Saruhan Oluç: İYİ Parti görüşmek istemezse canları sağ olsun
HDP MYK üyeleri Barış Politikası Eylem Planı için toplanacak, yeni dönem yol haritası çıkarılacak.
HDP, Hakkari’den Edirne’ye yürüyüşün de içinde yer aldığı 3 ay süren 3 aşamalı demokratik mücadele programını ağustos sonunda açıkladığı Barış Deklarasyonu ile tamamladı. Yarın toplanacak parti MYK’sında bundan sonra hayata geçirilecek olan Barış Politikası Eylem Programı masaya yatırılacak. Cezaevinde bulunan eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın önerilerinin de ele alınacağı toplantıda barış çağrısını daha somut bir programa dönüştürecek çalışmaların kararı alınacak.
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç hem oluşturulacak yeni barış programı hem de güncel gelişmelerle ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı. Oluç’un değerlendirmelerinde öne çıkan başlıklar şöyle oldu:
HDP MYK’DA BARIŞ DEKLARASYONU YOL HARİTASINI ÇIKARACAĞIZ: 1 Haziran’da başlayan üç aylık programın sonunda 4 maddelik barış deklarasyonu yayımladık. O deklarasyon doğrultusunda önümüzdeki günlerde adım atacağız, ona ilişkin bir yol haritası çıkaracağız. Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) bunları konuşacağız. Barış meselesi iki açıdan çok önemli. Birincisi diplomasi rafa kalkmış, askeri hareket üzerine şekillenen bir dış politika var. Dışişleri Bakanı bir diplomat gibi değil neredeyse savaş tebligatı yapan pozisyonda. Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege’de elbette ki hakları var. Bu haklar eşit kullanılmalıdır. Bu tartışmasız. Ama sorunları çözmenin yolu da savaş naraları atmak değil, askeri güç gösterisinde bulunmak değil, konuyu müzakere etmek, masada oturup konuşmaktır. Beğeniriz ya da beğenmeyiz, iki NATO ülkesinin birbirine savaş açması söz konusu olabilir mi? Bunlar gerçekçi, anlamı olan dış politika mı? Peki, neden böyle bir dış politika anlayışını benimsiyorlar? Bizim gördüğümüz kadarıyla, iktidar ciddi ölçüde irtifa kaybediyor. Bekasını sağlamak için bu adımları atıyor. İç politika ihtiyacı nedeniyle bir savaş ortamı yaşıyor Türkiye. Bu son derece yanlış bir durum. Biz barış politikasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Sadece Doğu Akdeniz’de, Ege’de değil Kuzey Suriye’de, Irak Kürdistan Bölgesel yönetiminde, Libya’da da barış anlayışı üzerinden bir dış politika sürdürülmelidir. İkincisi Kürt sorununun, çatışma, savaş durumu olmadan diyalog yoluyla çözülmesi bizim için çok önemli. Bütün bunları topladığımız zaman 31 Ağustos’ta açıkladığımız barış deklarasyonu bunların hepsini içeriyordu.
TÜRKİYE’NİN BARIŞI SADECE HDP’NİN MESELESİ DEĞİL: 31 Ağustos’ta barış deklarasyonu ile 4 madde açıkladık. İktidara ve toplumsal, siyasal muhalefete yönelik çağrılar vardı. Türkiye’nin barışı meselesi, hem iç hem de dış politika açısından sadece HDP’nin meselesi değildir. HDP üzerine düşeni yapacaktır, ama siyasal muhalefetin de atması gereken adımlar var. Kürt sorunu ile ilgili Meclis içinde ve dışındaki muhalefet partileri çeşitli görüşler ifade etti. Yeni kurulan Gelecek Partisi, DEVA Partisi ifade etti. CHP kongresinde bu konuda çeşitli ifadeler kullanıldı, bir rapor çalışması olduğu söylendi. Bunların önemli olduğunu söylüyoruz. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için Meclis içindeki ve dışındaki muhalefet partilerinin adım atması gerektiğini düşünüyoruz.
