Temel: Esas darbe halkın iradesini tanımamaktır
İktidarın “darbe” açıklamalarına tepki gösteren HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, siyasi operasyonları anımsatarak, “Esas darbe halkın iradesini tanımadığını beyan etmektir” dedi.
14 Mayıs seçimleri yaklaşırken iktidar yetkililerinden “darbe” sesleri yükselmeye başladı. Bu açıklamalarla birlikte başlatılan siyasi operasyonlarda çok sayıda siyasetçi, gazeteci, hukukçu ve sanatçı gözaltına alındı, bir kısmı tutuklandı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Basın, Yayın ve Propaganda Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, iktidar sözcülerinin 14 Mayıs seçimlerine ilişkin yaptığı “Siyasi darbedir” açıklamaları ile siyasi operasyonları değerlendirdi.
İKTİDARIN ZİHNİYETİ
“14 Mayıs siyasi bir darbe girişimidir” sözlerinin sadece İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun değil mevcut iktidarın zihniyeti olduğunu söyleyen Temel, “AKP’nin iktidara gelmesini sürekli olarak halka dayandıran, milli iradeden dem vuran iktidar; kaybettiğini, toplumsal zemini yitirdiğini, muhalefetin giderek alternatif hale geldiğini görünce bunu tanımayacağını, kabul etmeyeceğini ima ederek ‘darbe’ tanımlaması yaptı. Bunu darbe olarak tanımlamak pervasızlıktır. Kendilerinin iktidara geldiği yöntemi başkaları iktidara gelince veya iktidarlarına alternatif olunca ‘darbe’ olarak tanımlamak başka organizasyonların çevrileceğine dair bir işareti de veriyor” diye konuştu.
HALKIN İRADESİNİ TANIMAMAK
İktidarın halk iradesine yönelik tutumun bilindiğini söyleyen Temel, şunları kaydetti: “Biz vekillerimizin tutuklandığı, eş başkanlarımızın tutuklanıp içeri atıldığı sürece bir siyasi darbe olarak tanımladık. Güya dokunulmazlıklar kaldırıldı mecliste ama esasen bu siyasi bir darbeydi, irade tanımamaydı. Daha sonra kayyım uygulamaları oldu. Biz 29 Mart seçimlerinde başarı sağladık. Eş başkanlarımız, belediye başkanlarımız mazbata almadan önce İçişleri Bakanı 1 Nisan'da toplantı yapmış, mazbatalara el konulmasına, kayyım atanması kararı almış. İradeye bu kadar saygısızca yaklaşan bir iktidar var. Dolayısıyla bunlar bizim açımızdan sürpriz değil. İstanbul seçimleri bunun somut bir örneği. 29 Mart'ta bizzat Erdoğan çıktı, Ekrem İmamoğlu'nun seçim kazanmasına karşı ‘13- 14 bin oyla kimse seçimi aldığını iddia edemez’ dedi ve sonuçları tanımayarak seçimleri tekrar etti. Bu sefer Ekrem İmamoğlu sandıktan daha büyük bir farkla çıktı. Dolayısıyla 14 Mayıs'ta karşılaşacağımız en büyük zorluk bu iktidarın milletin iradesini aleyhine döndüğünde tanımama girişme ve eğilimi taşıması. Açıklamaları bunun şifreleri niteliğinde. O açıdan biz bu açıklamaları tehlikeli biliyoruz, bu açıklamaları demokrasiye darbe olarak tanımlıyoruz. Esas darbe halkın iradesini tanımamayı beyan etmektir.”
SANDIĞA SAHİP ÇIKMA ÇAĞRISI
AKP’nin toplumun iradesine yönelik darbe mekaniklerini devreye sokarak iktidarının sürdürdüğünün altını çizen Temel, 14 Mayıs’ta da böyle bir riskin mevcut olduğunu belirterek, “Bizim oylara, sandıklara sahip çıkma çağrılarımız, bu tehlike karşısında bir tedbirdir. Halkımızdan o gece hiçbir şüpheye girmeksizin kendi kullandıkları oyun rengini ve sonucunu takip ederek, sahip çıkarak çeşitli oyunlara, provokasyonlara ve karanlık senaryolara asla zemin ve şans vermeyerek, bu iktidarı yenilgiye uğratmalarını talep ediyoruz ve bunun çağrısını yapıyoruz” dedi.
