Kendine yakın olmayan, Allah'a nasıl yakın olduğunu iddia edebilir ki? Kendine yakın olmak...
Her insanın kendine sorması gereken soru bu.. “Kendin” Bu nasıl olabilir? Üzerinde epey derin düşünmemiz gerek. Evet biz gerçekten kendimize yakın mıyız? Yoksa dışarıda durup da kendimize aklımıza geldiğinde bir bakış atıyoruz. Dünya meşguliyetleri bu kadar mı çok bizi işgal etti?
Zor sorunun cevabı kolay olmaz. Korkularımız, endişelerimiz, amaçsız düşünceler, umutlar, istekler vs. Çok yoğun yaşanıyor ve insanı kendinden bihaber ediyor.
Yoğun yaşamlar. Sanırım bu dünyadan geçişin sonunda iken; şunu diyeceğiz.. "Beni bağışla ben kendim olamadım. Böylece kendime olan kul hakkını yerine getiremedim.”
Kulluğun hakkı önce kendimize mi olmalı? Kendine olan kul hakkını hiçe sayan başkalarının haklarını nasıl görecek?
Gerçek şu ki, bu ilhamda yüksek bir sitem yok mu? Eşsiz bir tasarımın kendinden haberdar olmayışı. Yaradan nezdinde nasıl büyük bir bedbahtlık olabilir.
Dönüp dolaşıp hep aynı noktaya geliyoruz... O nokta benim her yöne döndüğümde, benimle dönen, benim hareketlerimle harekete geçen, benimle işleyen benim emellerimle heyecan duyan, benim korkularımla korkuları yaratan, benim sevgimle sevmeyi kendine öğretmeyi hedefleyen.. O NOKTA ..
Bu varlıkların her nefes alışında bütün alemi devr edip yine kendi nefes alışında onu tavaf eden bir döngü!
İşte bu o kadar önemli bir yaratılış çemberi..
Bu anlatım kelimelerle değil, daha ötelerinden gelen, duygularla anlaşılabilir..
“Derin bir uçuruma yuvarlandım sanki” diyebiliriz.
Kendimiz olmaktan bir çekincemiz mi var?
Korkumuz mu var yoksa?
Kendi gücünü fark edince insan, sonraki adımı atmaktan mi çekiniyor?
Dillendiriyoruz lakin kavrayamıyoruz. Kavrasak açığa vuramıyoruz. Açık etsek devamını getiremiyoruz. Böylelikle dışardan bakarak insan makamını sadece üzerimize aldığımız bir sıfat ile sabitliyoruz ki daha ötesi büyük çabalar gerektirecek. Kendine yakın olan insanın vazifeleri pek çok olacak. Bu mücadeleye değecek mi düşüncesi perişan ediyor ki bu yüzden mahv icindeyiz
Doğa bize ihtiyacımız olan her şeyi veriyor. Daha fazlası ilime bilime ve faydaya kullanılmalı. “Konfor insanın içine gömülü ve onu bulup çıkartmakla yükümlü”. Fakat bu aslî yükümlülük unutuldu ve konfor adı altında doğaya ve canlara tarumar layık görüldü. Fazla olanlar, ilime bilime değil bencilliğe harcandı. Hastalıklar, katliamlar, paçamızı bırakmaz oldu.
İşte bu vakitte insan hiç kendine yaklaşır mı? Böyle bir halde iken. Yaklaşacak olsa yaptıklarından tövbe etmesi icap edecek. Atalarının da yükünü omuzlayıp temizlemesi gerekecek. Ki ileriki nesiller kendine yakınlıktan haberdar olabilsin ve hakikatli insan ortaya çıkabilsin. İnsan makamının hakikatini yansıtabilsin.