Abdurrahman Aşkan

Abdurrahman Aşkan

ÜMMETİN MİRAÇTA

Ax nisan yağmurları; kardelenlerin başkaldırdığı, mis kokan bahar yağmuru, bülbüllere şevk, güllere renk, kelebeğe uçma sevincini veren müjdeci. Rahmet Peygamberin rahmetle dökülen nisan yağmurlarında ıslanmayı dört gözle arzulayan, rahmet Peygamberin şefaatinden bir damla kapma yarışında yarışanlar… 

Nisan yağmurlarıyla yeniden filizlendi insanlar, berraklaştı kalpler, sevgiye gark oldu gönüller, tebessüme doydu dudaklar, zalimin zulüm zincirleri kırıldı, kibirli gönül kafesinin kilit şifreleri darmadağınık oldu… 

Mizgini İslam geliyor. Daye daye brinamîn kure (anne anne yaram derindir) hasret sesleri yükseliyor, seccadeler gözyaşıyla ıslanıyor, yürekler özlemle kanıyor... 

Kalplerden dillere, evlerden köylere, mahallelerden salonlara, meydanlara, alanlara gönüllere sığmaz oldu sevgilinin sevgisi, özlemi, hasreti... Selam olsun öze dönenlere, selam olsun Muhammed-i sevgiye tabi olanlara… 

Ey Sevgili! Yer yerinden oynamaz mı? Rahmetinin düştüğü bu topraklar da, şefaatinin değdiği mekân da, salâvatların yükseldiği semalar da, ayaklarda ki prangalar kırıldığında, kelepçeler çözüldüğünde…  

Devletlerden önce yürekler fethetmek Peygamberi öğretidir. 

Zenginin değil, haklının üstün kılındığı; Firavunların, Nemrutların, Ebucehillerin, putların yerine sevginin, aşkın yüceldiği… 

Mert, sabır, şükür, tahammül, emin konuşmalar, sadık dostluklarla hoş geldin. Denizin duası, ağacın rükûsu, dağın azameti, çölün beklentisi, rahmetin tutsağı, şefaatin susamışı, sözlerinin sevdalısı... 

Hoş geldin ey gayesi güzel ahlak, kutlu bir sevda senin ki! Salât selam ey insanlığın efendisi! Varlığın kâfire kurşun, imana set, mazluma kalkan, zalime oksun ey gönülleri fetheden Fatih… 

 Ey kalplerin sevgilisi, İbrahim’in ateşte ki sevinci, Musa’nın derya da ki özlemi, Yusuf’un zindanda ki hasreti, gül kokan bülbül seslilerin sesi, sevdalıların gül kokan sevgilisi… 

Gel artık biçarelerin sahibi yürüyen Kur-an, geleceği aydınlığa, Aşkı zirveye, karanlığı nura, derin yaralara neşter vuran Tabibim, Can Ahmet’im, Nur Muhammed’im! 

Müslümanlar her dem taşlanmayı, her taşlanmadan sonra da yeniden dirilmeyi, ayağa kalkmayı senden öğrendiler… Peygamberler her darbeden sonra yeniden dirilişin sembolüdür. 

İbrahim’in ateşi, Musa’nın asası, İsa’nın duası, Amina’nın rüyası, mal mülk arzulamayan ey gül Muhammed ser seran ser çavan, bixêrhatin… 

Hem aşksın, hem çiçeksin, gözün akıttığı damlasın, herkesime farklı bir esinti olup her kalbe hitap eden cansın… 

Gönüller gül yağıyor yağmur misali kalemlerin susmadığı, deflerin nefessiz çaldığı, dillerin salâvatta yarıştığı, cilt cilt kitapların uğruna serildiği güzel, nur yüzlü sevgili… 

            Yürümeyen ayakları, ama gözleri, sağır ve dilsizlerin tercümanı… Keşke seninle olsaydık. Şefkatine nail olsaydık. Şefaat eyle ey canların cananı… 

Ey tek bir damlayken halık olmamıza vesile olan güzel… Senin yoluna baş koymayan başa baş mı denilir. Ya Resul Allah… 

Muhtacız sana ey yetimlerin, kimsesizlerin serdarı…                          

Muhtacız sana ey güllük gülistanlık gönüllerin önderi… 

Allah’ım! Güzel sesli Kur-an bülbüllerin ve Peygamber sevdalıların Anadolu, Mezopotamya, Ortadoğu ve tüm dünya topraklarında İslam kardeşliğin ve beraberliğin pekiştirmesini, kaynaşmasını Miraç’la nasip et…

Selam ve dua ile…

dasd.png

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.