İŞ-KUR isminden de anlaşılacağı gibi; kişinin işini kurması, kurmasına yardımcı veya ön ayak olmasıdır. Yol göstermek, rehber olmaktır. Kendi işinde ayakta durmayı öğrenmek, öğretmektir. Elindekilerle yetinip şükretmektir, israftan kaçmaktır…
Evet, bugün ve yarın için insanın bir gelirinin olması, birkaç ay da olsa maddiyatının düzelmesi, mağduriyetlerin giderilmesi, son bulması, son derece güzel… Ama yarınlar, gelecekler, ileri ki nesiller için, içinden çıkılmaz bir yol alır. Üretimin olmadığı yerde daima sefa sürme düşüncesi iyiye alamet değildir. Üretim yoksa yoksulluk baş gösterir. Kıtlık ortaya çıkar, insanlar sefalete sürüklenir.
İŞKUR bazı konularda bir çeşit susturucudur. Ülkelerin gıpta ettiği gençlerimizi uyuşuk, pısırık, tembel, kıpırdamayan, okey salonlarında yalpalanan, çarşı sokaklarında tur attırılan, ikindiye kadar yataklarda kıvranan nasıl olsa maaşım, aylığım tıkır tıkır işliyor. Ben neden çalışayım? Hesabı…
Sağda solda birikmişi çarçur etmek, ülkenin geleceği, ayakta kalması, bekanın sürmesi için bir felakettir, bir uçurumdur, gözü kapalı bir bataklığa saplanmaktır...
Allah her bölgeye farklı bir güzellik sunmuş. Bu dağlarımızın güzelliği de, sabrı da büyük küçükbaş hayvanlardır. Kırlarda yaşamdır. İŞKUR’un 3-6-9 ayda bir umutlandırdığı, tüm işsizlerin “belki ismim çıkar” umuduyla heveslendiği, yarına yarınlara amacı, gayesi, hedefi, projesi, niyeti olmayan günlük umutla yaşamaya tutunan, geleceğe hayal kurmayan, kurmaya cesaret etmeyen bir gençlik…
Karamsarlığa sürüklenen bu gençler için ne mi yapılır?
Gelin geç olmadan İŞ- KUR istihdamı için her dönem gönderilen nakit havuzunun musluğunu bir yıl kapatalım. Bir yılın ardında biriken nakit havuzunun musluğunu açarak dev bir alana en az masrafla prefabrik şeklinde farklı birimleri oluşturulacak güzel bir hayvansal beyaz ve kırmızı ürün fabrikası kurulur. Süt üretimi, peynir üretimi, yoğurt üretimi, et üretimi, tere yağ üretimi, sucuk üretimi, yün üretimi, deri üretimi… Dev bir tavuk çiftliği kurularak yumurtasını o fabrikanın belli biriminde paketleme… Aynı fabrikanın farklı bir biriminde saf sütten yapılan çeşit çeşit lezzetli dondurma türlerini yapılır. Yüzlerce genç fabrikadan istihdam edilecek. Bu fabrikalara ürün yetiştirecek kırsal kesimlerden, köylerden yüzlerce aileye gelir sağlayacak. Ve köylere geri dönüşüme teşvik amaçlı bu ve benzeri her türlü ürünlerin alımını garantileyen üretici köylüyle sözleşme…
Askeri noktalara, öğrenci pansiyonlarına, halkımıza dışarıdan gelen peynir, yoğurt, yumurta, tereyağı, sucuk vb. ürünleri yerli ve milli ellerle üretelim tüketelim…
İki komşu ülkemiz; üretilen ürünlerin ticareti için açılan ve açılacak kapılarla bizi bekliyor.
Maden fabrikası kurulmalı; madenlerimiz kamyonlarla yurt dışına çıkacağına, işlenip tekrar onlardan satın alacağımıza; kendi insanımız taşısın, kendi insanımız işlesin, kendi insanımız alım satımını yapsın…
Bugün ki İŞKUR zengin bir babanın evladına bıraktığı miras misalidir. Evladım çalışma üretme ye ye bitmez düşüncesidir.
Üretim olmazsa gün be gün çoğalan tüketici okey salonları ne kadar ayakta kalır?…
Neden üretimde küçük bir YENİ ZELLANDA ülkesi olmayalım? Çok mu zor? Bu konuda inancımız, imanımız ve imkânlarımız da var. Ne mi eksik? Ticarette iyi bir rehber, deneyim ve güzel bir cesaret…
Ülkemizin hele ki ilimizin genç, dinamik, başarılı, çalışkan, üretken potansiyeline sahip bireylerin; 3-6-9 ay gibi kısa vadelerle umutlanan tüketici gençler yerine daima ülkeye ve geleceğe ideali hedefi olan üretimli gençlere imkânlar sunalım...
Alanında okumuş nice veteriner, makine, ziraat mühendislerimizin kendisini yetiştirmesine, geliştirmesine; 6 aylık İŞKUR sonrası bir istihdam garantisi olmayan, genç kardeşlerimizin, bacılarımızın yuvalarına uzun ömürlü kalıcı hayallerini, düşlerini umutlarını taşımalarına ön ayak olalım...
Selam ve dua ile…