Yakınlarını Kaybedenlere “Yas Danışmanlığı” Yapılmalı
Psikolog Ebru Özer Özkul, yakınların kaybeden depremzedelerin yaslarını sağlıklı bir şekildeyaşamaları için kendilerine “Yas Danışmanlığı” desteği verilmesi gerektiğini söyledi.
HAKKARİ OBJEKTİF HABER
Psikolog Ebru Özer Özkul, deprem felaketinde yakınlarını kaybeden insanlara “Yas
Danışmanlığı” desteği sağlanmasının önemine değindi.
Özkul, özellikle çocuklarının kaybeden çiftlerin yas danışmanlığına ihtiyacı olduğunu belirterek, “Çocuk kaybı geleceğin kaybı olarak algılanıyor. Eşler birbirini seviyor olsa da ortak anıları yok olunca evlilik dinamiği olumsuz etkileniyor. Birbirleriyle aynı ortamda kalmaları zorlaşıyor. Yas danışmanlığı bu durumda olan çiftlerin süreci atlatmalarına büyük katkı sağlar” dedi.
Ebeveynlerini kaybeden çocukların durumunun da önemli olduğunu vurgulayan Ebru Özer
Özkul, özellikle küçük yaştaki çocukların bu durumu anlamlandıramadığını ifade ederek
“Ebeveynlerinin bir anda ortadan yok olması onların dünyasının yok olması demek. Bu çocuklara
psikolojik destek verilmesi ve güvenli ortam sağlanması gerek. O güvenli ortamda yavaş yavaş
gelecekleri filizlenecektir” diye konuştu.
Türkiye’yi sarsan büyük deprem felaketinin, depremi yaşayan tüm insanlarda travma sonrası stres
bozukluğu oluşturduğunu kaydeden Psikolog Ebru Özer Özkul, barınma, ısınma, yeme-içme gibi
temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra depremzedelere psikolojik destek verilmesi ve bunun
devamlılığının sağlanmasının önemine de dikkat çekti.
Psikolog Ebru Özer Özkul şu bilgileri verdi:
Yas Süreci Tamamen Kişisel
Özellikle depremde yakınlarını kaybedenler ağır bir travma yaşadı. Şimdi yaslarını yaşama zamanı. Yas
süreci tamamen kişisel. Bu süreçte insanlar acılarını yaşıyor, yas tutuyor, yaşadıkları durumu
kabulleniyorlar. Bunun süresi kişiden kişiye değişiyor. Bazıları yakınlarının kaybını kabullenip yas
sürecini çabuk geçirebiliyor. Depremzedelerden, bu durumda olan hatta normal hayata dönüp diğer
insanlara yardım edenleri gördük. Ancak bazılarının bunu atlatması hiç de kolay olmuyor. Bu nedenle
yakınlarını kaybeden insanların normal hayatlarına dönebilmeleri ve yas sürecini atlatabilmeleri için
kendilerine ‘yas danışmanlığı’ hizmeti verilmesi son derece önemli.
Grup Terapileri Çok Önemli
Deprem bölgesine psikologlar konuşlandırılmalı. Depremzedeler için özellikle grup terapileri çok
önemli. Aynı durumda olan insanları gruplandırarak grup terapileri yapılmalı. Örneğin çocuklarını
kaybedenler aynı grupta olmalı. Kendisi gibi insanlarla bir arada olması kişinin yasını atlatabilmesi için
önemli. Bir başkası onunla aynı durumu yaşayıp dillendirebilir. Gruptaki birinin durumla başa çıkması
ve bunu atlatması diğerlerine olumlu örnek olacaktır. Birbirlerinden güç alırlar.
Psikolojik Yardımın Sürekliliği Sağlanmalı
Kriz danışmanlığı, travma sonrası stres bozukluğu ve yas danışmanlığı bir ekip çalışması gerektiriyor.
Ayrıca psikolojik danışmanlığın sürekliliği çok önemli. Bir ay psikolojik yardım sağlayıp sonra
çekilmek, ‘hadi bakalım devam edin’ demek insanlar için daha travmatik olabilir. Psikolojik yardım
takip gerektiriyor, küçük hedefler belirleyerek ilerlenmeli.
