Erdoğan: Tüm batı, teröristlerin yanında yer aldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm Batı, teröristlerin yanında yer aldı ve hepsi birlikte bize saldırdılar. NATO ülkeleri dahil, Avrupa Birliği ülkeleri dahil hepsi. Hani siz terörizme karşıydınız, hani siz teröre karşıydınız, yahu ne zamandan beri siz terörle b
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT World Forum'da yaptığı konuşmada, "Tüm Batı, teröristlerin yanında yer aldı ve hepsi birlikte bize saldırdılar. NATO ülkeleri dahil, Avrupa Birliği ülkeleri dahil hepsi. Hani siz terörizme karşıydınız, hani siz teröre karşıydınız, yahu ne zamandan beri siz terörle beraber hareket etmeye başladınız?" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT World Forum'a katıldı. İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen forumda konuşan Erdoğan, "Bu yıl, 'Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar' başlığıyla gerçekleşecek olan toplantımızın, bu tema etrafındaki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelere ilham kaynağı olacağına inanıyorum. Küresel düzeyde bunalımların yaşandığı böylesi bir dönemde, meseleleri bir araya gelerek konuşabilmeyi, tartışabilmeyi ve çözüm önerileri üretebilmeyi gerçekten önemsiyorum. Demokrasinin ve adaletin tesisi, dünyadaki farklı sesleri bir araya getirmekten ve özgür bir tartışma ortamı oluşturabilmekten geçiyor. Daha önce katılacaklarını bildirdikleri halde, Barış Pınarı Harekatını gerekçe göstererek programlarını iptal edenler, aslında bu büyük fırsatı kaçırmışlardır. Türkiye'nin bölgeyi terörden arındırmak için başlattığı Barış Pınarı Harekatını protesto amacıyla konuşma yapmaktan vazgeçenlerin demokrasiyi hazmedemediklerini düşünüyorum ve terör örgütlerine de destek verdiklerini düşünüyorum. Bu tiplerin teröre karşı olduklarını hiçbir yerde anlatmalarına gerek yok. Eğer karşıysan işte platform burası. Gelirsin burada teröre karşı olduğunu bütün her şeyiyle, belgeleriyle ortaya koyarsın. Forum'da pek çok farklı fikir ve dünya görüşünden insan bir araya gelmişken, bu tavır hiçbir demokratik değer ve etikle uyuşmuyor. Katılımcılara, gösterdikleri ilkeli duruş ve toplantılarda ortaya koyacakları değerlendirmeleri için şimdiden teşekkür ediyorum. TRT yönetimini, bu güzel etkinliği ülkemize kazandırdıkları ve başarıyla sürdürdükleri için de ayrıca tebrik ediyorum" dedi.
Erdoğan, "Dünya, aşağı yukarı her asırda yeni ve köklü bir değişim yaşıyor. Bu değişimin bir tarafında büyük yıkımlar, acılar, zulümler, adaletsizlikler var. Diğer tarafında ise yeni bir inşa, yeni bir yükseliş, yeni bir refah düzeni bulunuyor. Toplumlar açısından önemli olan, bu değişimin ne tarafında yer aldıklarıdır. Ülkeleri yönetenler bakımından ise durumu, tercihlerini ne yönde kullandıklarına göre değerlendiriyoruz. Türkiye'nin merkezinde yer aldığı coğrafyada, insanlık tarihi boyunca bu iniş-çıkışlar hep yaşanmıştır. İnsanlığın en büyük medeniyetleri, kültürleri, fikir ve sanat eserleri bu topraklarda neşvünema edip tüm dünyaya yayılmıştır. Yine insanlığın en büyük acıları da, ya bu toprakların kendi içindeki mücadeleler sırasında ya da dışarıdan gelen etkilerle yaşanmıştır. Son birkaç yüzyıldır, her ne kadar dünyaya yön veren sıklet merkezi bir parça değişmiş gibi gözükse de, kavganın odağında hala bu coğrafya vardır. Hal böyle olunca, ister istemez ülkemiz gelişmelerin merkezine yerleşiyor. Esasen, Türklerin Anadolu'daki varlığı ve etkisi çok daha eskilere dayanıyor. Bununla birlikte, Anadolu'daki mutlak siyasi hâkimiyetimizin geçmişi, 1071 Malazgirt Zaferini esas alacak olursak, bin yıla yaklaştı" diye konuştu.
