Anayasa Mahkemesi, Gezi davasında mahkum olduktan sonra milletvekili seçilen Can Atalay hakkında hak ihlali kararı vermişti.
İstanbul 13. Ceza Mahkemesi'nin AYM kararını uygulayarak Atalay'ı serbest bırakması beklenirken, yerel mahkeme dosyada karar verme yetkisinin Yargıtay'da olduğunu belirterek dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne göndermişti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi bugün Can Atalay’ın mahkumiyet kararını onayan bir önceki kararın doğru olduğunu belirterek, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararına uymayı reddetti.
AYM'nin "Anayasa’yı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını" kaydeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.
Yargıtay 3. Dairesi ayrıca Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi için TBMM'ye bildirimde bulundu.
Yargıtay'ın AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına gelen tepkileri canlı anlatım sayfamızdan aktarıyoruz
Yargıtay'ın Atalay kararı ve AYM üyelerine yönelik suç duyurusu, çok sayıda tepkiyi de beraberinde getirdi.
BBC Türkçe'ye konuşan Eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Prof. Dr. Osman Can, "Bu AYM'nin görevini yapamaz hale gelmesi, tamamen işlevini yitirmesi gibi bir sonuç doğurur. Buna siyaset bilimde darbe derler. Bir an evvel bu hatalardan dönmeleri gerekiyor" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı Hayati Yazıcı, X paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
"Öyle olaylar olur ki, analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz. Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler, sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez."
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise Yargıtay'ın kararını "kalkışma girişimi" olarak niteleyerek, bugün saat 21.00'de parti grubunu olağanüstü kapalı toplantıya çağırdı:
"Yaşanan gelişmeler hafife alınamaz, görmezden gelinemez. Bu, anayasayı ihlal suçunun ötesinde anayasal düzene karşı kalkışma girişimidir. Derhal bastırılmalıdır."
Twitter paylaşımını geçinTwitter içeriğine izin veriyor musunuz?
Bu makalede Twitter içeriği bulunmaktadır. Çerez ve diğer teknolojileri kullanıyor olabilirler, bilgisayarınıza herhangi bir şey yüklenmeden önce sizin rızanızı alırız. İzin vermeden önce çerez politikasını okumak ve gizlilik politikasına göz atmak isteyebilirsiniz. Bu içeriğe ulaşmak için lütfen "kabul et ve devam et" seçeneğine tıklayın.
AYM üyeleri tarihte ilk kez, verdikleri karar sebebiyle alt mahkeme tarafından Anayasa'yı ihlal etmekle suçlandı.
Yargıtay 3'üncü Dairesi, AYM üyeleri hakkında "Anayasa hükümlerini ihlal ettikleri ve kendilerine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak, hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullandıkları" değerlendirmesi yaptı.
"AYM üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için" Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Yargıtay 3. Dairesi kararında ayrıca AYM tarafından tehdit edildiklerini savundu:
"Bugüne kadar birçok terör örgütü veya üyesi tarafından hem sosyal medya hem de yazılı ve görsel basın üzerinden ya da ilk derece yargılamaları veya temyiz incelemesi sırasında gönderilen dilekçelerle sürekli tehdit edilen Dairemiz üyelerinin, bir de Anayasa Mahkemesi tarafından bu şekilde tehdit edilmesi de esef verici ve manidar bulunmuştur.
"Ülkemizde Anayasa Mahkemesi sadece yasaları iptal ederek yasama organının alanına müdahale etmemekte; ayrıca, bazen yasa koyucu gibi davranarak Anayasa'ya göre aralarında astlık üstlük ilişkisi bulunmayan yüksek mahkemeler üzerinde de süper temyiz mahkemesi olarak vesayet makamı gibi davranmaktadır.
"Yasama, yürütme ve yargı erki sadece bir görev dağılımıdır. Yargının yeri ise, diğer iki erkten farklıdır. Yargı ne zaman aktivist davranış sergilerse, o zaman meşruiyetini yitirecek ve sorgulanmaya başlayacaktır."
Eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Prof. Dr. Osman Can, Anayasa'nın 153. maddesine göre AYM kararlarının tüm yargı mercilerini bağladığını ve bunun "tartışma dışı" olduğunu söylüyor.
Yargıtay'ın kararıyla ilgili olarak, "Bu hukukla izah edilebilir bir şey değil, tamamen hukuk dışına sapmış bir güç gösterisidir" diyor:
"Kişisel/kurumsal egolarını gerekçe haline getirip Anayasa'yı uygulamamaya çalışan, Anayasa'nın açık hükümlerine karşı direnen bir Yargıtay vardır. Bu direnç neticesinde artık hiçbir mahkeme, Anayasa'da açıkça yer almasına rağmen AYM kararlarına uymayacak."
"Bu AYM'nin görevini yapamaz hale gelmesi, dolayısıyla tamamen işlevini yitirmesi gibi bir sonuç doğurur. Buna siyaset bilimde darbe derler. Bir an evvel bu hatalardan dönmeleri gerekiyor."
Can, Yargıtay ve ilk derece mahkemesinin AYM kararını uygulamayarak Anayasa'yı ihlal ettiğini belirtiyor:
"Anayasa'nın 154. maddesi açık. AYM kararını uygulamayan İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri Anayasa'yı ihlal ettiler, Yargıtay da bu ihlali pekiştirdi. Fakat Anayasa'yı ihlal edenler, AYM'yi Anayasa ihlaliyle suçlayarak suç duyurusunda bulunuyorum diyorlar. Bu garabeti hukuken tartışabilme imkanımız yok."