DEMİRTAŞ’IN ÖNERİLERİNİ DE DEĞERLENDİRECEĞİZ: Demirtaş’ın önerilerini de MYK’da değerlendireceğiz. Demirtaş’ın güçlendirilmiş parlamenter sistem ve ittifaklarla ilgili iki yazısı oldu. Her ikisinde de toplumsal ve siyasal muhalefetin hangi zeminde hangi fikirler etrafında yan yana gelmesinin önemli olduğunu anlatmıştı. O iki yazı önemli. Biz de bunlar barış perspektifiyle nasıl ele alınabilir onu konuştuk, bu doğrultuda açıklama yaptık.
YUNANİSTAN İLE YAPILIYOR, PARTİLER ÖNKOŞULSUZ GÖRÜŞEMEZ Mİ?: Türkiye’de hiçbir sorun yoktur ve olmamalıdır ki konuşarak çözülmesin. Konuşma, diyalog, müzakere esas olandır, demokratik siyasetin yapması gerekendir. Silahla değil, müzakereyle çözülmelidir, temel yaklaşım budur, böyle olacaktır. Şimdi biz Doğu Akdeniz, Ege için “oturun, müzakere, diplomasi yapın, savaş çatışmayla olmaz” dedik. En son Dışişleri Bakanı “önkoşulsuz olarak müzakere etmeye hazırız” dedi. Türkiye’deki Meclis içinde ve dışındaki siyasi partiler de önkoşulsuz olarak diyalog müzakere sürdüremez mi? Sonuç olarak Meclis zemininde, demokratik siyaset alanında çalışma yapıyoruz. Şimdi siyasi partiler birbirleriyle görüşmeyecek, bir tartışmayı sürdürmeyecekler! Böyle bir şey olur mu? Bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Anlaşamayabiliriz, sert tartışmalar olabilir. Bunlar doğal demokratik siyasetin gereğidir ama görüşmek için koşul öne sürmek kabul edilebilir değildir. Demirtaş’ın kahvaltı meselesinde ifade ettiği budur. Çok doğal bir şey, olması gerekiyor. CHP ile Gelecek Partisi görüştü. Siyasilerin birbirleriyle konuşması, görüşmesi var olan sorunların aşılması için adım atılması, diyalog doğal olan, bunun olmaması tuhaf olandır.
SİYASAL MUHALEFET HDP’Yİ NEREDE GÖRDÜĞÜNÜ GÖSTERMELİ: Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, tek adam yönetimi, otokratik bir sistemdir, böyle devam edemez. Siyasal toplumsal muhalefet içinde bazıları güçlendirilmiş, bazıları iyileştirilmiş parlamenter sistem, biz de yerel demokrasi güçlü parlamenter sistem diyoruz. Muhalefet söylemenin ötesinde bunu pratiği ile de hissettirmeli. Toplumsal ve siyasal muhalefet HDP’yi, Kürt halkını, nerede gördüğünü göstermeli. Bugünün iktidarının davrandığı gibi davranmaya devam edeceğiz mi diyorsunuz yoksa yeni Türkiye’nin oluşmasında hukukun üstünlüğünün sağlanmasında, adalet, demokraside HDP’nin yeri son derece önemlidir mi diyorsunuz? Bunun cevabını biz toplumsal ve siyasal muhalefetten duymak istiyoruz.
