zor hale gelmesidir. Günün sonunda hem yüksek enflasyon hem yüksek kredi faizi hem de değer kaybeden bir TL ile karşı karşıyayız."
TÜSİAD Başkanı Turan, soru üzerine, Türkiye'nin 'en önemli ilk 3 sorunu'nu ise şöyle sıraladı:
"Kurumların yıpranması, adalette yaşadığımız problemler ve ülkemizin geleceği açısından çok önemsediğimiz eğitim kalitesindeki düşüş, beyin göçü. Ekonomide sorunları hızlı ve doğru adımlarla çözersiniz fakat yukarıda saydığımız bu üç konuda kararlılıkla ilerlemek zaman ister. Bu konularda ileriye gitmediğiniz müddetçe ülke olarak kalkınamıyorsunuz."