Ermeni Soykırımı İddiaları Üzerine

 


Ermeni soykırımı iddiaları söylemi, Osmanlı devletinin 1915 yılında ‘Birinci Cihan Harbi’ esnasında Ermeni tehciri kanununu çıkartmasıyla başladı. Bir tarihçi olarak bu konu sürekli benim de önüme geliyor. Bu yıl da yine hararetli tartışmalara sebep oldu sözde Ermeni soykırımı iddiaları. Yeni ABD Başkanı Joe Biden, 24 Nisan'da 1915 olaylarının yıldönümüyle ilgili yaptığı açıklamada "soykırım" ifadesini kullandı. Dünyanın gözü bu açıklamalara çevrildi ister istemez. Peki sözde Ermeni soykırımı iddiaları nedir? Gelin hep beraber bakalım.

Bilindiği üzere Ermeni meselesi uzun bir süredir, emperyalist devletler tarafından, Türkiye’yi dünya siyaseti arenasında köşeye sıkıştırmak ve başta siyasi olmak üzere birçok emellerini gerçekleştirmelerine zemin hazırlamak için sürekli gündemde tutulmaktadır. Türkiye’yi kendi siyasi ekseninde tutmak, Türkiye’ye yön vermek ve çıkarları için kullanmak isteyen Batılı güçler, Sultan II. Abdülhamid zamanından bu yana, her vesileyle Ermeni tehcirini ve dillendirdikleri sözde Ermeni soykırımını kullanmaktadırlar. Her yıl 24 Nisan tarihi geldiğinde ya ABD Kongresinde başkan tarafından yapılan konuşmada, ya AB Parlamenterler Meclisinde ya da Almanya gibi bir Avrupa Devletinin Parlamentosunda, sözde “Ermeni Soykırım Günü” anısına bir kısım açıklamalar yapılmaktadır. Bu arada Ermeni lobilerinin de eskiden beri bu konuda yoğun mesaileri ve faaliyetleri olduğunu unutmamak gerekir. Batılılar ne zaman Ermeni meselesi hakkında bir beyanatta bulunsalar, mutlaka Türkiye’ye yaptıkları bu haksız dayatmaya, Türkiye’den bir direnç gelmiştir hep. Fakat yeterli değil bu direnç olmamıştır da. Aslında yapmak istedikleri şey, kendilerinin de aslı olmadığını çok iyi bildikleri sözde Ermeni soykırımını lanetlemek değildir hiçbir zaman. Asıl amaçları ise Ermeni diasporası üzerinden, Türkiye’yi hizaya getirmeye çalışmalarıdır. Şu da bir gerçek ki, Ermeniler de tarih boyunca kullanıldıklarının farkında bile değiller.
 

