Hayal kurmaya dahi engel olacak kadar gerçekliğin pençesine düşmüş ve sükût-u hayale dalmış gidiyoruz. Gözlerimizi her kırptığımızda yeni bir felaketin eşiğindeyiz ve daha bir eşiği aşamadan diğeri çıkıyor karşımıza. Korkulu bir rüya ya da kâbus gibi yorgun, umutsuz alışıyoruz bu karanlık, boşluk hissine ve içten içe çürüyoruz.
Dünyayla arama ne kadar mesafe koyarsam koyayım; onunla aramda bir anlaşma yapmak için çok ciddi nedenlerim olduğunu da biliyorum. Zamana yenik düşmüş, tükenmiş duyguların ezberindeyim. Yeni nesilde tanınmayan, kabul görmeyen his ve değerlerin, belki de artık korumaya alınması gereken, hatta tekrar öğretilmesi gereken nedenlerin kurbanıyımdır kim bilir…
Bu meyanda var olmak, var olmanın kabullenişi,
Antonie De Saint Exupery’in şu sözleri sarıyor sarmalıyor beni;
"Elbet seni inciteceğim. Elbette beni inciteceksin. Elbette birbirimizi inciteceğiz. Ama bu varoluşun mutlak koşuludur. Bahar olmak, kışın riskini kabul etmek demektir. Var olmak, var olmama riskini kabul etmektir."
Aylardır okuyorum ancak yazamıyorum. Yazamamaktan muzdarip olan beni teselli eden, bana şevk veren tek şey okuyabilmem… sayfaların arasında kendimi kaybedene dek okuyarak, bir şeyleri yavaşlatıyor hatta iyileştiriyorum sanki.
Zamanın hızlı akışında, kaybolmamak için çırpınan, teknolojinin en üst seviyesine yetişmeye çalışan insanoğlunun, dur durak bilmeyen çabasından yoruldum. Bir elektik düğmesi kadar değeri olmayan yaşamların, bir anda “pandemi” denen illetle karşı karşıya geldiğinde afallaması, her şeyin sessizliğe gömülmesi, tedirginlik, yeni yaşam koşulları, eskiye yetişme çabalarının yeniden sahne alması…
İnsan değişebilen bir varlık olduğu halde; toplu olarak dayatılan hız ve hırsa karşı koyamıyor. Buralarda değişimi reddediyor…
Yılda bir kez tatile gitmiş birini düşünelim ve bunu bir hafta olarak sınırlayalım ki ortalama zaten böyledir. Döndüğünde dinlenmiş olması şöyle dursun, her şeyin anlamsızlığını sorgulayacağı çok daha olası. Çünkü o durmuş ve düşünebilmiştir.
Çare bulan biri gibi yazmak istemiyorum ancak, hayatta olmam için var olan nedenlerimi saymazsam; okumak ve yazmak benim çaremdir diyebilirim. “Peki bu herkese çare olur mu?” demeyin. İnsanların birçoğunun psikolog ve psikiyatrlarda boşluklarına çözüm arayışları içinde olduğu hepimizin malumu, bir tedavi yöntemi olan “bibliyoterapi” yi keyif haline getirdiğinizde bu keşmekeşin içinde bir yudum sıhhatli nefes alabiliriz zannımca.
Teknoloji çağının insanlarını okuyarak; hissetmeye, hayal kurmaya, mutlu olmaya, huzura ve iyileşmeye davet ediyorum…