PARTİLERLE GÖRÜŞECEĞİZ, PLAN YAPIYORUZ: Meclis içi ve dışındaki siyasi partilerle biz de görüşme yapmayı, Türkiye’nin çeşitli konularında görüş alışverişinde bulunmayı mutlaka yapılması gereken bir şey olarak görüyoruz, bu konuda adımlarımız olacaktır. Planlamasını önümüzdeki dönemde yapacağız. İnisiyatif almaktan, adım atmaktan çekinmeyiz. Kimseden HDP’nin bütün görüşlerini benimsemelerini beklemiyoruz, doğru da değil. Ama biz (HDP’yi) Türkiye’nin yeni döneminde eşit partner olarak görüyoruz. Diğerleri ile de bu çerçevede görüşmeler yapmayı, politik sorunları aşmayı çok önemli bir nokta olarak görüyoruz. Kimseyle görüşmeyiz diye bir tutumuz yok. Tam tersine herkesle konuşup görüşmek, Türkiye’nin sorunlarını çözmek konusunda adım atmak istiyoruz. Barış deklarasyonunun 4 maddeden oluşması ve her madde de bir kesime mesaj verilmesinin nedeni de budur. Bu görüşmelerin hangi şekilde, düzeyde yapılacağı partilerle konuşularak olur.
RANDEVU VERMEZLERCE CANLARI SAĞ OLSUN: Önümüzdeki dönemde parlamento içi ve dışı siyasal muhalefetle doğrudan görüşmeler yapacağız. Türkiye’nin geleceği hakkındaki görüşlerimizi birinci ağızdan aktarmak onları dinlemek, önerilerini almak istiyoruz. Biz bütün muhalefet partileriyle görüşeceğiz, İYİ Parti bizimle görüşmek istemezse canları sağ olsun ne yapalım. Biz uygun zeminlerde, karşılıklı belirleyeceğimiz bir çerçevede, parlamento içi ve dışındaki muhalefetle görüşmek için adım atacağız.
DEMOKRASİ İTTİFAKI ÖNEMLİ: İttifak denince herkes seçim ittifakını düşünüyor. Elbette seçim olunca ittifakların nasıl şekilleneceğini herkesle konuşacağız. Ama şu anda seçim gündemi olmadığı için ittifakla ilgili konuştuğumuz zaman demokrasi ittifakından söz ediyoruz. Adı illa bu olmayabilir ama bir demokrasi mücadelesi, hukukun üstünlüğü mücadelesinde, toplumsal adalet mücadelesinde nasıl bir ittifak gerçekleşebilir üzerinde konuşmak bizim için önemli. Muhalefete baktığımızda sevindirici şekilde şunu görüyoruz. Türkiye’nin kısa ve orta vadede nasıl demokrasi ve özgürlükler perspektifi ile hareket edilmesi konusunda çok büyük ortaklıklar var. Birbirini anlama, tamamlama doğrultusunda bir yol alınmış olunduğunu görüyoruz, geliştirilmesi gerekir. Türkiye’de demokrasiyi sadece HDP ya da tek başına bir parti gerçekleştiremez, bunun geniş ortaklıklarla yapılması son derece önemlidir diyoruz ve gelişmelerin bu açıdan son derece pozitif olduğunu görüyoruz.
EKONOMİK KRİZ GÜÇLÜ BARIŞ POLİTİKASI İLE AŞILABİLİR: AKP Genel Başkanı ekonomi pik yapıyor dedi. Nerede ekonomi pik yapıyor? İşsizlikte, yoksullukta, hayat pahalılığında, toplumsal adaletsizlikte pik yapıyor. Güçlü bir barış politikasının aynı zamanda ekonomi ve sosyal politikalarla doğrudan ilişkili olduğunu düşünüyoruz. Ekonomik ve sosyal krizi aşmak için barış politikalarını egemen hale getirirsek kolaylık sağlarız diye de düşünüyoruz.
