AK Partili Ünal: FETÖ siyasete sızmayı hiç düşünmedi
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, katıldığı programda FETÖ ile işbirliği yapıp yapmadığına dair soruya “Asla” diyerek yanıt verdi. "FETÖ ile işbirliği yaptınız mı" sorusuna da Ünal "Siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler." dedi.
Haber Global’de yayınlanan ‘Jülide Ateş’le 40’ programına konuk olan Ünal, “Ayasofya neden şimdi ibadete açıldı?” sorusuna “Çünkü şimdi zamanıydı. Benim çocukluğumun gençliğimin, hepimizin ortak hayaliydi Ayasofya’nın ibadete açılması. Burada şuna karşı çıkıyorum; 1934’te devlet aklı Ayasofya’yı müzeye dönüştürmüşse, bugün aynı devlet aklının onu camiye dönüştürmesi birbirinin karşıtı değildir” dedi.
Ünal’ın diğer bazı sorulara yanıtları şöyle:
Netflix’i RTÜK’e mi bağlamak istiyorsunuz?
Burada karar verici irade ben değilim. Siyasetin bir sorumluluğu vardır. Siyaset toplumsal sorunların çözüm yoludur. Netflix ile ilgili toplum bir denetim yapıyor zaten. RTÜK’ün Netflix ile ilgili pozisyonu nedir, hükümet ne düşünüyor bilmiyorum.
Mahir Ünal İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinden yana mı?
Bir metinden söz ediyoruz. Bir metin toplumun ahlaklı ya da ahlaksız olmasını sağlamaz. Yani sözleşmeyi iptal ettiğimiz gün toplumun ahlak seviyesi artacak bakış açısını kabul etmiyorum. İstanbul Sözleşmesi aileyi ve kadını, özelde kadına karşı şiddeti, genelde şiddetin toplumsal hayattan arındırılmasına yönelik birçok önlemlerden bahsediyor. Bu bir paradigmanın bir bakış açısının ele alındığı genel bir paket. Bu yönüyle bakıldığında İstanbul Sözleşmesi’nde bulunan bazı ifadeler bazı kesimlerde bir rahatsızlık oluşturdu. İnsanların özellikle son dönemde aile içi şiddetin artması ki bu sadece Türkiye’de değil, dünyada psikopatoloji ciddi anlamda artıyor. Mesela Amerika’da bu konuda yayınlanmış yüzlerce makale var. Bu psikopatolojiyi bir inanç, bir siyasi görüş üzerinden konuşmak başka bir şey. Burada temel sorun; şiddeti, psikopatolojiyi, nevrotik bozuklukları bir siyasi görüşün, dini görüşün doğurduğu sebepler gibi konuşmak son derece yanlış. Burada AK Parti İstanbul Sözleşmesi ile ilgili değerlendirmelerini yapıyor. Tarafları dinliyor ve bununla ilgili verilecek karar kamuoyu ile paylaşacak. Ben İstanbul Sözleşmesi konusunda ortadayım. Bir sözleşme üzerinden ahlak ya da ahlaksızlığın ortaya çıkacağını düşünmüyorum.
Ali Babacan AK Parti oylarını bölebilir mi?
Bugüne kadar yaptığımız araştırmalarda ne Babacan’ın ne de Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu parti bizim tabanımızdan oy gitmiş değil. Zaten oy diyebileceğimiz bir oy oranları da söz konusu değil.
FETÖ’nün siyasi ayağı kim ya da kimler?
İsmet Özel der ki; “Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar.” Aslında her şey biz yaşarken oldu. Yani FETÖ de, 15 Temmuz darbesi de, 7 Şubat MİT krizi de biz yaşarken oldu. FETÖ’cü dediğimiz insanlar, 1995’te, 99’da, 2008’de, öğretmen olarak, hâkim ya da savcı olarak ya da emniyet mensubu olarak hayatın içerisinde bizimle birlikte yaşayan insanlardı. Sivil toplum örgütü görünümlü yapı bir gün devleti ele geçirmek istediğinde bunların aslında bir dini yapı olmadığı, sivil toplum kuruluşu olmadığını gördük. Bu yapı siyasetle kurduğu ilişkide siyaseti aşağıların aşağısı olarak görüyor. Siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler. Siyasetle kurdukları ilişkide de son derece açık oldular. AK Parti ile kurdukları ilişkide de son derece açık oldular. AK Parti’nin iktidara gelmesinden sonraki süreçte AK Parti’nin vesayetle ve darbelerle olan mücadelesinde, AK Parti bütün demokrasi yanlısı, darbe karşıtı sivil toplum örgütlerini yanına aldığında bunlar da geldiler. AK Parti’nin yanında kümelendiler. Ama siyasete sızmayı düşünmediler. 2013’ten sonra AK Parti bütün kongrelerinde aday seçimlerinde ince eledi sık dokudu. Burada diğer siyasi partilerin özellikle CHP’nin 17-25 Aralık ve özellikle 15 Temmuz’dan sonra kullandığı söylem, dil ve ortak hareket biçiminin kendi içlerinde değerlendirilmesi gereltiğini düşünüyorum.
FETÖ ile geçmişte işbirliği yaptınız mı?
Asla. Bugün TV’ye yaptığım açıklama 2012. Dershanelerin kapatılması konusunda grup başkanvekili olarak ben çalışmaya başlamışım, eğitim komisyonunu toplamışım ve Bugün TV’nin muhabiri de peşimde geziyor. Çünkü bizim yaptığımız çalışma ile ilgili bilgi almak istiyor ve dershaneler üzerinden de bir çatışma zeminine doğru gidiyoruz. O günü hatırlayalım. 2012 yılında bunlar henüz bir sivil toplum kuruluşu görünümünde ve biz dershaneleri kapatma kararı almışız. 2005’te Hüseyin Çelik’in bakanlığı döneminden itibaren dershaneleri kapatmak için çalışmaya başlamışız ama bir sonuç alamamışız. 2012 yılında tekrar dershaneleri kapatma kararı almışız ve çalışmaya başlamışız. Bunlar da benim ağzımdan söz almak istiyor. Benim tek demecimdir. Onlara söylediğim şey şu; “Ya siz yurt dışında kanaat önderliği yapıyorsunuz, dershaneleri niye bu kadar önemsiyorsunuz” diyorum. Ama maalesef kırpılmış. Kanal 24’te de söylediklerimi tekrarlıyorum. Diyorum ki, orduya dindarları almayacağız diyerek maalesef bu insanların orduya sızmasının kapısı açıldı. Biz orduya dindarların alınmadığını düşünüp, bunların YAŞ kararlarıyla atılmasına üzülürdük diyorum. Söylediğim bu. O zaman bunlar FETÖ’cü olarak bildiğimiz insanlar değildi ki. Bunların maskesi 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’dan sonra düştü.