Erdoğan, "Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak kesintisiz bir süreç izleyen bu dönemin en kritik aşamalarından biri, yaklaşık bir asır önce yaşandı. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeninde, Türk Milletine ve devletine yer verilmemişti. Anadolu'nun içinde küçük bir alana sıkıştırılan; siyasi, ekonomik ve askeri olarak tam manasıyla bitirilmiş bir devletçiği, bize adeta bahşetmişlerdi. Millet olarak bu zilleti elbette kabul etmedik. İstiklal Harbimizi zaferle sonuçlandırmamızın ardından Lozan'da varılan mutabakat, kabul edebileceklerimizin asgarisini oluşturuyordu. Öyle ki, Samsun, Erzurum, Sivas ve Ankara hattında şekillenen istiklal mücadelemizin hedefi olan Misakı Milli sınırlarımızdan dahi ciddi fedakarlık yaparak bu neticeye ulaşmıştık. Hiç şüphesiz, bu tür esneklikleri dönemin şartları içinde düşünmek, değerlendirmek, yargılamak gerekir. Bunu yapacak olan da tabi ki tarihçilerdir. Bugün bize düşen görev; milletimizin Anadolu'daki bin yıllık varlığına ve gücüne uygun şekilde yeni hedefler, yeni vizyonlar ortaya koyarak yolumuza devam etmektir" şeklinde konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Geriye dönüp son bir asır bu coğrafyada neler olduğuna baktığımızda gördüğümüz şudur; bağımsızlığını kendi gücüyle kazanmış, kalkınmasını kendi iradesiyle gerçekleştirmiş Türkiye gibi birkaç ülke dışında herkes mutsuz, sıkıntılı ve zayıftır. Ne tek kaynağı petrol-doğalgaz olan finans gücü, ne toprak ve nüfus büyüklüğü, ne kayıtsız şartsız yeni düzene teslim olma çabası, bu gerçeği değiştirmeye yetmemiştir. Sınırları terle ve kanla değil de, masa başında cetvelle çizilerek oluşturulan devletlerin, hiçbir zaman gerçek devlet olamayacağı ortaya çıkmıştır. Özgürlüğün başkaları tarafından verilen bir lütuf değil; hak edilen, uğrunda mücadele edilen, yürek ve bilek gücüyle alınan, ölümüne bir kararlılıkla da korunan kutsal bir değer olduğunu bu süreçte bir kez daha gördük. Türkiye'nin, coğrafyasındaki diğer devletlerden farkı işte burada yatıyor. Biz sahip olduğumuz her şeyin bedelini misliyle ödemiş, hala da ödemeye devam eden bir milletiz. Türkiye'yle ilgili değerlendirmelerin oryantalist kalıplardan ziyade, işte bu derin tarihi perspektif içinde yapılması gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde sürekli yanlış hesaplar içine girilmesi kaçınılmazdır. Bu yanlış hesapları, milletimizin çelikten iradesi, devletimizin çoğu defa görülmek ve kabul edilmek istenmeyen gücüyle bozmak zorunda kalıyoruz"
Erdoğan, "Suriye ve Doğu Akdeniz'de son dönemde yaşadığımız gelişmeler, yanlış hesapların bozulmaya mahkûm olduğunun güncel birer örneğidir. Burada yanlış anlamalara mahal vermemek bakımından bir kez daha altını çizerek ifade etmekte fayda görüyorum. Türkiye'nin hiçbir ülkenin topraklarında, hiçbir toplumun özgürlüğünde veya çıkarlarında gözü yoktur. Bu böyle biline. Böyle bir ithamı, kendimize yapılmış en büyük hakaret sayarız. Biz sadece, kendimizin ve ayrılmaz bir parçamız olarak gördüğümüz kardeşlerimizin hakkını, hukukunu, geleceğini savunuyoruz. Geçmişinde ne sömürge, ne katliam, ne zulüm, ne yıkım ayıbı