Abdurrahman Aşkan
Ağaçları kıralım!
AĞAÇLARI KIRALIM!
“Kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikin.” Hadis-i şerif ve bizler de ki ağaç sevdası (kırmak, yakmak, sökmek, yıkmak, susuz bırakmak, önemsememek, üretmemek tüketmek…)
İnsan hayatına güzellik katan, karbondioksiti emip, tüm kâinata oksijen pompalayan ağaç…
Gölgesiyle serinlik, yaprağıyla gübre, kuruyan dalıyla, köküyle ısınma, mekânlara çatı, yollara köprü, evlere mobilya, kıraathanelere sandalye, bürolara dolap, okullara masa, yaylacılara çadır, kazmalara sap, giyime ip, esnafa ticaret… Kazandıran güzelliktir.
Devlet olarak tüm mekânlara, alanlara, dağlara, ovalara üretim adına imkânlar seferber edilirken, biz toplum(şahıs) olarak maalesef dikili bir ağacımızın olmayışına aldırmamakta, üretmekten tüketime hız vermekteyiz.
KABRİSTANA YATIRIMLARIMIZ
İlkbaharın güzellikleri ve bereketiyle dağ taş yeşile bürünürken sevinç çığlıkları ve hevesiyle mevtlerimizin başucuna, kabristanlarımızın çevre alanlarına heyecanla, şevkle, aşka fidan diker ve sırt veririz. Mevsimlerin, ayların değişimiyle kurak, çöl havasına dönüşen mezarlıklarımıza dönüp bakmayız verdiğimiz emeğin karşılığını almak için ter dökmeyiz. Oysa emeğin karşılığı sırt vermek değil, ehemmiyet vermekledir. Kökleri derin, serin ve nemli toprak katmanıyla buluşana kadar sulamak, çapalamak, budamak ayakları üzerinde durana kadar önemsemek gerekir. Aynen çocuk yetiştirmek( güzel ahlak sunmak)… gibi.
Bizler bahçemizin, evimizin sınırları içinde tohumdan filize, filizden fidana, fidandan dev ağaç oluşumuna kadar nasıl ki merak ediyorsak, önemsiyorsak, bakımını yapıyorsak, mezarlıklarımızda, dinlenip kafa rahatlattığımız piknik alanlarımızda, çevremizi kuşatan tüm kâinatın güzel yeşilliğine gebe kalan ağaçlarımıza, ağaç olma yolunda ki tohum, filiz, fidanlarımıza sahip çıkalım bugün değil yarınlara yatırım yapalım...
Nasıl ki bizden öncekiler bize üretmişlerse, bizlerde yarınlar için elimizi taşın altına koyalım. Tüketimden üretime şahlanalım. Bu her konu için geçerli bir aşk serüvenimiz olmalıdır. İnsan yetiştirmek, tarlaya buğday serpmek, dağlara yuva yapmak, çöllere ağaç dikmek üretmek üretmek üretmek…
AĞAÇ DİKEN İHTİYAR
Ağaç dikmekle meşgul yaşlı birisini gören padişah! Hoşbeşten sonra sormuş.
- ''Büyük bir ihtimalle diktiğin ağaçların meyvesini yiyemeyeceksin ne diye uğraşıyorsun?''
Yaşlı adam;
- ''Oğul'' demiş. ''Bizden evvelkilerin ağaçların meyvelerini biz yedik, bizim diktiklerimizin meyvesini bizden sonrakiler yesinler diye uğraşıyorum.''
Bu cevap padişahın çok hoşuna gitmiş ve çıkarıp bir kese altın vermiş. İhtiyar;
- ''Allah'a hamd ederim ki başkalarının diktiği fidanlar seneler sonra meyve verirken benim diktiklerim daha dikerken meyveye durdular.'' diyerek cömert yabancıya teşekkür etmiş.
Bu cevap da padişahın hoşuna gitmiş ve çıkarıp yaşlı adama bir kese altın daha vermiş. Aksakallı ihtiyar;
- ''Allah'ıma şükürler olsun ki başkalarının diktiği fidanlar senede bir kez meyve verdiği halde benim diktiklerimi iki defa meyve verdiler.''
Padişah ihtiyarın bu cevabına da hayran kalmış ve çıkardığı bir kese altını verdikten sonra yanındaki zata dönüp burada daha fazla durmayalım, yoksa bu ihtiyar bizde para bırakmayacak.
Toplum olarak birey olarak kendimiz çocuklarımızın ellerinden tutarak şimdi hemen bahçemize, çevremize, köyümüze, yaylamıza, sıkıldıkça uğrak yer edindiğimiz edineceğimiz yeni dinlenme alanlarımıza birer ağaç dikelim. Yarınlara gölge olalım.
Evet, yetkililer, sorumlular! Kıpırdayın; Hakkâri dağlarına ormanlar sığdırın, yoksa doğaya sevdalı, tabiata âşıklar o koltuklara geldiklerinde sizleri mahcup ederler. Biraz daha gayret ederek fikir üretin, proje üretin, yol gösterin, yol verin, yollar açın, açtırın, gelecek için yarınlar için…
NOT: Fidanların sonbahar dikimi, yaz aylarının kuraklık dönemi dikiminden daha verimlidir. Çünkü sonbahar yağmurları toprağı nemli bırakmasından dolayı ağaç köklerinin daha rahat gelişimine meyillidir.
Selam ve dua ile…