Yeryüzünün her bir köşesi farklı bir zenginliğe sahiptir. Bu zenginliklerin her biri yaratanın insana bahşettiği büyük bir nimettir. İnsanoğlunun saadetinin ve mutluluğunun temelidir. Ait olduğu yerin olmasa olmazıdır. Yerini başka bir şey dolduramaz. Ancak belirli zenginlik kaynakları vardır ki sadece belirli bir insan grubu bundan faydalanabilir. Bazı kaynakların ise insanın geneline yararı dokunur ve bundan mutluluk duyulur.
Hakkâri il merkezinde, ilçelerinde ve bütün köylerindeki bilhassa genç-olgun-yaşlı bütünn kadınların çoğunun yakın geçmişe kadar bir uğraşı vardı. Dokuduğu ve ördüğü ürünlerden bizzat ev halkı ve yakınları yararlanıyordu. Halı, kilim, çorap, ayakkabı, çanta, kazak ve bunun gibi onlarca giyim ve ev eşyası dışarıdan alınmıyordu. Kadınların bir uğraşı vardı, ürettikleriyle mutlu idiler, bunları kullananlar da bunlara sahip olmanın mutluluğunu yaşıyorlardı.
Sanayi ve teknolojinin yaşamımıza girmesiyle geleneksel üretime sırtımızı döndük. Ancak sadece geleneksel üretime değil aynı zamanda bu üretime dayalı sanat ve kültüre de sırt çevirdik. Geçmişe dayalı sosyal yaşamda kullanılan geleneksel ürünlerin işlevsiz hale gelmesiyle bir döneme ait kültür ve sanatla olan bağları koparma noktasına getirdik. Peki, bu sanatın ve kültürün korunmasına göz mü yumacağız? Hayır… Bu ne insani ne de ahlakidir. Bu konuda herkesin hemfikir olduğundan şüphem yok…Öyleyse atalarımızın mirası, geçmişi modern zamana taşıyan gelenekse değerlerimizi koruma adına neler yapmalıyız?
Fotoğraf 1: İçi yün ile doldurulup yer minderi haline getirilen têr / têrik dokumalar
Yapılacak ilk iş el sanatlarını araştırılması, verilerinin toplanması, bunların kayıt altına alınması ve sonrasında yayınlara dönüştürülmesi,
İkincisi; müzede sergilenmesi,
Üçüncüsü; yerel ve özgün olan renk, şekil, doku, kompozisyon ve form gibi özelliklerin korunması adına yapılacak çalışmalar,
Dördüncüsü; gerekli kaliteli malzemenin (doğal boyadan elde edilmiş yün iplik) sağlanması,
Beşincisi; günün tüketici taleplerine göre farklı ürünlerin üretilmesi,
Ve son olarak yeterli verinin elde edilmesi, genç zanaatçının yetiştirilmesinin yanı sıra teknolojiden yararlanılması
Hasılı kelam; artık kullanılmayan el sanatları ürünlerini farklı işlevlerde kullanmak üzere tekrar sosyal yaşamımızın bir parçası haline getirmek geleneksel kültürün korunması adına atılacak en önemli adımlardan biridir. Örneğin; bir çuval, têr veya têrik içi yün veya bir başka malzeme ile doldurularak oturma minderi, yastık veya kenarları açılarak yaygı haline getirilebilir. Çok yıpranmış kilim, çuval, têr, têrik, çanta, parzun vb. dokumaları bir cam çerçeve ile evimizin duvarlarına asarak geçmişe ait hatıraları canlı tutulabiliriz…
Fotoğraf 2: Kenarlarındaki dikişleri açmak suretiyle yaygı haline getirilen bir dokuma çuval