Ermeniler, yaklaşık 850 sene boyunca, Anadolu’da Türkler ve Kürtler ile birlikte sulh içinde yaşamışlardır. Hazreti İsa’nın ruhaniyeti başta olmak üzere, Hristiyan inancının belli başlı birkaç akide umdesi konusunda, geleneksel kilise inancının dışına çıktığı için, Hristiyan camiadan dışlanmış ve hatta baskılanmış, aşağılanmış, türlü mezalim ve katliamlara, kendi dindaşları tarafından maruz bırakılmış olan ve milli kiliseleri olan Gregoryen Kilisesini (İlber Ortaylı, 2010: 134) kurmak zorunda kalan Ermeniler, uzun zamandır aradıkları huzur ortamını, Osmanlı’nın sancağı altına girerek temin etmişlerdir. Osmanlı cemiyeti içinde ve devlet nezdinde “Millet-i Sadık’a” olarak ün yapmış olan Ermeniler, gayrimüslim azınlıkların haklarından sonuna kadar istifade etmişlerdir. XIX. Asra kadar daha çok kendi içinde çatışan bu unsur, bu asırdan sonra ne yazık ki Osmanlı Barışını sarsıcı eylemler içine girmiştir (İlber Ortaylı, 2004: 54). Askerlik yapmayan, sadece cizye verip, hayatını kendi inançları çerçevesinde devam ettiren Ermenilerin, Osmanlı Devlet ve toplumuna olan isyanının geri planında Rusların kışkırtması olduğu açıkça ortadadır. 1877-1878 yıllarında meydana gelen 93 Harbinde ilk defa Rusların kışkırtma ve oyunlarına kanan Ermeniler, Osmanlı Devleti’ne başkaldırmışlardır. Sonrasında II. Abdülhamid zamanında, devlete içte ve dışta çok ciddi gaileler açan Ermeniler, nihayet Birinci Cihan Harbinde alenen Osmanlı Devleti aleyhine çalışmışlar ve yüzlerce yıllık komşuları olan Türkler ve Kürtlere mezalim icra etmişlerdir. Türk tarih Kurumu eski başkanı olan Yusuf Halaçoğlu’na göre ise, yüz yıla yakın bir zamandır, Ermeni diasporasının yürüttüğü etkili propaganda sebebiyle, bugün dünyada Ermeni soykırımı iddialarını kabul görmektedir. Buna karşılık, Türkiye'de yapılan tarih araştırmaları ve buna bağlı olarak sürdürülen bilgilendirme çalışmaları, olması gereken bir seviyede değildir. Bu gidişe göre, dünya kamuoyunun, yıllardır sürdürülen Ermeni diasporasının propagandası sonucunda, "soykırım yapıldığını" kabul etmesi ve hatta bazı ülkelerin tarih ders kitaplarına soykırımının girmiş olması, bu konunun daha uzun yıllar gündemde kalacağının en bariz göstergesidir. Ermeniler bu durumdan istifade etmekte ve sadece algı yönetimi ve propaganda yapılması suretiyle, dünya kamuoyunu kendi lehlerinde tutmaya devam etmekte, hakikatlerin ortaya çıkarılması için, ortaklaşa bir komisyon kurulması fikrine sıcak bakmamaktadırlar. Bu yüzden Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, her iki ülke tarihçilerince bu konunun araştırılması yönündeki teklifi ne yazık ki, Ermenilerce reddedilmektedir. Bu durumda yeni yöntemler belirlemekten başka çare kalmamaktadır. Bugün Avrupa’nın en ileri demokratik ülkelerinden olan Fransa, İsviçre gibi memleketlerde, “soykırım yapılmamıştır” şeklinde bir ifade kullanmanın bile suç sayıldığını ifade eden Halaçoğlu, bu durumu demokrasi ve ifade özgürlüğü ile bağdaştıramadığını söylemektedir. Birbiri ardınca soykırım kararı alan Avrupa Parlamentolarına, TBMM tarafından, hangi bilimsel çalışma ya da mahkeme kararına istinaden böyle bir kararın alındığının sorulması gerektiğini söyleyen Halaçoğlu’na göre, bu iddialar haksızca, Türk milletini karalamaya yönelik iftiradan ibarettir. İlber Ortaylı’ya göre, İkinci Cihan Harbinde ağır soykırım yapmış olan Alman, Fransız ve Macar milletleri kendilerine has olan bu suçlarına ve cürümlerine, Türkiye’yi ortak yapmaya çalışmaktadırlar. Ermeniler de, Yahudiler gibi, davlarını beynelmilel statüde kabul ettirebileceklerine inanarak bu işe dört elle sarılmaktadırlar. Ortaylı’ya  göre, hayat görüşlerini ve yaşam biçimlerini paylaşan iki kavmin (Türkler ve Ermeniler) arasında genosit uygulanacak bir münaferet ortamı yoktu. Hatta İttihat ve Terakki çevrelerinde bile tehcir kararını tasvip etmeyenler vardı. Ermenilerin zamansız ve yersiz olarak, nüfusça azınlıkta oldukları bir bölgede devlet kurma yoluna sapmış olmaları üzerine, harbin meydana getirdiği panik ortamı, istenmeyen olaylar zincirini meydana getirmiştir. bu böyle bilinmeli ve genosit iddiası her şeyden evvel halklar tarafından reddedilmelidir. Halaçoğlu ise son olarak şunları ifade etmektedir: “Birinci Cihan Harbi sırasında, her iki toplumun, savaş ortamı içinde birbirlerini katlettikleri, devlet tarafından plânlanmış bir katliamın olmadığı, hukuki anlamda olayların soykırım olarak tanımlanamayacağı, dünyanın pek çok bölgesinde olduğu gibi Osmanlı Devleti topraklarında da 1914-18 arasında, bütün toplum katmanlarının trajik olaylar yaşadığı, dolayısıyla savaş sırasında bütün dünya halklarının başına gelenlerin Ermenilerin, Türk ve Müslümanların da başına geldiği, her iki tarafın da büyük kayıplar verdiği, bu kayıplardan üzüntü duymamanın mümkün olmadığı ortadadır”. Halaçoğlu, sözlerini Sachar’ın 1969’da yayınlamış olduğu “Ortadoğu’nun Doğuşu” isimli eserinde yer alan şu ifadelerle tamamlamaktadır: "Bütün o savaş yıllarında hiç kimsenin, Ermenilerin bile, Türkler kadar kanı akmamıştır. Artık savaş yılları sona ermiştir." Mütareke döneminin sadrazamı olan Ahmet İzzet Paşa, Feryadım isimli eserinde Ermeni tehcirini uzunca tahlil etmiştir. Ona göre, Ermeni tehciri konusunda mesuliyetler şu şekilde paylaştırılmalıdır:


