Darya Kızılboğa

Darya Kızılboğa

 İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ

   İnternette herhangi bir arama motoruna İstanbul Sözleşmesi yazdığınızda karşınıza çıkan yazılar sizi şaşırtacaktır. Neden mi, çünkü İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ile 15 Temmuz kıyaslanıyor. Akıl alır gibi değil. Bir yandan Ezanın Türkçeleştirilmesi bir yandan 15 Temmuz Darbe Girişimi ile kadın haklarını aynı kategori altında işleyen köşe yazarları toplumu yanlış bilgilendirip büyük bir felakete doğru sürüklüyor.

   11.01.2011 tarihinde İstanbul Sözleşmesi dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde Türkiye tarafından imzalanmıştır. Erdoğan bu konuda oldukça hassas davranmış ve Türkiye’nin bu büyük gelişmede öncü rol alması gerektiğini vurgulamıştır. Öyle de oldu, Anlaşma 01.08.2014 yılında Türkiye’de yürürlüğe girdi. Şu an Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘’ Muhafazakâr camianın rahatsız olduğu hükümler var. Eleştiriler duyuyorum ‘’ sözleri ile İstanbul Sözleşmesi ülkemizin en büyük gündemi haline gelmiş olması şaşırtıcı. Bir yandan Nafaka konusu bir yandan İstanbul Sözleşmesine yönelik yapılan saldırıları büyük bir kaygı ve şaşkınlıkla izliyoruz, fırsat eşitliğiyle ilgili yapılan saldırıların temel sebebi nedir birileri bizlere anlatmalı.

   Beş yıl önce yürürlüğe giren ve Türkiye’nin de öncüsü olan bu bağlayıcı sözleşmeyi yakından inceleyelim isterim. Sözleşme’nin Önsöz’ünde, Sözleşme’nin hedefinin kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmak olduğu belirtilmektedir. Bu, kadınlarla erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesi ve kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır. Madde 1/1 uyarınca, Sözleşme’nin amacı, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirme yolu da dahil olmak üzere kadınlarla erkekler arasında maddi (fiili) eşitliği sağlamak; ev içi şiddetin tüm mağdurlarının ve kadına yönelik şiddet mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı çerçeve, politika ve önlemler geliştirmek; kadına yönelik şiddeti ve ev içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamaktır.

   Sözleşme aynı zamanda kadını kamusal alanda da şiddetten koruma hedefindedir. Ayrıca sadece ülke vatandaşlarına değil, göçmen, mülteci gibi konumda olan kadınları da korur. Ancak 5 yıl önce yürürlüğe giren ve Türkiye’nin de öncüsü olduğu bu anlaşma ülkemizde hem geçersiz olmuş hem de şu an da yeniden konuşulması gerektiği söyleniyor. Kadını şiddetten koruyan, fırsat eşitliği sağlayan mekanizmaya neden karşı çıkılıyor ve neden erkekler tarafından uygulanan şiddete yine erkekler karşı çıkıyor ? Söylemlerde kadınları koruyan ülkemiz pratikte kadının toplum içinde yaşantısını kısıtlayıp, şiddete, tacize, tecavüze maruz kalmalarını önlemek yerine kazanılan haklardan mahrum kalması için verilen mücadeleyi anlamıyoruz.

    İş hayatından soyutlanan kadınlar, gülüşünden yürüyüşüne kadar ‘kadın gibi olma!’ rolleri verilen kadınlar, görünmez emekçi olan ev kadınları, aile içi yüksek sorumluluk sahibi olan kadınlar, şiddete maruz kalan kadınlar, cinayete kurban giden kadınlar, 3.Dünya insan muamelesi gören kadınlar ! Toplumda en dezavantajlı grup olan kadınların haklarından ne istiyorsunuz ? Nafakaya itiraz eden erkekler, Kadını şiddetten koruyan fırsat eşitliği sunan anlaşmaya itiraz eden erkekler. Bizden tam olarak ne istiyorsunuz beyler !

    Kadınların kazandığı ve üzerinde direttiğimiz tüm haklar aslında insan hakları çerçevesindedir, kendimizi üst değil eşit görmek istiyoruz, ancak bize sunulan tamamen bağımlı yaşamamız. Hem nafakanın süreli hale gelmesi hem İstanbul Sözleşmesinin tartışmaya açılması ile ‘kadınları konumsuzlaştırma ‘ istekleri değil de nedir ? Erk egemen sistem içerisinde yaşayabilmek için verdiğimiz mücadeleyi, eşitliği sağlayabilmek için verdiğimiz mücadeleyi bir an da yine erkeklerin lehine bir şekilde sonlandırılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden hareketle elde edilen oranlara göre, 15 yaşın üzerindeki toplam nüfus içerisinde istihdam oranı erkeklerde yüzde 65,8, kadınlarda yüzde 29,3.

   Eğitim durumu ve cinsiyete göre istihdam oranı incelendiğinde son olarak bitirilen eğitim kalemi ne olursa olsun erkeklerin istihdam edilme oranı kadınlardan daha yüksek. Hiçbir okul bitirmeyen erkeklerin istihdam oranı yüzde 49,8 iken, bu oran kadınlarda yüzde 20,8.

   Kadın işsizliği lise ve yükseköğretim seviyesine gelindiğinde ise daha yüksek oranlara ulaşıyor. Türkiye, EUROSTAT verilerine göre yükseköğretim mezunu kadın istihdam oranında AB ülkeleri ile kıyaslandığında, içlerinde en düşük orana sahip. 2017 üçüncü çeyreğe göre, Türkiye'de yükseköğretim mezunu kadınların yüzde 21,3'ü işsizken, 28 AB ülkesinin ortalaması sadece yüzde 5,1.

   Tarımda neredeyse aynı sayıda çalışan erkek ve kadın bulunmasına rağmen kadınların yüzde 93,7'si, erkeklerin ise yüzde 76,4'ü kayıt dışı çalıştırılıyor.

   2016’da gerçekleşen toplam evlilikler içerisinde 16 veya 17 yaşında evlenen kız çocuklarının sayısı 27 bin 637. Reşit olmadan evlenen erkeklerin sayısı ise 1319.

   TÜİK'in verilerine göre yine 2016’da annenin yaşının 15'ten küçük olduğu toplam 234 doğum gerçekleştirmiş. 15-17 yaş aralığında da toplam 16 bin 396 doğum var.

  Bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler, Haziran’da en az 34 kadını öldürdü. Öldürülen kadınlardan biri transtı.

   İstanbul Sözleşmesine rağmen kadın istihdamında, kadına şiddette, tecavüz ve kadın cinayetlerinde, toplumsal cinsiyette gelişmemiş ülkeler ile aynı sıralamada olduğumuzu ve var olan hakları kadınların elinden aldığımız takdirde büyük bir felakete sürükleneceğimizi hatırlatmak isteriz.

   Ve yine hatırlatmak isteriz ki, biz kadınlar bedeli ne olursa olsun haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz !

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.