olmayan bir milletin başkaca bir gayesi olamaz. Herkes Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da, Afrika'da, Balkanlar'da başka niyetlerle at koşturuyor olabilir. Ama Türkiye, sadece kardeşleriyle olan kader birliği sebebiyle oradadır. Bu, 'bir damla petrolü bir damla kandan daha değerli görenlerin' asla anlayamayacağı büyük bir erdemdir. Yunus Emre'nin ve Mevlana'nın torunlarından başka türlü bir tavır bekleyenler, ülkemizi asla kendi buhranlarının içine çekemeyeceklerdir. Biz hiçbir ayrım yapmadan, zalime 'zalim', teröriste 'terörist', haksızlığa 'haksızlık', zulme 'zulüm' demeye devam edeceğiz. Bunlara karşı verdiğimiz mücadeleyi de, ödediğimiz bedelleri şeref madalyamız görerek, sonuna kadar sürdüreceğiz" diye konuştu.
"18 yıllık görev süremizde biz terör örgütleriyle masaya oturmadık, oturmayız ve oturmuyoruz." diyen Erdoğan şöyle devam etti:
"Aynı şekilde teröristlerle masaya oturmadık, oturmuyoruz ve oturmayacağız. Başkaları oturabilir, onlarda bizi o kadar ilgilendirmez. Ama bu aynı zamanda uluslararası siyasetin, savaş hukukun, terörle mücadelenin de nereden nereye geldiğini göstermesi açısında çok önemli. Bir taraftan teröre karşı mücadele edeceksiniz, öbür taraftan teröristleri bu şekilde şımartacaksınız. Öyle bir şımartma ki düşünün şu anda Kuzey Suriye'de eğer 30 bin TIR Irak üzerinde silah, mühimmat, araç gereç buraya sokuluyorsa, acaba bu 'ben dünyanın en güçlüsüyüm' diyen bunu neyle izah edecek, bunu hangi demokratik anlayışla izah edecekler, bu demokrasinin neresinde yazıyor bunu bize bir söylesinler. Uluslararası siyasetin neresinde yazıyor, bunu bize söylesinler. Uluslararası savaş hukukunda böyle bir şey var mı bunu bize söylesinler. Yok söyleyemezler. O zaman susuyorlar. Ama biz susmayacağız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Teknolojinin ve iletişimin bu derece geliştiği bir dönemde, küreselleşmeyi inkâr etmek, kendi kendini kandırmanın ötesinde bir anlam ifade etmez. Yapmamız gereken, küreselleşmeyi yok saymak yerine, bu sürecin getirdiği imkânları, kendimiz ve tüm insanlık için daha iyi bir gelecek inşa etmenin manivelası olarak kullanmaktır. TRT World Forum'un bu yılki konusunu, riskleri ve fırsatlarıyla tam da sözünü ettiğimiz başlıklar oluşturuyor. Bir asır önce kurulan küresel sistemden yeni bir safhaya geçişin sancılarını yaşayan dünyamız için bu tartışmalar ufuk açıcıdır. Tabii, hala eski dünyanın parametreleri içinde düşünmeyi ve davranmayı alışkanlık haline getirenler bakımından bu durum rahatsız edici olacaktır. Türkiye'nin Suriye'de gerçekleştirdiği ve sınırlarının güvenliği ile Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönüllü dönüşünün teminini amaçlayan Barış Pınarı Harekatına verilen tepkileri bu çerçevede okumak gerekiyor. Hâlbuki, artık terör örgütleri kullanılarak ülkelere boyunduruk vurulamayacağı görülmelidir." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "Şunu çok açık ne söylüyorum ülkemizde İstanbul'da Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda bir medya mensubunun oradaki bir nikah akdiyle alakalı muamelesini yapmak üzere geldiğinde muhatap olduğu olay her halde unutulmamıştır. Batı buna nasıl baktı, nasıl takip etti? Acaba batı bu işi kovaladı mı, Amerika bu işi kovaladı mı? Maalesef önce birkaç çatlak ses sonra kenara bırakılmıştır. Hani düşünce özgürlüğü? Düşünce özgürlüğünün aktörlerine karşı yapılan bu uygulamayı acaba nereye yakıştıracaksınız. Bu konuda maalesef dünyanın bu işi takip eder olduğuna inanmıyorum, hala suskun olduğuna inanıyorum. Ama bunların tek çıkışı nedir biliyor musunuz? Bizim dolarlarımızdır. Biz dolarlarımızla bu işi hallederiz. Her zaman yaptıkları bu değil mi? Bu. Dolarlarımız var, petrolümüz var. Tek bunların yöneldikleri yol bu. Ben inanıyorum ki düşünce özgürlüğüne inananlar, inanç özgürlüğüne inananlar, ne o inancını o yeşil dolara asla değişmez" diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasının devamında şunları söyledi:
"Karanlıkta göz kırpılarak perde arkasından toplumları yönetme devri kapanmıştır. Diplomasinin sadece güçlülerin baskı aracı olarak kullanılmaya devam edilebilmesi mümkün değildir. Darbeler dahil her yol mubah sayılarak kurulan çarpık düzenin artık sonuna gelinmiştir. Özellikle de küresel sistemin en zayıf halkasını oluşturan ekonomik ilişkilerin, siyasi hedeflerin silahı haline dönüştürülmesi, adeta intiharla eş anlamlıdır. Ülkemiz son 6 yılda tüm bunları bizzat yaşamış, bedelini ödemiş, yanlışlığını ortaya koymuştur. Daha acısı ise, bu mücadeleyi neredeyse tek başımıza yürütüyor olmamızdır. Uluslararası toplumdan, ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesi noktasında maruz kaldığı siyasi, diplomatik, ekonomik vandallıklara karşı güçlü bir duruş sergilemesini beklerdik. Maalesef, bu konuda derin bir hayal kırıklığı, derin bir üzüntü içindeyiz. Sınırlı sayıdaki ülke ve kurum dışında, bu onurlu tavrı gösterebilen çıkmadı. Bu ilkeli tavır sergilenemediği müddetçe, tüm ülkeler ve toplumlar kendi geleceklerini kendi elleriyle tehdit altına sokuyor demektir. Türkiye ile empati yapmak yerine başımızdaki terör ve sığınmacı sorunlarının ilanihaye bizimle sınırlı kalacağını düşünenler, fena halde yanılıyorlar"
Erdoğan, "Düşünebiliyor musunuz tüm batı teröristlerin yanında yer aldı ve hepsi birlikte bize saldırıyor. NATO ülkeleri dahil, Avrupa Birliği ülkeleri dahil. Hani siz teröriste, teröre karşıydınız. Ne zamandan beri terörle beraber hareket etmeye başladınız. Bu terör örgütleri PYD, YPG NATO'ya üye oldu da bizim mi haberimiz mi haberimiz olmadı. Bu nasıl bir iştir, bu nasıl bir akıl tutulmasıdır. Teröre karşı olanlar bunun ispatını yapmak zorundadır. Terör ve sığınmacı sorununun çözüm yolu, duvarları yükseltmekten, tel örgüleri tahkim etmekten geçmiyor. Çözüm; herkesin kendini, güvenlik ve refah içinde yaşadığı sınırlarının içine hapsetmesinden de geçmiyor. Karşımızdaki mesele her şeyden önce bir insanlık meselesidir; insan olmakla zalim olmak arasındaki çizginin ne tarafında durduğunuz meselesidir. Bu büyük sıkıntının yükünü sadece mağdurların ve şartlarını zorlayarak onlara gönüllerini açanların sırtına yüklemeye kalkmak adaletsizliktir, haksızlıktır, bencilliktir. Daha da önemlisi, bu tavır sürdürülebilir değildir. Hem