"Yargıtay kararında bir bakıma metodolojik bir çarpıtma yapılıyor ve bu çarpıtmanın neticesinde hükümler kuruluyor. Hukuken takip edilmesi mümkün olmayan bir gerekçelendirme yapılıyor."
"Yargıtay, AYM’nin yargısal aktivizm yaptığını söylüyor ancak burada duygusal bir itiraz ve kırılgan bir ego savaşı olduğu görünüyor. Dolayısıyla çok duygusal ve kişiselleşmiş bir karar. Yargıtay'ın 'AYM kararını tanımıyorum' deme hakkı hiçbir surette yoktur. Artık burada hukuk tartışmasının ötesine geçtik."
'Hukuk dışı bir spekülasyon yapılıyor'
Anayasa’nın 83. maddesinde "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz" ifadesi yer alıyor.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Can Atalay kararına uyması halinde Fethullah Gülen, Adil Öksüz, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok gibi firari Gülen yapılanması üyeleri ve PKK yöneticilerine de milletvekilliği ihtimalinin doğacağını ileri sürdü.
Can ise bu değerlendirmenin hukuk dışı bir spekülasyon niteliği taşıdığını söylüyor:
“Bu o kadar spekülatif ve manipülatif bir yaklaşım ki… Parlamento dokunulmazlıkları her zaman kaldırabilir. Dolayısıyla yargılamanın önünü her zaman açabilir. Bahsedilen kişilerle ilgili zaten mahkûmiyet kararı verilmiş, zaten milletvekilliğine adaylığını koyamazlar."
Peki, AYM üyeleri bu suçlamayla yargılanabilir mi?
Can'a göre, AYM üyelerinin bu suç duyurusu ile nasıl yargılanacağını tartışmak dahi "abes".
Nitekim kanuna göre, AYM üyeleri hakkında bir soruşturma sadece AYM Genel Kurulu kararıyla yapılabiliyor. Bunun yanı sıra AYM üyelerini yargılama yetkisi de AYM'de.
Can, "15 üyeli AYM'de Can Atalay kararına muhalif 6 üye bulunuyor. Halbuki AYM'nin karar verebilmesi için en az 10 kişiyle toplanması gerekiyor. Dolayısıyla böyle bir yargılama zaten söz konusu olamaz" diyor.
'Son inceleme mercii Yargıtay'
Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi, Anayasa'nın 154'üncü maddesine göre; adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciinin Yargıtay olduğuna dikkat çekti.
Kararda, AYM'nin Can Atalay'ın bireysel başvurusu hakkında verdiği hak ihlali kararında hukuki değer ve geçerlilik olmadığı, bu bağlamda Anayasa'nın 153'üncü maddesi kapsamında uygulanması gereken bir karar bulunmadığı belirtildi.
Can Atalay hakkında verilen mahkumiyet kararının temyizi üzerine yapılan temyiz incelemesi sonucu 28 Eylül'de karar verildiği ve söz konusu kararın onandığına işaret edilerek, kesinleşen karar karşısında; AYM'nin söz konusu ihlal kararına uyulmamasına karar verildi.
'Yargıtay'ın AYM kararına uymama yetkisi yoktur'
Kararı BBC Türkçe'ye değerlendiren Avukat Ali Gül, "hukuk skandalı" yorumunda bulundu:
"Yargıtay 3.Ceza Dairesi tarafından AYM’nin kararına uyulmamasına ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir hukuk skandalıdır. Anayasa’nın 153’üncü maddesi açıktır. Anayasa Mahkemesi’nin kararları, tüm kurumları, tüm kişileri, 7’den 77’ye herkesi bağlar.
"Yargıtay’ın veya bir başka mahkemenin, 'Ben AYM’nin kararına uymuyorum' deme yetkisi, imtiyazı, lüksü yoktu ve olamaz. Böyle bir eylem Yargıtay’ın “Ben Anayasa’nın hükümlerini tanımıyorum” demesi anlamına gelir."
"Yargıtay’ın Anayasa’nın hükümlerini tanımadığı bir ülke ne hukuk devleti ne de anayasal bir cumhuriyet olarak adlandırılabilir. Böyle bir ülkede mahkemelere gidip gelmenin bir anlamı yoktur. Böyle bir ülkeye ne yatırım gelir, ne hukuki ve finansal güvenlik tesis edilir."
Ne olmuştu?
Avukat Can Atalay, 14 Mayıs'ta yapılan genel seçimlerde milletvekili seçildi. Ancak Gezi Parkı Davası'nda aldığı 18 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından onandığı için tahliye edilmedi.
Atalay’ın avukatları, Anayasa'nın milletvekillerine yasama dokunulmazlığı getiren 83. maddesine dayanarak seçim sürecinin ardından müvekkillerinin tahliyesi ve hakkındaki yargılamanın durması istemiyle Yargıtay’a başvurmuş, Yargıtay bu talebi reddetmişti.
Can Atalay, Yargıtay'ın kararı sonrası avukatları aracılığıyla AYM'ye bireysel başvuruda bulunmuştu.
Atalay’ın tahliye ve hakkındaki yargılamanın durdurulması istemi ay başında görüşülmüş, AYM başvuruyu Genel Kurul’a sevk etmişti.
Genel Kurul ise Can Atalay'ın seçilme hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönlerinden hak ihlali olduğuna karar verdi.