‘OPERASYONLAR, SEÇİM KAMPANYASI’
HDP’nin 2015 yılından bu yana sistematik darbe uygulamaları ile karşı karşıya olduğunu vurgulayan Temel, “Vekillerimizin dokunulmazlıklarının kaldırılması, kayyım atamaları, belediyelerimizi tüm kayyumlardan geri almamıza rağmen tekrar kayyumların atanması ve partimizin sürekli kapatılma davası ile karşı karşıya kalmasına kadar ki süreç tamamen sistematik bir darbe uygulamasıdır. Seçim arifesinde de çeşitli sahte tanıklıklar yaratılarak tekrar bir kumpas kuruldu. Diyarbakır'da 150'yi aşkın aktif çalışma içerisinde olan arkadaşlarımız gözaltına alındı, çoğu tutuklandı. Özellikle Kürt gazetecilerin, özgür basın çalışanlarının hedef alınması seçimin kritik süreçlerinde bir darbedir. Neye darbedir? İfade özgürlüğüne, halkın haber alma özgürlüğüne darbedir. Avukatların gözaltına alınması seçim güvenliğine yönelik bir darbedir. Bunların hepsinin hangi odaklar tarafından organize edildiğini biliyoruz. Bunlar merkezi düzeyde planlanan AKP-MHP iktidarının seçim kampanyası” ifadelerine yer verdi.
‘BOYUN EĞECEK TEK BİR YEŞİL SOL PARTİ’Lİ YOK’
HDP’nin 30 yıldır darbe sistematiği ile karşı karşıya olduğunu belirten Temel, şunları kaydetti: “Muhalefetin en büyük sorunu şudur: Bu uygulamaları bir yerlerde başlattıklarında güçlü bir şekilde karşısında durmamak, kendilerine dokunulduğunda ses çıkarmak; demokrat olmanın, adil olmanın, darbe karşıtı olmanın gereği değildir. Bu daha çok kendi çıkarına dokunma halinin yarattığı bir tepkidir. Başından beri, ‘Kayyım Kürt halkının seçtiği belediyelere uygulanırsa bu Türkiye'ye de yayılır’ dedik. Nitekim bütün muhalefeti hedef alan açıklamalar geliyor. Esasen darbe, seçim arifesinde dinamik güçleri tutuklama, gözaltına alma, baskılamadır. AKP iktidarı artık halktan toplumdan umudunu kestiği için bir darbe uygulaması ile ayakta durabiliyor ama buna boyun eğebilecek tek bir HDP'li tek bir Yeşil Sol Partili yoktur.”
‘MUHALEFET BU UYGULAMALARA SESSİZ KALMAMALI’
Temel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer ülkenin başına bela olan bu iktidarın gitmesini istiyorsak, muhalefet, demokratik, adil, Kürt sorununu çözmüş, halkların kardeşçe birlikte yaşadığı bir Türkiye'den yanaysa, seçim öncesi iktidarın bu uygulamalarına karşı sessiz kalmamalı, seçim sonrası da bu provokatif uygulamaları devreye koyacak odaklara yönelmelidir. Biliyoruz ki Türkiye'de demokratikleşme, değişim süreçleri her zaman karanlık odakların operasyonlarıyla sabote edilmiştir. Muhalefet Türkiye'yi yönetmeye adaysa bu odakların kirli oyunlarını görmeli ve tepki göstermeli, deşifre etmeli. Yeşil Sol Parti olarak bizim parlamento seçimlerinde pusulada Yeşil Sol Parti dışında tek bir partiye oy vermememiz lazım. Bizim parlamento seçimleri için kullanacağımız tek bir pusula var ve o pusulaya tek bir mühür vurulmalı. Bu mühür Yeşil Sol Partinin altında olmalı. Cumhurbaşkanlığı seçimi için zaten ayrı bir pusula var. Parlamento seçimlerinde pusulaya birden fazla mühür vurulması oyu geçersiz kılar.”