Rıza Tekin
İşinin erbabı olmak
Merhaba değerli Hakkâri Objektif Haber okuyucuları. Sizleri selamların en güzeli olan Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Bugün ki yazımda “işinin ehli olmak” ne demek ona değinmek istiyorum. İşinin ehli olan kişi çözüm odaklı olarak sorunu belirler ve sorunun ihtiyacını giderir. Bir sorunumuz olduğunda o işin ehlini bulup çözüme kavuşturması için seferber oluruz. O kişiyi bulduktan sonra zaten birbirimizi anlamış oluyoruz. İşinin ehli olmak sadece o işi bütünüyle anlamak ve kavramak değildir. İşinin erbabı olmak her şeyi bilen, kendisi çözen kişi hiç değildir. Tam tersine bunu iyi gözlemleyen, bildiğini fazlasından daha iyi bilen kendine özgü güveni ile kendisine ihtiyaç duyulan kişidir.
İşinin ehli olan kişi sorun dâhilinde kaynak yaratır ya da elde olan kaynakları çok iyi şekilde değerlendirerek çözüme kavuşturur. İşin ehli olan bir hekim düşünün; umutsuz bir hastası da olsa kendine özgüveni her zaman vardır. Bu özgüven sayesinde hastasının durumunu gerekli tetkikleri yaptıktan sonra çözüme kavuşturmasını bilir. Ancak hekimlik kolay da bir meslek değildir. Ölüm döşeğindeki bir hastanın belki de son umududur. Vefakâr bir şekilde elinden gelenin en iyisini yapıp, tevekkül edendir hekim.
Yaşadığımız sosyal alan içinde herkes bir uğraş içerisinde evine ekmek götürme derdindedir. İnsanlar geçimlerini sağlamak için kimisi inşaatlarda, kimisi fırınlarda, kimisi kavrulan güneşin altında kazma kürekle çalışmaktadır. Bu mesleklerin her biri bir zincirleme dâhilinde birbirine muhtaçtır. Nasıl evini yapmak isteyen bir fırıncı inşaat ustasına muhtaç oluyorsa aynı şekilde ekmek çıkaran bir fırıncı kuaföre gidip tıraş oluyor. Nitekim atalarımızın dediği gibi;
At binenin, kılıç kuşananın…
Her şey onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır.
Evimizdeki buzdolabı arızalandığında çağırdığımız usta buzdolabının içine bakmış ve içindeki parçaları söktükten sonra “bu bitmiş artık” deyip duruyordu. Bu sözü duyduktan sonra hemen telefonuma sarılıp Google’dan buzdolabı fiyatlarına bakmaya başlamıştım bile. Dönüp tamir için gelen ustaya bunun bir parçası ne kadar eder diye sorduğumda 300 TL eder dedi. İçimden geçirdiğim Yuh kelimesinden sonra abicim sen bu parçaları tekrar topla dedim. Teşekkür ederek yolladım. Yakın akrabalardan biriyle görüşüp durumu anlattım. Yaklaşık 1-2 saat sonra bir usta ile eve geldiler. Ustanın buzdolabının içine bakması ve o parçaları “ustalıkla sökmesi ve temizledikten sonra geri takması ve buzdolabını tekrar çalışır hale getirmesi 10-15 dakikayı bulmamıştı. Ben hayranlıkla kendisini izliyordum. İşin erbabı olmak, ehli olmak çok farklı bir şey. Usta işini bitirip Allahaısmarladık buzdolabınız çok iyi parçalarını temizledim. Bir 4-5 yıl daha gider demesiyle şaşkınlığım biraz daha artmıştı ve giderken istediği ücret buraya yazamayacağım kadar düşüktü. Sonuç olarak neticede her ikisi aynı işi görüyorlardı. Meslek olarak aynı ama işin ehli olarak aralarında belki dağlar kadar fark vardı.
Nitekim Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’in Nisa suresinin 58. Ayetinde Şöyle buyurulmaktadır; “Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi emreder.” Buyurulmuştur.
Osmanlı devletinde de bir kişi üstün hizmetleri görülürse bu kişi paşa hatta sadrazam bile oluyordu. Günümüz toplumunda ne yazık ki bu algı üzülerek belirtebilirim ki tam tersinedir. Oysaki o işin ehli olmak işini iyi yapabilen insanlara fayda sağlayan bilgi ve becerisiyle topluma örnek olan kişidir. Örneğin; Fazla kilolarından kurtulmak isteyen kişilerin alanında usta diyetisyenlere yönelmesi ve o psikolojiden kurtulması gibi. Çünkü işin ehli olan bir diyetisyen hastaya sağladığı yüksek enerji ve motivasyonla hem psikolojisinin düzelmesine hem de fazla kilolarından kurtulmasına yardımcı olur. Hiçbir mesleğin iyisi kötüsü yoktur. O işin ehlini bilen gerçek kişiler vardır. Yazımın sonlarına doğru gelirken siz değerli okuyucularımı en kalbi duygularımla selamlıyorum.