küreselleşmenin nimetlerinden sonuna kadar faydalanıp, hem de bu süreçteki çarpıklıkların bir ürünü olan sorunları reddetmek, sağlıksız bir ruh halinin işaretidir. Yeni dünya düzeni, işte böyle bir iklimde şekilleniyor. Türkiye, sadece bölgesinde değil dünyanın dört bir yanında sorumluluğunun gereğini yerine getirmek için şartlarını sonuna kadar zorluyor. Biz bunun için Suriye'deyiz. Bunun için Balkanlardan Güney Asya'ya kadar kadim coğrafyamızın her köşesindeyiz. Bunun için Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar her yerde bize uzatılan ellere karşılık vermenin çabası içindeyiz. Bunun için 'dünya 5'ten büyüktür' diyoruz. Bunun için gelin Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, küresel sistemin lokomotif kuruluşlarını yeniden yapılandıralım diyoruz. Kendimiz için ne istiyorsak tüm insanlık için de onu istiyoruz. Çünkü biz Türkiye'yiz. Çünkü biz insanlık ailesinin kadim mirasının günümüzdeki en güçlü temsilcisiyiz. Çünkü biz inşa etmek, yaşatmak, gönül yapmak üzerine kurulu bir medeniyeti ihya etmenin peşindeyiz" şeklinde konuştu.
Erdoğan, "Dünyayı 5 daimi üyenin bir tanesinin iki dudağı arasına mahkum etmek insani, adil değildir. Kaç üyesi var 196, 95. Hani şu anda geçici üyeler var ya. Bazı devletler geçici üye olmak için yarışıyorlar. Olsan ne olur, olmasan ne olur. Senin el kaldırmaktan başka bir görevin yok. Hepsi o 5 üye için hatta biri içindir. Bu reformun yapılması lazım. Yeni dünya düzenini, bir önceki gibi zulüm ve acı üzerine değil, adalet ve barış üzerine kurmak istiyorsak, önce bu konuda anlaşmamız ve birlikte hareket etme iradesini göstermemiz şarttır. İşte böyle bir atmosferde TRT World Forum'da iki gün boyunca tartışılacak başlıkların her biri, ülkemizin tüm insanlık adına temenni ettiği ve hayata geçmesi için çaba gösterdiği konuları kapsıyor. Hayallerimizin ve bunların gerçekleşmesi için geliştirdiğimiz fikirlerin konuşulup tartışılmasının önünü ne kadar açarsak, hep birlikte o derece kazançlı çıkarız. Ülkemizin tespitlerine, endişelerine, temennilerine, tekliflerine, yaptıklarına karşı çıkanlardan tek bir isteğimiz var. Bizi, terör örgütlerinin kalemşörlerinden değil, bizden dinleyin. Bizi, yeminli Türkiye düşmanlarının söyledikleriyle değerlendirmek yerine, gelip burada neler yaşandığına bakın. Bizi dinlerken de, tarihi ve siyasi bağnazlıkların ürünü filtrelerinizi var ya, onları bir kenara bırakın, açık olun, şeffaf olun, hasbi olun. İşte o zaman birlikte yapabileceğimiz çok şey bulunduğunu göreceksiniz. Bu tür tartışma platformları, karşılıklı olarak birbirimize kulak verebilmemiz bakımından önemli fırsatlardır" dedi.
Erdoğan, "Bildiğiniz gibi 120 saatlik şu anda bir ara durumu var. Dolayısıyla bu 120 saatin artık büyük bir bölümü sona erdi. Şimdi yarın bizim bir Rusya, Soçi ziyaretimiz var. Bu ziyarette Sayın Putin'le bu süreci ele alacak, ondan sonra da atılması gereken adımları atmış olacağız" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan forumda yaptığı konuşmanın ardından Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Üyesi Şefik Caferoviç'i kabul etti. Görüşme basına kapalı gerçekleşti. (DHA)