Hayata Tutunacak sebepler Verilmeli
Depremzedelerin yas sürecini atlatıp ayağa kalkabilmeleri için onlara hayata tutunacakları sebepler
verilmeli. Duygusal enerjiyi kaybedilen kişiden çekip başka bir ilişkiye ya da başka bir amaca
yönlendirmek, yeniden yatırım yapmak gerekiyor. Kişi bununla yaşamayı öğrenmeli. yapmak zorunda
olduğu şeyleri yapmaya devam etmeli . Yeniden hayata başlayabilme güdüsü, duygusu sağlanmalı. Bu
da en az bir yıl sürüyor. Evet yakınlarını kaybetti ama onu seven başka insanlar da var ve onun
sevebileceği başka insanlar var. Bunu kabullenmesi gerekiyor. Travmayı atlatabilmek için kendini
düşünmeli, kendi geleceğini kurmalı. Yas danışmanlığı yapacak psikologların bu süreçte etkin
olacağını düşünüyorum.
Bir Kişinin kederi 150 Kişiyi Etkiliyor
Sadece depremi yaşayanlar değil, buna tanık olanlar, sosyal medyadan, yazılı ve görsel basından takip
edenler de travma sonrası stres bozukluğu yaşayabiliyor. Keder çok bulaşıcı bir his. Duygusal olarak
birbirimize bağlıyız. Bir kişinin kederi 150 kişiyi etkiliyor. Daha içselleştiren ve depremzedelerle
empati kuran insanlarda bu durum ortaya çıkabiliyor. Çok fazla etkileniyorlar. Benim binam sağlam mı
diye belediyelere birçok başvuru var. İnsanlar kendi hayatlarından endişe ediyor, gelecek kaygısı
duyuyorlar. Deprem korkusu nedeniyle İstanbul’dan taşınan aileler var.
Toplumsal psikolojimizin düzelmesi için de zamana ihtiyacımız var. Bu bir süreç gerektiriyor. Ne kadar
yaraları sarsak da bu hemen geçmeyecektir. 1999 depreminin psikolojik etkilerini hala yaşıyoruz.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Deprem felaketini atlatanlar ve buna tanık olan insanların bir kısmı akut stres bozukluğu yaşıyor.
Kişiden kişiye değişmekle birlikte bu durum ortalama 1 ay kadar sürüyor. Durum 1 aydan 3 aya kadar
devam ettiğinde bunu ‘Travma Sonrası Stres Bozukluğu’ olarak isimlendiriyoruz. Bu aşamada
psikolojik destek şart. Bu sürede travmayı atlatıp hayatını yoluna koyamayan insanların psikolojik
destek alması gerekiyor. 3 aydan daha fazla devam ederse ‘kronik travma sonrası stres bozukluğu’
diyoruz. Bu daha uzun sürede tedavi edilebiliyor.
Travma; insanın daha önce karşılaştığı durumlara benzemeyen ve insanın dağılmasına sebep olan bir
durum. İnsanın zaman kavramını bitiriyor, nesneyle bağlantısını koparıyor. Güvenlik algımız, dış
dünya algımız travmayla birlikte, zaman kaymasıyla birlikte bozuluyor. İçsel yıkılma ve bozulma
meydana geliyor. Daha önceki baş etme yöntemleriyle bu durumda işe yaramıyor,
anlamlandıramıyoruz.
Travma sonrası akut stres çocuklarda uyku sorunları, huzursuzluk, altını ıslatma, gece ağlayarak
uyanma, öfke nöbetleri, okul başarısında düşme ve oyun isteğinde azalma gibi sorunlara yol açıyor.
Yaşam ve mekan kaybını, bu olayları anlamlandıramıyorlar. Sonrasında bu durum onların bilişsel
gelişimini, özgüvenini, okul başarısını, sağlıklı ilişkiler kurmasını olumsuz etkileyebiliyor.
Yetişkinlerde ise korku, öfke, suçluluk duygusu, hissizleşme, şok ve inkar olabiliyor. Kabulleniş ve yas
tutma olayı gecikebiliyor, kaçınma duygusu yaşayabiliyorlar. Bazen gelecekle ilgili hayal kuramama
durumu ortaya çıkıyor.