SEÇİM KANUNUNDA ADALETSİZ DEĞİŞİM DAHA BÜYÜK KAYBETTİRİR: İktidarda olanlar ne zaman seçim kanununu değiştirmeyi düşünürlerse biz aslında biliriz ki iktidarı kaybetmemek için seçim kanununu daha da adaletsiz hale getirmeye çalışılıyordur. Şimdi, yine aynı durumla karşı karşıyayız. Var olan seçim kanunu zaten adaletsiz, eşitsizlikler içeriyor. Bunu tartışacağız, ama daha adaletsiz bir çalışma hazırlığı olduğunu biliyoruz. İktidar bu kadar yıpranmış, bu kadar irtifa kaybetmişken, seçim yasası ile oynayarak yeniden iktidarı elde etme çabasına girerse daha büyük kaybeder. Seçim yasalarında muhalefetin temsil gücünü azaltmak, kendi gücü artırmak için yasal bir değişiklik yaparlarsa toplumun cevabı 23 Haziran’daki gibi olacaktır, daha büyük kaybedecektir iktidar. Olması gereken bu kanunlardaki demokratik olmayan hükümlerin temizlenmesidir.
HDP, DEMİRTAŞ’IN PARTİSİDİR: (Demirtaş’ın yeni parti kuracağı iddiaları) Demirtaş’la yıllarca çalışmış bir kişi olarak söylüyorum: Böyle düşünenler ne Demirtaş’ı ne de HDP’yi anlamışlar. Bizde zaman zaman tartışmalar oluyor, ama HDP Demirtaş’ın partisidir, o da HDP için son derece önemli bir siyasi kimliktir. Yıllarca eş genel başkanlığımızı yaptı, Cumhurbaşkanı adayı oldu. Tartışılmazdır bizim için. Ne yöneticiler ne de milletvekilleri düzeyinde Demirtaş’ın böyle bir adım atacağına asla inanmadık, hiçbir zaman böyle bir şey düşünmedik, güldük geçtik böyle bir iddiaya. İkincisi HDP’nin içini karıştırabilir miyiz diye düşünenler olabilir. Biz her ikisine de gülüp geçiyoruz.
KÜRDE DÜŞMANLIK YAPAN NEFRET DİLİ DEĞİŞMELİ: Sakarya’da, Afyon’da bazıları cinayetle sonuçlanan linç girişimleri oldu. Bunun maalesef Kürt düşmanı bir ortamdan kaynaklandığını düşünüyoruz. İktidar bunlar münferit olaylarmış gibi bakıyor ama biz bunların münferit olmadığını biliyoruz. Bu politik ve toplumsal iklimin mutlaka değişmesi gerekiyor. İktidar zannediyor ki biz bunu oy devşirmek için söylüyoruz. Hiç alakası yok. Tam tersine toplumsal barışın zedelenmemesi için, toplumsal barışın sağlanabilmesi için bu Kürde düşmanlık yapan politik ve toplumsal ortamın, nefret dilinin değişmesi gerek. Bu da sadece HDP’nin meselesi değildir. Toplumsal ve siyasal muhalefetin ama aynı zamanda iktidar partilerinin meselesidir.
BİLİM KURULU ÜYELERİ VEBALDEN KURTULMAK İÇİN ÖNERİLERİNİ KAMUOYUNA AÇIKLASIN: Tabip odaları başta olmak üzere çok sayıda kurum bu konuda kaygılarını açıkça belirtiyorlar. Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Van, Mardin gibi illerdeki durum çok vahim. Buna ikinci dalga mı, birinci dalgının ikinci piki mi denir ama gidiş iyi değil. Eğer bu konuda acilen önlemler alınmazsa toplumda çok ciddi sıkıntılar yaşanır. Kamu alanında çalışanlar için de, özel sektörde çalışanlar için de, okullar açıldığında öğrenciler ve öğretmenler için de çok ciddi riskle karşı karşıyayız. Dolayısıyla iktidara bu konudaki sorumluluğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Bilim Kurulu’ndakiler kendi sırtlarındaki vebalden kurtulmak için daha açık ve net konuşmalılar. Kararları siz almıyor olabilirsiniz ama çıkıp önerilerinizi açıklayın. Sizin önerileriniz ile siyasi iradenin aldığı kararlar arasındaki açının ne kadar büyük olduğunu toplum da görmeli.