1. Ermenilerin, ayaklanma ve isyanda devam edecekleri ortaya çıktığından, hükümet için göçe zorlamak kaçınılmaz olmuştur. Bu tedbirin geniş bir arazi parçasına yayılmasının sebebi de, o gün devletin çepe çevre etrafının tehdit altında bulunmasıdır.
2. Göç yalnızca eli silah tutanlara ve kötülüğe alet olabilecek olanlara uygulanmalıydı. İhtiyar, kadın ve çocuklar bu işlemden muaf tutulmalıydılar. Bunlardan eşkıyaya yataklık yapma potansiyeli taşıyanlar göçe zorlanmayıp, yakın muhitlerde gözetim altında tutulabilirlerdi. İşin böyle yapılmayıp, göçün ailelere teşmil edilmesi bir hata ve kabahattir.
3. Bütün devlet memurlarını, Ermenileri öldürmekle lekelemek doğru değildir. Söz gelimi göçe onay vermediği için memuriyetten ayrılan Bekir Sami ve Celal Beyler bu duruma misaldirler.
4. Müslüman ahalinin, bir kısmı istisna tutulmak şartıyla, değil itham edilmesi, hatalı bulunması bile doğru değildir. Saldırıya uğrayan Müslüman ahalinin, nefsi müdafaada bulunması gayet tabidir. Ermenilerin saldırmadığı yerlerde, Müslüman ahalinin, Ermenileri himaye ettiğine, saklayıp, gizlediğine şahit olduğunu söyleyen Ahmet İzzet Paşa, Müslümanlarca gizlenen Ermenilerin, fırtına geçtikten sonra ortaya çıkarıldıklarını ifade etmektedir.

5. Asıl sorumluluk, Müslüman ahaliye değil, hatta sebep ve saldırgan olan Ermenilere de değil, insanları yobazca, bağnazca katle teşvik eden siyasetçi ve din adamlarına aittir. Bunlar Antranik gibi zalimlerdir (Ahmet İzzet Paşa, 2017: I/226-228)

Sonuç olarak, Türkiye’nin sözde “Ermeni soykırımı” iddiaları karşısında biz tarihimize ve belgelerimize güveniyoruz söylemini bırakıp daha fazla çalışma ve karşı faaliyetlerde bulunmalıdır. Türkiye elbette bu konuda tarihine ve belgelerine güvenmekte haklıdır, lakin bu yeterli değildir. Ermeni diasporasının dünya başlattığı ve sıkı çalıştığı sözde Ermeni soykırımı hamlesine karşı Türkiye de elinden gelenin fazlasını artık yapmalıdır. Yeni ABD Joe Bidenin 24 Nisan 2021 tarihinde yaptığı son açıklamadan sonra bu zorunluluk haline gelmiştir. Geç kalmanın tepki vererek kınayarak bu işin üstesinden gelinemeyeceğini bir kez daha anlamış olmalıdır Türkiye.

 

*Yararlanılan kaynaklar

- Halaçoğlu, Yusuf,  Sürgünden Soykırıma Ermeni  İddiaları,  Babıali  Kültür Yayıncılık,  İstanbul, 2008.

- Halaçoğlu,  Yusuf,  Tarih  Gelecektir,  Babıali  Kültür  Yayıncılık,  İstanbul, 2009.

- Ortaylı,  İlber,  İmparatorluğun  En  Uzun Yüzyılı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010.

-  Ortaylı, İlber,  Osmanlı  Barışı,  Ufuk Kitap, İstanbul,  2004. Ortaylı, İlber,  Tarihin  Işığında,  Profil Yayıncılık, İstanbul, 2009.

- Öztuna, Yılmaz, Osmanlı Devleti Tarihi, FFK Yayını,  İstanbul, 1986, c.  I.

-  Ahmet İzzet  Paşa,  Feryadım, Timaş Yayınları, İstanbul, 2017, c.  I.
 

3c791030-a417-48da-b5b1-e30da9769534.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
2 Yorum